23. Hukuk Dairesi 2016/9367 E. , 2017/1578 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı kooperatif vekili Av. ... ile davalı ..., S.S. ...Konut Yapı Kooperatif Başkan ..., S.S. ...t Konut Yapı Kooperatifi Başkanı ... ve vekilleri Av. ..., davalı ..., ..., ..., ... vekili Av. ... gelmiş, ihbar olunan tarafından gelen olmadığından, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasında 25.12.2009 tarihli sözleşme imzalandığını, davalıların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili kooperatifin zararına ve kâr mahrumiyetine neden olduklarını, sözleşmenin 4. maddesine göre 59.411.440,00 TL tazminat bedelinin, alacağın muaccel hale geldiği 23.09.2014 tarihinden itibaren, kâr mahrumiyeti nedeni ile yoksun kalınan bedelin ise şimdilik 1.000,00 TL"sinin muaccel hale geldiği 28.08.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, talep ve dava etmiştir.
Davalılar ...Kooperatifi, ... Kooperatifi ve ... vekili, alacak davasına konu edilen sözleşmenin hukuki muhatabının ... Kooperatifi değil Başbakanlık Mensupları Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ( ...) olduğunu, ..."ın davaya dahil edilmesine, karşı dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, hukuka aykırı ve mesnetsiz davanın reddini istemişlerdir.
Davalı ..., ..., ..., ... vekili, müvekkillerinin davaya konu sözleşmede taraf olmadığını, müvekkillerince ..."e yetki verilmediğini, sözleşmenin hukuken geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İhbar olunan Başbakanlık Mensupları Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı vekili, davacı ile müvekkili vakıf arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğunu, açılan davaya katılmadıklarını ve davaya muvafakat etmediklerini, davanın müvekkil vakfı temsilen açılmış sayılmasına onay vermediklerini bildirmişlerdir.Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; ... Kooperatifi"nin ve Başbakanlık Mensupları Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı"nın ayrı ayrı tüzel kişilikler olduğu, davaya konu sözleşmeyi ayrı ayrı imzaladıkları, her ikisinin de sözleşmenin tarafı olduğu, birlikte imzalanan sözleşmesinin feshinin de birlikte talep edilmesi gerektiği, mecburi dava arkadaşı oldukları, dava ihbar edilen Başbakanlık Mensupları Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ( ...)"ın vekilinin açılan davaya katılmadıklarını, tek başına açılan davaya muvafakat etmediklerini bildirdikleri, bu nedenle davacının aktif husumet ehliyeti olmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de 25.12.2009 tarihli sözleşme ... Kooperatifi ve ... tarafından birlikte imzalanması sonrasında ...’ın bu sözleşmeden kaynaklanan bütün işlemleri mütevelli heyetinin 11.03.2010 tarihli kararı ile ... Koopertifine devretmiş olduğu, bundan sonraki işlemlerin ... Kooperatifi tarafından yerine getirildiği ve bu davayı açma hakkı bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemenin aksi düşüncelerle aktif husumet nedeniyle davanın reddine karar vermiş olması doğru değil ise de davanın dayanağı olan 25.12.2009 tarihli sözleşme taşınmaz devrini içeren arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi olduğu, bu tür sözleşmelerin TMK"nın 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (818 sayılı BK"nın 213. maddesi), Noterlik Kanunu"nun 60 ve Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri uyarınca resmi şekle bağlı tutulduğu, başka bir anlatımla, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerliliği, bu sözleşmelerin noterde "düzenleme" şeklinde yapılmasına bağlı olduğu, 818 sayılı BK"nın 11. (TBK"nın 12.) maddesi uyarınca, kural olarak kanunun emrettiği şekle uyulmaksızın yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğu, geçerli hale gelmesini sağlayacak işlemde bulunulmadığından bu sözleşmeye dayanılarak cezai şart ve mahrum kalınan kâr talebinde bulunulamayacağından, davacının geçersiz sözleşme uyarınca karşı tarafın lehine yaptığı masrafları bu davada talep etmediği de nazara alınarak bu gerekçelerle davanın reddi gerekirken, yukarıdaki gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK"nın 438/son maddesi gereğince, gerekçesi değiştirilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, davalılar yararına takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.