10. Hukuk Dairesi 2013/19047 E. , 2013/24411 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 2002/6, 2003/12, 2004/1, 2, 3, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 2005/1, 12, 2006/1. aylara ilişkin olan prim borçlarının, KDV alacaklarından mahsup edilerek davalı Kuruma ödenmesine ilişkin yasal süre içerisinde başvurulan vergi dairesinin mahsup ve ödeme işlemini yasal prim ödeme süresi içerisinde yapmaması nedeniyle çıkarılan prim ve gecikme zammı borcu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK. Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemenin uyma kararı verdiği Dairemizin bozma kararında ayrıntılı olarak belirtildiği üzere; işverenin prim ödeme yükümlülüğü 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine dayanmakta olup, aynı maddenin 4. fıkrasında, prim alacaklarının Kurum tarafından, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği ve bu ödemenin Kuruma yapılması gerektiği giderek dava ve icra takibi açılmış olsa bile ödenmemiş prim alacağı için gecikme zammı tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin emredici kuralı karşısında Maliye Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı arasında imzalanan 21.03.2001 tarihli protokol ile Maliye Bakanlığı’nın konuya ilişkin olarak çıkardığı 81 ve 84 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğleri hükümlerine değer verilip verilemeyeceğine ilişkindir. Gerçekten sözkonusu protokolün 4/2. maddesinde, dilekçe ve eki belgelerin eksiksiz olması halinde inceleme raporu aranmaksızın vergi dairesince derhal iade işleminin gerçekleştirileceği ve prim borç tutarının Kurum hesabına aktarılacağı belirtilmekte olup, 81 Seri Nolu Genel Tebliğin 1/B maddesinde de benzer hususlar yer almaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekirse, işverenin prim ödeme yükümlülüğü 506 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenmesi gereken bir husus olup, Maliye Bakanlığı’nca
çıkarılan tebliğ veya bu Bakanlıkla Kurum arasında imzalanan protokol esaslarının kamu düzenine ilişkin bu yükümlülüğü değiştirici veya ortadan kaldırıcı bir düzenleme getirmesi kural olarak mümkün değildir.
Ne var ki, 09.04.2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine eklenen ve 24.04.2003 tarihi itibarîyle yürürlüğe giren fıkra hükmüne göre “prim borçlarının Katma Değer Vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenmesi mümkündür. Bu taktirde Katma Değer Vergisi iade hakkı sahibi; kendisinin, mal ya da hizmet satın aldığı veya iştirak ya da ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup talep edebilir. Kurumun bağlı olduğu Bakanlık, Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü ile bu uygulamadan yararlanacak işverenleri, iştigal konusu, işletme türü ve işletme büyüklüğü itibarîyle belirlemeye ve lehine mahsup talebinde bulunan işverenlerin prim borcunu ödeme süresini otuz günü aşmamak üzere uzatmaya yetkilidir.”
16.09.2003 tarih ve 25231 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigortalar Kurumu alacaklarının KDV iadesinden mahsup edilmesine ilişkin Tebliğ ile 24.04.2003 tarihinden itibaren yapılmış mahsup işlemleri için geçerli olmak üzere, prim borçlarının KDV iade alacağından mahsubunda; prim borcunu ödeme süresinin 15 gün daha uzatılmasına karar verilerek primlerin ödenmesi gereken yasal süre; primin ödenmesi gereken ay sonu yerine bu ayı takip eden ayın 15’i olarak değiştirilmiştir.
25.12.2003 tarihli ve 5035 sayılı Kanun’un 02.01.2004 tarihi itibarîyle yürürlüğe giren 46. maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 88. maddesi hükmünde; “09.04.2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine eklenen 2 fıkranın yürürlüğe girdiği 24.04.2003 tarihine kadar KDV iade alacağının prim borçlarına mahsubunu isteyen işverenler hakkında; vergi dairelerine süresinde başvurmuş olmaları kaydıyla KDV mevzuatına göre yapılan mahsup talepleri yerine getirilinceye kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanmayacağı” öngörülmüştür.
Bu bağlamda; anılan geçici 88. maddenin yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanacağı yönündeki açık hükmü karşısında; yasal koşulların varlığı hâlinde, henüz kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıklara uygulanması gereği açıktır.
Bu durumda; 5035 sayılı Kanun’la 506 sayılı Kanun’a eklenen geçici 88. madde hükmü kapsamında; prim borçlarının KDV iade alacağına mahsubu suretiyle ödenmesinde; işverenlerin mahsup taleplerinin vergi dairesince yerine getirmesine kadarki süre için gecikme zammı uygulanmamasının koşulu; mahsup isteminin, prim ödemeye ilişkin olarak anılan Kanunun 80. maddesinde öngörülen yasal süre içerisinde yapılmış olması ve bunun doğal sonucu olarak da, işverenin talepte bulunduğu tarih itibarîyle tahakkuk eden KDV iade alacağının, prim borcunu karşılayacak düzeyde bulunmasıdır.
Diğer taraftan; anılan geçici madde çerçevesinde, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak, işbu gecikme zammı uygulamasından muaf tutulacak işverenler; 4842 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 80. maddesine eklenen 2. fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe (=24.04.2003) kadar, KDV iade alacağının prim borçlarına mahsubunu isteyen işverenlerle sınırlı bulunmaktadır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olayda; davaya konu prim tahakkuku yapılan dönemlerden 2002/6. aya ilişkin yukarıda anılan durum geçerli olup, yasal süre içerisinde KDV alacağından mahsup talebinde bulunmuş olmakla, davacının gecikme zammından sorumlu tutulması mümkün değil ise de; 2003/12, 2004/1, 2, 3, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 2005/1, 12, 2006/1. aylarına ilişkin yapılan tahakkuklara ilişkin Kurum alacakları yönünden; prim borçlarının, ilgili vergi dairesince işverenin KDV iade alacağından gecikmeli olarak mahsubunun yapılması veya yapılan mahsup tutarlarının davalı Kurum hesaplarına geç intikal ettirilmesi, davacı işvereni süresinde prim borcunu ödeme yükümlülüğünden, dolayısıyla gecikme zammı ödemekten kurtarmadığı gözetilerek, yapılacak inceleme değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.