
Esas No: 2014/2542
Karar No: 2014/5211
Karar Tarihi: 25.02.2014
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/2542 Esas 2014/5211 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Marmaris İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2013/295-2013/390
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK. nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itirazda, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması halinde gecikmiş itirazda bulunacak kişinin mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde İcra Mahkemesine bildirilmesi gerekir. Maddeden de anlaşılacağı üzere gecikmiş itirazın ön koşulu usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olmasıdır.
Borçluya ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “…muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.
Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmeliğin 30.maddesinin 2., 3., 4., 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı)
Somut olayda, borçlu adına çıkarılan örnek 7 numaralı ödeme emrinin "" Muhatap belirtilen adreste tevziat saatlerinde bulunmadığından kapıcıdan soruldu. Tatilde olduğunu beyan etti. Evrak Şarköy mahalle muhtarına tebliğ edildi. İhbarname adresinin kapısına yapıştırıldı. Muhataba haber vermek üzere komşu Baki Aydemir"e haber verildi."" kaydı ile tebliğ edildiği görülmektedir. Buna göre tebligat işlemi sırasında muhatabın tatilde olduğu belirlendiğine göre bu durum adresten geçici ayrılma durumu olmadığından, 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21/1 maddesine göre tebligat yapılamaz. Bir diğer anlatımla borçlunun tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği saptanıp tevsik edilmediğinden, tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30.maddesi hükümlerine uygun yapılmamış olmakla usulsüzdür.
Bu durumda uyuşmazlığın İİK. nun 65. maddesinde yer alan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesine göre çözümlenmesi gerekir. Borçlu vekilinin mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanması, HMK. nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvuru bu hali ile 7201 sayılı yasanın 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayetidir. ( Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.2001 tarih ve 1991/12-258 esas 1991/344 karar sayılı kararı)
7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 esas ve 1991/344 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “..usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü İcra Mahkemesi önüne getirmesi gereklidir.” . Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Buna göre mahkemece, başvurunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü şikayeti olarak vasıflandırılarak, İİK. nun 16/1. ve 7201 Sayılı Kanunun 32. maddeleri ve yukarıda yazılı açıklama ve ilkeler ışığında incele yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.