14. Hukuk Dairesi 2019/4330 E. , 2019/8002 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 15.01.2014 gününde verilen dilekçe ile tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Anamur Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.06.2011 tarihli 2010/9 Esas, 2011/533 Karar sayılı ilamı ile paydaşı olduğu 71 parsel sayılı taşınmaz lehine 70, 73 ve 78 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde geçit hakkı tesis edildiğini, ancak davalının kesinleşen mahkeme kararı üzerine fiilen de açılan bu yolu sulama havuzu yapmak suretiyle kapattığını ve kullanmasına engel olduğunu, bu nedenle 71 no"lu parselde kendisinin kullanımında olan kısma dikmek için yetiştirdiği çilek fidelerini dikemediğinden kuruduklarını, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/23 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da uğradığı zararın 9.504,00TL olarak belirlendiğini ileri sürerek bu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, dava konusu 71 No"lu parselde kendisinin ve davacı dışındaki diğer kardeşlerinin de payı bulunduğundan davacının tek başına bu davayı açamayacağını, ayrıca yola herhangi bir müdahalesinin bulunmadığı gibi bahsi geçen sulama havuzunu da kendisinin yaptırmadığını, bilirkişi raporlarında yapılan hesaplamanın afaki olup gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu toprak havuzun davalının kullanımında olan taşınmazdaki geçit hakkı güzergahı üzerine yapıldığı, davacının taşınmazına sadece geçit hakkı tesis edilen güzergahtan ulaşabildiği, davalının ise yoldan geçmesini ve çilek fidelerini ekmesini engellendiğinden davacıyı zarara uğrattığı gerekçesiyle davanın kabulü ile bilirkişi raporunda belirlenen 9.504,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, bu nedenle reddi gerekmiştir.
2) 6098 sayılı TBK"nın 49. maddesine göre (818 sayılı BK"nın 41. maddesi) “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez.
Somut olaya gelince, her ne kadar davacının taşınmazına ulaşabilmesi için sadece geçit hakkı tanınan yerden geçebileceği ve bu güzergah üzerine davalı tarafından geçişi engelleyecek şekilde sulama havuzu yapıldığı gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, gerek tespit dosyasında alınan 07.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda gerekse eldeki davada alınan 23.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu sulama havuzunun 15,00 m2"lik kısmının geçit güzergahı içinde kaldığının bildirildiği, raporlara eklenen fotoğraflara göre de yolun sulama havuzunun kenarından geçen kısmının araç geçişi için yeterli olup davacının bu kısmı kullanmak suretiyle taşınmazına ulaşabileceği, dolayısıyla zeminde mevcut sulama havuzunun davacının taşınmazına geçişini engelleyecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, davacının iddia ettiği olayın dosya kapsamına uygun düşmediği ve davacının zararı ile davalının eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.