22. Hukuk Dairesi 2012/12743 E. , 2013/2606 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
İHBAR
OLUNANLAR :
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili davacının, davalılardan Meram Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı bünyesinde 2003 yılının şubat ayında çalışmaya başladığını, davacının iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle sona erdirdiği 31.05.2010 tarihine kadar çalışmasına devam ettiğini, davalı...San. ve Tic. Ltd. Şti. taşeron firma olup davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin mevcut olduğunu belirterek kıdem tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davacı ile davalı ... arasında herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı...San. ve Tic. Ltd. Şti vekili, davacının davalı şirkete bağlı olarak 01.01.2007-30.05.2010 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin davacının işçinin fethetmesi sureti ile 30.05.2010 tarihinde sona erdiğini, iş sözleşmesinin sona ermesinden bir gün sonra 31.05.2010 tarihinde hazırladığı ibraname ile geçerli bir ibra yaparak davalı şirketten hiçbir alacağının kalmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı tarafından imzalanan ibranamede sadece alacak kalemlerinin ismen sayılıp miktarlarının bildirilmemesi sebebiyle geçerli olmadığı, davacının emekli olmak amacıyla işten ayrılması sebebiyle kıdem tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı...San. ve Tic. Ltd. Şti temyizi yönünden; Dosya içeriğine göre davacının 01.04.2003-30.5.2005 tarihleri arasında davalı ... işyerinde değişen alt işveren şirketler nezdinde bordür, parke döşeme, asfalt işçisi olarak çalıştığı, son alt işveren olan davalı...San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden emeklilik sebebi ile 30.05.2010 tarihinde ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı çalışmasının emeklilik sebebi ile sona erdiğini, davalı işveren tarafından kıdem tazminatının ibraname verilmesi şartına bağlandığını, aksi halde kıdem tazminatının verilmeyeceğini belirttiklerinden kıdem tazminatının ödenmeyeceği endişesi ile ibraname imzaladığını ancak kıdem tazminatının ödenmediğini iddia etmiş; davalı şirket vekili ise davacının işyerinde ayrıldıktan sonra işvereni ibra ettiğini belirterek 31.05.2010 tarihli Noterlikte düzenlenmiş ibraname sunmuştur. Sözkonusu ibranamede davacı emeklilik işlerini başlatmak için işyerinden ayrıldığını, dava konusu kıdem tazminatı dahil hak kazandığı tüm işçilik alacaklarını aldığını belirterek işvereni ibra ettiğini belirtmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için kanuni şartların varlığı aranmalıdır. Ancak davacı tarafından imzalanan ibra sözleşmesi 31.05.2010 tarihinde tanzim edilmiş olup 6098 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce düzenlenmiş olduğundan ibranamenin geçerliliğinin 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenmelidir.
Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
Mahkemece ibranamenin sadece alacak kalemleri sayıldığı, ibra konusu alacaklar için miktar içermediği gerekçesiyle ibranameye değer verilmemiş ise de ibra edilen alacağın miktarının belirtilmesi ibranamenin geçerlilik şartı değildir. Davacı tazminatının verilmesinin ibraname verilmesi koşuluna bağlandığından kıdem tazminatının verilmemesi endişesiyle ibraname imzaladığını iddia etmiş olmasına göre 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade sakatlığı hükümlerine göre ibranamenin geçerliliğinin belirlenmesi için davacının delilleri toplanarak ibranamenin geçersizliğini doğuracak bir irade sakatlığı bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.