5. Ceza Dairesi 2013/8776 E. , 2015/11766 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 4 - 2011/213760
MAHKEMESİ : İzmir (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2011
NUMARASI : 2010/2086 Esas, 2011/409 Karar
SUÇ : İhmali davranışla görevi kötüye kullanma
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Anayasa"nın 90/son maddesine göre "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmü nazara alınarak yapılan inceleme de,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 6. ve Anayasamızın 17. maddesinde belirtildiği üzere; “her insanın doğuştan gelen yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkın yasalarla korunmasının gerektiği”, insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk sırada yer alan ve en temel insan hakkı olarak kabul edilen yaşama hakkının diğer tüm hakların varlık sebebi olduğu ve bu hakların kullanımının yaşama hakkına bağlı olduğu, bu bakımdan bu hakkın kullanımı için devletin yalnızca insan yaşamına saygı gösterme anlamında negatif bir yükümlülük altında olmadığı, aynı zamanda insan yaşamını etkin olarak korumak için gerekli adımları atmak, bu kapsamda bireyleri diğer kişilerin yaşamsal tehlike yaratan eylemlerinden korumak için uygun önlemleri almak ve kişinin bizzat kendi yaşamına son vermesinin önüne geçmek için gerekli tedbirleri almak gibi pozitif yükümlülüklerinin de olduğu, diğer yandan hükümlü ve tutuklular ile gözaltına alınan ve suç şüphesiyle yakalanan kişiler bakımından yaşama hakkının daha özel bir öneme sahip olduğu, zira bu kişilerin devletin denetimi ve gözetimi altında oldukları ve bu hassas durumları ile yaşama hakkı yönünden daha etkin bir şekilde korunmalarının gerektiği açıktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin 2/1. Fıkrasından doğan devletin yaşamı koruma
yükümlülüğünü gözaltı, cezaevi veya zorunlu askerlik hizmeti sırasında bulunan bireyi intihara karşı korumayı kapsayacak kadar geniş yorumlamıştır. Devletin bu konuda bireyin kendisine karşı bir risk oluşturduğunu biliyor olması veya bilmesi gerektiği takdirde ve makul tedbirleri almaması halinde sorumluluğu doğmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16/11/2000 tarihli Tanrıbilir/Türkiye kararı ile 21/10/2008 tarihli Kılavuz/Türkiye kararlarında belirtildiği üzere; "her türlü özgürlükten mahrumiyetin, doğası gereği, tutuklu veya hükümlü kişinin psikolojisinin bozulmasına neden olduğu ve dolayısıyla bunun kırılgan ve korumasız bir kişinin intihar etme riskini artırabileceği, bu yüzden ulusal mevzuatların kamu görevlilerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevini yüklediği, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının gereksiz yere tehlikeye atılmasını önleyici tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğu," buna göre suç şüphesiyle yakalanan kişilerin de kamu görevlileri tarafından bu tür kişilerin intihar etmek amacıyla kullanabilecekleri eşyalardan arındırılmaları, daha etkili ve sıkı bir gözetim ile doktor kontrolü altında tutulmalarının temin edilmesinin gerektiği, yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasının zorunlu olduğu nazara alınarak maddi olay değerlendirildiğinde;
Maddi olayla ilgili yürürlükteki yasal mevzuatta;
CMK"nın 90/4. maddesinde "Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir."
90/5. maddesinde "Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet Savcısına hemen bilgi vererek, emri doğrultusunda işlem yapılır."
93. maddede "Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde kelepçe takılabilir."
95. maddede "Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet Savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir." hükümleri yer alırken,
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesinde Yakalama: "Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını," ifade edeceği belirtilmiştir.
Yönetmeliğin 6/2. maddesinde "Yakalanan kişinin kaçmasını, kendisini veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacıyla kaba üst araması yapılarak, silah ve bunun gibi unsurlardan arındırılması sağlanır."
Yönetmeliğin 6/5. maddesinde "Kolluk kuvveti tarafından yapılan yakalama halinde işlem, yakalanan kişi ve uygulanan tedbirler derhal Cumhuriyet Savcısına bildirilir."
Yönetmeliğin 7. maddesinde "Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir
yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde kelepçe takılabilir. "
Yönetmeliğin 8. maddesinde
"Yakalanan kişinin;
a) Kendisi ile birlikte bir kişi varsa bu kişi vasıtasıyla,
b) Suçun işlendiği veya yakalandığı yerde ikâmet ediyorsa ve haber vereceği yakınının telefon numarasını biliyorsa ya da kolluk vasıtasıyla sair suretle tespit edilebiliyorsa, telefon ile,
c)Haber vereceği yakınının telefon numarasını bilmiyorsa ilgili yer kolluğu vasıtasıyla,
d)Konutu suç yeri dışında ise telefonla veya kişinin adresinin bulunduğu yerle ilişki kurulmak suretiyle,
yakalandığı, gözaltına alındığı veya gözaltı süresinin uzatıldığı Cumhuriyet Savcısının emriyle gecikmeksizin bir yakınına veya belirlediği bir kişiye haber verilir.
Yakalanan veya gözaltına alınan kişi yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde, durumu vatandaşı olduğu ülkenin büyükelçiliği veya konsolosluğuna haber verilir.
Muhafaza altına alınmak amacıyla kişinin yakalandığı, istediği kanunî yakınlarına derhâl bildirilir."
Yönetmeliğin 10. maddesinde;
"Gözaltı birimine getirilen kişi hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a)Nezarethaneye veya zorunlu hâllerde bu amaca tahsis edilen yerlere konulmadan önce usulünce aranır. Kadının üst veya vücudunun aranması, bir kadın görevli veya bu amaçla görevlendirilecek diğer bir kadın tarafından yapılır.
b)Kendisine zarar verebilecek kemer, kravat, ip, kesici ve delici alet gibi nesnelerden arındırılır.
c)Üzerinden çıkan eşya ve para muhafaza altına alınır. Paranın nev’i, seri numarası ve miktarı, eşyanın vasıfları ve markasını belirten bir tutanak düzenlenir ve bu tutanağın bir sureti üstü aranan kişiye verilir." şeklinde düzenlemeler mevcuttur.
Yukarıda açıklanan uluslararası ve ulusal mevzuat hükümleri ışığında somut maddi olay incelendiğinde;
Asayiş ekiplerinin düzenlediği 15/09/2010 tarihli tutanak içeriğine göre; M.. U.. isimli kişinin 03:20 sıralarında Şirinyer Polis Merkezi Amirliğini arayarak eski nişanlısı tarafından rahatsız edildiğini bildirmesi üzerine olayın asayiş ekiplerine haber verilerek olay yerine yönlendirildikleri, Ö.. K.. isimli şahsın ihbarda bulunanın evinin önünde kolları kanlı ve elinde jilet bulunduğu halde yakalandığı, M.. U.."un bu kişinin sözlü ve telefon mesajlarıyla tehdit ve hakaret ettiğini ve şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine her iki şahsın Şirinyer Polis Merkezi Amirliğine getirilip, Ö.. K.."un üst aramasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, aranan şahıslardan olmadığı tespit edilip sanıklardan H.. K.."e teslim edildiği, M.. U.."un ifade alma işlemine başlandığı bu sırada da Ö.. K.."un avukat bekleme odasına alındığı ve bu odada yalnız bırakıldığı 04:42"de yapılan kontrolde şahsın odanın
penceresini açtıktan sonra pantalon kemerini demir korkuluklarına bağlayarak kendini asmış halde bulunduğu, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldüğü, İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığının 05/10/2010 tarihli raporuna göre kanında 96 mg etil alkol olduğu, ölümün asıya bağlı asfiksi sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
Mahkemece dinlenen tanıklar, Ö.. K.."un alkollü ve kollarının kanlı olduğunu belirtmişler, sanıklar da savunmalarında şahsın kolunda kesi izlerinin olduğunu ve kolunun bir kısmında sargı bezi bulunduğunu beyan etmişler, asayiş ekiplerince düzenlenen 15/09/2010 tarihli tutanakla da tüm bu hususlar teyit edilmiştir.
Suç tarihinde sanık M.. Ö.."ın karakol grup amiri, H.. K.."in ise nezaret, telsiz ve polis merkezi nöbetçisi olarak görev yaptıkları dosyada mevcut görev belgesinden anlaşılmıştır.
Asayiş ekiplerince yakalama işlemi uygulanarak Şirinyer Polis Merkezi Amirliğine teslim edilen Ö.. K.."un gerek tanık beyanları ve gerekse asayiş ekiplerinin düzenlediği 15/09/2010 tarihli tutanak içeriğine göre fiziksel ve ruhsal durumu itibariyle kendi hayat bütünlüğü bakımından tehlike arz ettiğine dair belirtiler bulunması da gözetildiğinde, yukarıda açıklanan mevzuat çerçevesinde yakalama işlemi hakkında derhal Cumhuriyet Savcısına bilgi verilerek emri doğrultusunda işlem yapılmadığı gibi yakınlarına da haber verilmediği ayrıca tek başına kendisine zarar verebilecek eşyalardan arındırılmadan ve gerekli tedbirleri almadan avukat bekleme odasında tutmak suretiyle mevzuattaki emredici hükümleri yerine getirmekte ihmal ve gecikme gösterildiği ve bu şekilde Ö.. K.."un avukat bekleme odasının demir korkuluklarına kemeri ile asarak intihar etmesine neden olunduğu anlaşılmakla, yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.