22. Hukuk Dairesi 2012/13292 E. , 2013/2576 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVA : Davacı, ücret, ikramiye, ilave tediye, fazla çalışma ücreti ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıya ait işyerinde 23.06.2000 tarihinde çalışmaya başladığını, üyesi bulunduğu sendika ile davalı işveren arasında imzalanmış olan Toplu İş Sözleşmesinde öngörülen sosyal yardım alacaklarının ödenmediğini, işyerinde fazla çalışma yapmasına, ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışmaya devam etmesine rağmen bu çalışma karşılığı ücret alacaklarına ilişkin de ödeme yapılmadığını ileri sürerek, bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, dava konusu alacak taleplerinin zaman aşımına uğradığını, dava konusu sosyal yardım alacakların bir bölümü bazı imkansızlıklar sebebi ile 2004 yılına kadar ödenememiş ise de, daha sonra geriye dönük olarak alacakların ödendiğini, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücretlerin ise ücret bordroları ile tahakkuku ettirilerek ödenmiş olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir .
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davacı ve davalı taraflar temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir .
2-Davacının temyiz itirazları yönünden, davacının ücret alacaklarının ödenip ödenmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır
4857 sayılı İş Kanunu"nun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
Somut olayda, davalı ... tarafından dosya içerisine ibraz edilen 30.12.2008 tarihli Cari emanet raporunda 2008 yılında davacı adına emanete alınan miktarının 5.374.00 TL, 2007 yılında 3.799.33 TL, 2006 yılında 1.933.40 TL olarak gösterildiği görülmektedir. Bütçe emanet listesi başlıklı belgede ise 2004 ve 2005 yıllarında emanete alınan davacı ait olduğu belirtilen miktarların ayrı ayrı gösterildiği anlaşılmaktadır. Hükme eas alınan bilirkişi raporunda, davacının hak kazandığı ücret alacağı miktarı belirlenirken emanet raporu ve emanet listesi adı altında gösterilen belgelerde gösterilen bu miktarlar dikkate alınmamıştır. Davalı ... tarafından ibraz edilen bu belgeler de gösterilen miktarların davacının ücret alacağına ilişkin olup olmadığı içeriğinden tam olarak anlaşılamamakta ise de bu husus Belediye başkanlığından sorularak araştırılmamıştır. Mahkemece, anılan bu belgelerin niteliği davalı ... Başkanlığından sorularak belirlenmeli, gösterilen bu miktarların davacının ücret alacaklarına ilişkin olduğunun bildirilmesi halinde, diğer delillerle bir arada değerlendirilerek davacının bakiye ücret alacağı hesaplanmalıdır. Eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetsiz olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalının temyiz itirazları yönünden ise;
a-)Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta; işveren, davacının çalışma saatlerini gösterir kayıt ibraz etmemiştir. Bu durumda, tanık beyanlarına göre sonuca gidilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı tanığı davacının ayda iki hafta altı gün, iki hafta ise yedi gün çalıştığını ve 07.00-16.00 arasında mesai yaptığını beyan etmiştir. Davacı tanığının bu beyanı esas alındığında, bir saat ara dinlenme ile günde sekiz saat çalışan davacının, ayda iki hafta üç saat, diğer iki hafta ise onbir saat fazla çalışma yaptığı anlaşılmaktadır. Her iki haftanın ortalaması alındığında davacının haftada yedi saat fazla çalıştığının kabulü gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; davacının ayda iki hafta yedi gün, 07.00-17.00 saatleri arasında birbuçuk saat ara dinlenme mesai yaptığı, diğer iki hafta ise altı gün aynı saatler arasında, yedinci gün ise saat 07.00-13.00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek haftalık ortalama dokuz saatlik fazla çalışma süresi üzerinden hesaplama yapıldığı görülmektedir.
Yukarıda izah edildiği üzere, davacının haftada ortalama dokuz saat fazla çalışma yaptığını ispatlayamadığı sabittir Her ne kadar mahkemece, ilk düzenlenen bilirkişi raporunda fazla çalışma süresi haftalık dokuz saat olarak esas alınmış olmasına rağmen bu hususa davalı tarafın itiraz etmediği gerekçesi ile, haftalık fazla çalışma süresinin dokuz saat olduğu yönünde davacı lehine usuli kazanılmış hak doğduğu kabul edilmiş ise de, davalı vekilinin ilk bilirkişi raporuna aleyhe olan hususları kabul etmediklerini beyan ederek itirazda bulunduğu dikkate alındığında mahkemenin bu kabulü hatalıdır. Davacı tanığının beyanları doğrultusunda belirlenen
haftalık yedi saatlik fazla çalışma süresi üzerinden hesaplama yapılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır
b-)İşçilik alacaklarının zaman aşımına uğrayıp uğramadığı konusu taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık noktasıdır .
Zaman aşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zaman aşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zaman aşımını kesmez, zaman aşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zaman aşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder.
Somut olayda; davalı vekili, davacının ıslah dilekçesine karşı zaman aşımı def"inde bulunmuştur. Islah tarihine göre zaman aşımına uğrayan dava konusu alacakların belirlenmesi yönünden bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bu hususu ayrı bir bozma sebebi olarak kabul edilmiştir
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.