Esas No: 2021/5356
Karar No: 2022/2493
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5356 Esas 2022/2493 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalılar tarafından temyiz edilen bir Tapu İptal ve Tescil davasında, davacının eşini davalı olarak göstermediği ve bu nedenle eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiği hükmedilmiştir. Mahkeme kararı, TMK'nın 236. maddesi gereği eşlere veya mirasçılara tanınan dava açma hakkının önemine dikkat çekmektedir. Kanun maddesi, evlilik birliği sırasında edinilen mal varlığının tasfiyesine ilişkin dava haklarını düzenlemektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptal ve Tescil
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 08.03.2022 günü temyiz eden davalılar ... ve ... vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davacı ... ve vekili gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkindir.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar dahi, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan reddedilir.
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Somut olayda, davacının davaya konu edilen mal varlıklarının devredildiği 3. kişilere karşı dava açtığı, eşini davalı olarak göstermediği anlaşılmaktadır. Buna göre, dava eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup, TMK 236. maddesi gereği bu davayı açma hakkı eşlere veya mirasçılarına tanındığından, eldeki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 3.815 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16.03.2022 (Çar.)