2. Hukuk Dairesi 2015/23065 E. , 2017/2376 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından; kusur belirlemesi, manevi tazminat talebinin reddi ve nafakaların miktarı yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise, velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119/1-e maddesi uyarınca davacı-karşı davalı, dava dilekçesinde davanın dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte, davalı-karşı davacı da aynı Kanunun 129/1-d maddesi gereğince savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte cevap dilekçesinde göstermek zorundadırlar. Bunlar, dava ve cevap dilekçelerindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır. Ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun biçimde bildirilmeyen vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (HMK m.25/1). O halde, mahkemece ancak tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde "Boşanmada yargılama usulü" ayrıca düzenlenmiş, anılan maddenin ilk fıkrasında "Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir" hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının genel yargılama usulüne tabi olduğu belirtilmiştir. Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasına ayrık olan kurallar ve uygulanması gereken özel usuller, Türk Medeni Kanununun 184.maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların dayanmadığı vakıların değerlendirmede esas alınamayacağına dair özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Somut olayda, mahkemece gerekçeli kararda davacı-karşı davalı kadına izafe edilen kusurlu davranışlardan; eşine ve ailesine küfür etme ile fiziksel şiddet uygulama eylemlerine davalı-karşı davacı erkek tarafından vakıa olarak dayanılmamıştır. Davalı-karşı davacı erkek tarafından usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıalar davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenemez. Gerçekleşen bu durum karşısında, mahkemece erkeğe yüklenen ve erkek tarafından temyiz kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleşen kusurlu davranışlar dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, mahkemece tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile, bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-karşı davalı kadının manevi tazminat (TMK m.174/2) talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalı-karşı davacı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Mahkemece, 2009 doğumlu ortak çocuk velayeti davacı-karşı davalı anneye verilmiştir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması, mahkemece idrak çağındaki çocuğun bizzat dinlenerek, görüşü alınıp ve diğer deliller de gözönüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilerek velayet konusunda bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, mahkemece velayete yönelik sosyal inceleme raporu tanzim ettirilmeksizin ve inceleme tarihi itibariyle idrak çağında olan çocuğun görüşleri alınmaksızın velayetin anneye bırakılmasına karar verilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında, yukarıda belirtilen kıstaslar dikkate alınarak oluşturulacak bir heyetten rapor alınarak, idrak çağında olan ortak çocuğunda mahkeme huzurunda bizzat dinlenip, diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla velayet yönünden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, davacı-karşı davalı kadının iştirak nafakası miktarına yönelik temyiz itirazının ise (3.) bentte gösterilen sebeple şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma ve inceleme kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 06.03.2017(Pzt.)