22. Hukuk Dairesi 2017/5697 E. , 2019/11892 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde davacı ve davalılardan ... vekillerince temyiz edilmesi ve ayrıca davalı ... vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine; dosyanın Yargıtay’a ilk geliş tarihi dikkate alınarak, duruşma gününün taraflara tebliği için tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteğinin reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi ve ıslah yoluyla artırılan kısımlar bakımından faiz işletilip işletilmeyeceği noktasındaki uyuşmazlık ile ilgili içtihadı birleştirme görüşmesinin neticelenmesi bekletici mesele yapıldı. İçtihadı birleştirme görüşmesinin neticelenmesi üzerine dosya tekrar ele alınarak incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin 16/01/2004 tarihinde davalı ...’e ait özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde, çocuk gelişimi-eğitimi öğretmeni ve sorumlu müdür olarak çalışmaya başladığını, işyerinin 2005 yılında diğer davalı ...’a devredildiğini, ancak davalıların ortak çalışmaya devam ettiğini, iş sözleşmesinin 16/10/2009 tarihinde işverence haksız feshedildiğini, işçilik hak ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava dilekçesinin usulsüz tebliğ edildiğini, müvekkili yönünden açılan davanın ayrılması gerektiğini, müvekkili ile diğer davalı arasında devir ya da ortaklık ilişkisi bulunmadığını, iş sözleşmesinin davacının istifası ile sona erdiğini, davacı feshinin haklı bir sebebe dayanmadığı, işyerinde tatil günlerinde çalışma olmadığını, fazla çalışma yapılmadığını, tüm izinlerin kullandırıldığını, davacının iddia ve taleplerinde haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davacının müvekkili ile iş sözleşmesinin 2005 yılı mayıs ayında sona erdiğini, alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin işyerinin 20/05/2005 tarihinde kapandığını, işyeri kapatılmadan önce davacının kendi isteğiyle, işyerini devralacak olan diğer davalı yanında çalışmak istediğini, davacının müvekkiline ait işyerinden ayrılırken tüm hak ve alacaklarını aldığını, iddia ve taleplerinin haksız olduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının ve davalı ...’ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, davacının 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında çalıştığı, imzalanan son iş sözleşmesinin 01/08/2009-01/08/2010 tarihleri arasında yürürlük süresi kararlaştırılan belirli süreli iş sözleşmesi olduğu, sözleşmenin yürürlük süresi bitiminden önce 16/10/2009 tarihinde işverence haklı bir sebep olmaksızın feshedildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece kıdem tazminatına hükmedilmesi isabetli ise de, belirli süreli iş sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa bildirimde bulunarak önel tanıması gerekmez. Dolayısıyla ihbar tazminatına hak kazanılması mümkün değildir. Bu itibarla, ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
3-Mahkemece, dosyaya sunulan izin kullanımına ilişkin belge dikkate alınarak, davacının beş yılı aşkın çalışma süresi boyunca, oniki gün yıllık izin kullandığı kabul edilerek, bakiye ellisekiz gün karşılığı yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır.
Bir kısım davacı tanıkları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi olan işyerinin okulların tatil olduğu dönemde iki hafta eğitime ara verdiğini; davalı tanığı da işyerinde yıllık onbeşer gün yıllık izin kullandırıldığını ifade etmiştir. Yıllık izinlerin kullandırıldığı savunmasının tanık beyanlarıyla kanıtlanması mümkün değildir. Ne var ki, gerek taraf tanıklarının yazılı şekildeki beyanları, gerekse de çalışma süresinin uzunluğu dikkate alındığında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı asilinin dinlenilmesi gerekliliği doğmuştur. Anılan sebeple, davacı asil, usulünce duruşmaya çağrılarak, işyerinde eğitime ara verilen iki haftalık dönemlerde yıllık izin haklarını kullanıp kullanmadığı, çalışma süresi boyunca toplam kullandığı süre yönlerinden beyanı alınmalı ve neticeye göre yıllık izin ücreti alacağı yeniden değerlendirilmelidir.
4-Fazla çalışma ücreti alacağı bakımından, Mahkemece davalı ... vekilinin ıslaha karşı süresinde zamanaşımı savunmasının re’sen değerlendirildiği ve ıslah tarihinden geriye doğru beş yıl için hesaplanan fazla çalışma ücretinin brüt 139,56 TL tutarında hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, fazla çalışma ücreti alacağında, ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının değerlendirilmesinde, dava dilekçesinde talep edilmiş 50,00 TL’nin ıslaha karşı zamanaşımı savunmasından etkilenmediği dikkate alınmamıştır. Anılan sebeple, fazla çalışma ücreti alacağı 139,56 TL değil, 189,56 TL tutarında hüküm altına alınmalıdır.
5-Davanın kısmi dava türünde açıldığı, ıslah dilekçesi ile dava konusu alacak miktarlarının yükseltilmesi suretiyle dava dilekçesinin kısmen ıslah edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, ıslah dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı gerekçesiyle, kıdem tazminatı dışındaki hüküm altına alınan alacaklar bakımından ıslah yoluyla artırılan kısımlara faiz işletilmemiştir.
Kısmi ıslahta dava dilekçesinin sadece miktar yönü düzeltilmiş olup, dava dilekçesinin diğer kısımlarının geçerli olduğunun kabulü gerekir. Başka bir anlatımla, dava dilekçesinin faiz ile ilgili kısmı, ıslahla artırılan miktar için de geçerlidir. Davacının faiz talebini ıslah dilekçesinde tekrar etmesinin anlamı yoktur. Aksi halde dava dilekçesinin miktar dışındaki tüm unsurlarına ıslah dilekçesinde de yer verilmesi gerekir ki, kısmi ıslahta bunun gereksizliği ortadadır. Somut olayda, ıslaha konu usul işlemi dava dilekçesi olup, davacının dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde iradesinin mevcut olduğu, bunun ayrıca ve özel olarak belirtilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir. Dava dilekçesinde faiz istenilmiş olması karşısında, dava dilekçesinde talep edilen değerlerin yükseltilmesi suretiyle yapılan kısmi ıslahta ayrıca faiz istenmesi gerekmez. Dolayısıyla, kısmi ıslah yoluyla artırılan miktarlar bakımından, ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmelidir. Mahkemenin aksi yöndeki kabulü hatalıdır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24/05/2019 tarihli ve 2017/8 esas sayılı kararında da; kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla faiz belirtilmeksizin artırılması halinde, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilmesi gerektiği kabul edilmiştir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5. maddesi gereğince, içtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 28/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.