Esas No: 2020/645
Karar No: 2021/1712
Karar Tarihi: 15.12.2021
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/645 Esas 2021/1712 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/645
Karar No : 2021/1712
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı
(... Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. ... )
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Madencilik Nakliyat İnşaat Yapı Malzemeleri
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. ... )
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2007 ve 2008 yıllarına ait defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri reddedilmek suretiyle yeniden oluşturulan beyan tablosu uyarınca 2007 yılının Ocak ilâ Aralık dönemlerine ait re'sen tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin üç katı tutarında kesilen ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle artırılan vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararı:
Davacıdan ara kararıyla defter ve belgelerinin istenilmesi üzerine ibraz edilen defter ve belgeler idarenin bilgisine sunulmuş, 2007 yılı fatura fotokopileri ve listeleri üzerinden yapılan inceleme neticesinde idare tarafından gerekli tespitler yapılarak düzenlenen tutanakta davacının 2007 yılında mal ve hizmet alımında bulunduğu mükelleflerden üçü hakkında sahte belge düzenledikleri yönünde vergi inceleme ve vergi tekniği raporları bulunduğu belirtilmiştir.
Davacının uyuşmazlık konusu dönemlerde faturalarını kayıtlarına dahil ettiği mükellefler hakkındaki tespitler incelendiğinde, bu mükelleflerden ... Orman Ürünleri İnşaat Hafriyat Nakliyat ve Dış Ticaret Limited Şirketi hakkındaki tespitlerin, bu mükellefler tarafından düzenlenen faturaların sahte olduğunu göstermeye yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacının uyuşmazlık konusu dönemlerde faturalarını kayıtlarına dahil ettiği mükelleflerden ... İnşaat Metal Yapı Malzemeleri Elektrik ve Orman Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile ... İnşaat Nakliyat Hafriyat Orman Ürünleri ve Metal Sanayi Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarındaki tespitler değerlendirildiğinde davacıya düzenlenen faturaların gerçek bir ticari ilişki neticesinde düzenlenmediği sonucuna varılmıştır.
İbraz edilen defter ve belgeler, bilirkişi olarak atanan serbest muhasebeci ve mali müşavire teslim edilerek, kendisinden, ... İnşaat Metal Yapı Malzemeleri Elektrik ve Orman Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile ... İnşaat Nakliyat Hafriyat Orman Ürünleri ve Metal Sanayi Ticaret Limited Şirketi'nin davacıya düzenlemiş olduğu faturaların sahte fatura niteliğinde olduğunun anlaşılması sebebiyle anılan şirketler tarafından düzenlenen faturalar dışındaki alış ve gider belgelerinde yer alan katma değer vergilerinin defter kayıtlarıyla karşılaştırılması suretiyle katma değer vergisi beyanlarının yeniden düzenlenmesi ve dönemler itibarıyla varsa ödenecek fark katma değer vergilerinin belirlenmesi istenilmiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor Mahkemece karara esas alınabilecek nitelikte kabul edilerek dava konusu tarhiyatın ... İnşaat Metal Yapı Malzemeleri Elektrik ve Orman Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile ... İnşaat Nakliyat Hafriyat Orman Ürünleri ve Metal Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından düzenlenen faturalar sebebiyle yapılan kısmı ile 2007 yılının Şubat dönemine ilişkin 20.664,04 TL, Mayıs dönemine ilişkin 57,67 TL, Haziran dönemine ilişkin 20,14 TL, Temmuz dönemine ilişkin 39,85 TL, Ağustos dönemine ilişkin 20.040,12 TL, Eylül dönemine ilişkin 13.376,16 TL, Ekim dönemine ilişkin 11.155,50 TL, Kasım dönemine ilişkin 4.346,10 TL tutarında yapılan kısmında hukuka aykırılık; bu kısmı aşan kısmında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Tarh edilen vergilerin üç katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezalarına gelince;
213 sayılı Kanun'un 359. maddesi uyarınca, sahte fatura düzenlediği anlaşılan ... İnşaat Metal Yapı Malzemeleri Elektrik ve Orman Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile ... İnşaat Nakliyat Hafriyat Orman Ürünleri ve Metal Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından düzenlenen faturalar sebebiyle üç kat olarak kesilen vergi ziyaı cezalarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi sebebiyle kesilen üç kat vergi ziyaı cezası bakımından olayın oluş ve matrahın bulunuş şekli dikkate alındığında, olayda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344. maddesinin atıfta bulunduğu 359. maddesinde yer alan koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından cezanın buna ilişkin kısmının bir kat uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmı yönünden;
Davacı adına 2007 yılının Şubat dönemine ilişkin olarak kesilen vergi ziyaı cezası, davacıya 31/10/2008 tarihinde tebliğ edilmiş olduğundan söz konusu ceza 2007 yılı için kesilen vergi ziyaı cezaları bakımından tekerrüre esas alınamayacaktır. Bu nedenle kesilen vergi ziyaı cezalarının tekerrür uygulanan kısımlarında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle ... İnşaat Metal Yapı Malzemeleri Elektrik ve Orman Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile ... İnşaat Nakliyat Hafriyat Orman Ürünleri ve Metal Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından düzenlenen faturalardan kaynaklanan tarhiyatlar, 2007 yılının Şubat dönemine ilişkin 20.664,04 TL, Mayıs dönemine ilişkin 57,67 TL, Haziran dönemine ilişkin 20,14 TL, Temmuz dönemine ilişkin 39,85 TL, Ağustos dönemine ilişkin 20.040,12 TL, Eylül dönemine ilişkin 13.376,16 TL, Ekim dönemine ilişkin 11.155,50 TL, Kasım dönemine ilişkin 4.346,10 TL tutarında yapılan tarhiyatlar ile sahte fatura kullanma fiilinden kaynaklanan üç kat vergi ziyaı cezaları yönünden davayı reddetmiş; bu kısmı aşan tarhiyatlar ve vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmı ile defter ve belgelerin ibraz edilmemesi fiilinden kaynaklanan vergi ziyaı cezalarının bir katı aşan kısmını kaldırmıştır.
Tarafların temyiz istemlerini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 28/11/2017 tarih ve E:2016/2023, K:2017/8433 sayılı kararı:
Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi sebebiyle indirimlerin reddinden doğan vergi farklarına ilişkin olan olayda, re'sen tarh sebebinin varlığı ortaya konulup bu yönüyle karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, davacının alım yaptığı ve katma değer vergisi indirimlerini kullandığı firmalar yönünden faturaların gerçek bir emtia alım satımını yansıtıp yansıtmadığı yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesi tarh sebebinin değiştirilmesi niteliğinde olup idarenin tesis ettiği işlemin sebep unsurunun dışında bu değerlendirmenin idarenin yerine geçerek işlem tesisi anlamına geleceği açıktır.
Bir başka anlatımla uyuşmazlık konusu işlem bir kısım faturaların gerçek bir emtia teslimine dayanmaması nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin reddinden değil, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle tesis edildiğinden, yargısal denetimin bu hususun dışında yapılmaması gerektiğinden vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davalının karar düzeltme istemini de reddetmiştir.
... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararı:
Vergi Mahkemesi aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu cezalı tarhiyatın hukuka uygun olduğu belirtilerek aksi yöndeki gerekçeyle verilen ısrar kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ: İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca, tüzel kişiliği sona eren şirket hakkında ihya kararı alınıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmek üzere ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
MADDİ OLAY:
24/02/2015 tarih ve 8765 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden, münfesih olmalarına veya sayılmalarına rağmen Türk Ticaret Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca müdürlük tarafından kendilerine yapılan ihtar ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilâna rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmayan ve içinde davacının da yer aldığı anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin 18/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden re'sen silindiklerinin İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından tescil ve ilân olunduğu anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ''Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik'' başlıklı 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına, gerçek kişi olan tarafın ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği; (4) numaralı fıkrasında ise dosyaların işlemden kaldırılmasına dair kararların diğer tarafa tebliğ edileceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun'un "Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanunu'nun uygulanacağı haller" başlıklı 31. maddesinde, Kanun'da hüküm bulunmaması durumunda hakkında Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanacağı belirtilen haller arasında "ehliyet" de sayılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taraf ehliyeti" başlıklı 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu; "Dava ehliyeti" başlıklı 51. maddesinde dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un "Dava takip yetkisi" başlıklı 53. maddesinde ise dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanmış ve bu yetkinin, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edileceği düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 48. maddesinde tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olduğu; 49. maddesinde ise tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacağı belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 125. maddesinde ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği haiz olduğu ve Türk Medenî Kanunu'nun 48. maddesi çerçevesinde, kanuni istisnalar saklı kalmak şartıyla, bütün haklardan yararlanabileceği ve borçları üstlenebileceği düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun limited şirketlerin tasfiyesine ilişkin 643. maddesinde, tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş; anonim şirketlerin sona ermesi ve tasfiyesine ilişkin hükümlerin düzenlendiği kısımda yer alan 543. maddesinde, tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığın esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılacağı; 545. maddesinde tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesinin tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden isteneceği düzenlenmiş; "Ek Tasfiye" başlıklı 547. maddesinde, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde son tasfiye memurlarının, yönetim kurulu üyelerinin, pay sahiplerinin veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri, mahkemece istemin yerinde olduğuna kanaat getirilirse, ek tasfiye için şirketin yeniden tesciline karar verileceği ve bu işlemlerin yapılması için son tasfiye memurlarının veya yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanacağı ve bu hususun tescil ve ilân ettirileceği belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na 26/06/2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun'un 38. maddesiyle eklenen geçici 7. maddede de, 01/07/2015 tarihine kadar bu maddede sayılan hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesinin, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı ve bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari yargılama hukukunda objektif ehliyet, bir davada davacı ve davalı olabilme ve davayı takip ehliyeti olarak ifade edilmekte ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesindeki atıf nedeniyle bu hususta 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun'daki medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan hak ehliyetine, dava ehliyeti ise medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine karşılık gelmektedir. Medeni yargılama usulünde hem taraf ehliyeti hem de dava ehliyeti dava şartıdır ve yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. İdari yargıda da tarafların bizzat davacı ya da davalı olabilmesi öncelikle taraf ehliyeti ve dava ehliyetine sahip olmasına bağlıdır.
Ticaret şirketleri kendisini oluşturan şahıslardan ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği haiz olup mevzuatın öngördüğü şekilde kurulmalarıyla hak ehliyetine ve mevzuatın öngördüğü organlara sahip olmalarıyla birlikte fiil ehliyetine sahip olurlar. Bunun sonucu olarak tüzel kişiliğin sona ermesiyle de taraf ve dava ehliyetleri sona erer.
Dava açıldıktan sonra herhangi bir sebeple davacı şirketin kişilik veya niteliğinde değişiklik olması nedeniyle taraf veya dava ehliyetinin sona ermesi durumunda ise İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki düzenleme gereği dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda tarafların ehliyeti ve davayı takip yetkisi yönünden ayrıca düzenlemelere yer verilmemiş olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na ve dolayısıyla özel hukuk hükümlerine atıf yapılmış olduğundan gerçek kişilerde ölüm, ticaret şirketlerinde tür değiştirme, bölünme, sona erme gibi çeşitli durumlarda davayı takip yetkisinin kime geçtiğinin tespiti noktasında her durumun özel hukuk kurallarına da uygun olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Davaya taraf olan ticaret şirketinin dava açıldıktan sonra ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona ermesi durumunda davayı takip yetkisinin ortak, temsilci veya başka bir kimseye geçtiği yönünde gerek medeni yargılama hukukunda gerekse medeni hukuk ve ticaret hukukunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun, anonim ve limited şirketlerde ek tasfiyeyi düzenleyen 547. maddesinin gerekçesinde, ticaret sicilinden terkin edilen şirketin yeniden sicile kaydedilmesi ve ek tasfiye yapılmasını zorunlu kılabilecek durumlar arasında şirketin yararına sonuç doğuracak bir davanın açılması veya şirketin bir davada davalı olarak bulunması açıkça sayılmıştır.
Öte yandan, aynı Kanun'un geçici 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca tasfiyesiz olarak ticaret sicilinden terkin edilen şirketler yönünden aynı maddenin (15) numaralı fıkrasında, alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların mahkemeye başvurarak tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyasını isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
Bu durumda dava devam ederken ticaret şirketinin tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılması halinde davanın kaldığı yerden devam edebilmesi ancak, taraflardan birinin istemi üzerine asliye ticaret mahkemesinin terkin işleminin türüne göre Türk Ticaret Kanunu'nun 547. maddesi veya geçici 7. maddesi uyarınca tüzel kişiliğin ihyasına karar vermesi durumunda mümkün olacaktır.
İncelenen dosyada, ısrar kararının verildiği tarihten önce davacı şirketin Türk Ticaret Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, Mahkemece, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin ilgililer tarafından ihyası sağlanarak dosyanın yeniden işleme konulması isteninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenmek suretiyle verilen ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/12/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
24/02/2015 tarih ve 8765 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden, münfesih olmalarına veya sayılmalarına rağmen Türk Ticaret Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca müdürlük tarafından kendilerine yapılan ihtar ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilâna rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmayan ve içinde davacının da yer aldığı anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin 18/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden re'sen silindiklerinin İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından tescil ve ilân olunduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin birinci fıkrasında göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre yargılama işlemlerinde bulunabilmek için öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi ticaret sicil kayıtlarının silinmeleriyle olur.
Bu hukuki durum karşısında ticaret sicil kaydının re'sen terkini ile tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan hukuksal varlığı sona eren şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.