10. Hukuk Dairesi 2013/17414 E. , 2013/22798 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde,davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Dr. ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı şirket, murisin verdiği vekaletnameye istinaden tedavide kullanılan yara bakım ürünü bedelinin tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptalini talep etmiştir. Mahkemece, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden davanın kabulüne, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
1) Aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının incelenmesinde;
Hukuk Genel Kurulu"nun 01.03.2006 gün ve 2006/21-5-33 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Borçlar Kanununda düzenlenen alacağın temliki, ister sözleşmeye, ister kanun hükmüne yada yargı kararına dayansın, üçlü ilişkiye dayanan hukuki bir yapıyı ifade eder. Yasa, temlik için yazılı şekil şartını yeterli görmektedir.
Alacaklı, bir borç ilişkisinden doğan alacağını üçüncü bir kişiye (temlik alan/temellük edene) devretmekte, alacak, temlik edenden üçüncü kişiye geçerken borç ilişkisinin aktif süjesi değişmekte, temlik eden borç ilişkisinden çıkarak onun yerine alacaklı sıfatıyla, alacağı devralan üçüncü kişi geçmektedir.
Temlik, mevcut bulunan bir alacağın varlık ve tutarını üçüncü kişiye aktaran bir işlem olup, yeniden borç doğurmaz (Yargıtay 4. HD. 13.4.1972 gün ve 1976 E-3333 K.)
Temlik ile birlikte üçüncü kişi, alacağı tamamen veya kısmen, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap etmektedir. Burada değişen sadece borç ilişkisinin tarafı (süjesi) olup, konusu (objesi) değildir (A.Kılıçoğlu-Borçlar Hukuku, 4. Bası, Syf.596 vd.).
Alacaklı, alacağını üçüncü kişiye olan borcunu ifa amacıyla temlik edebileceği gibi, borçludan olan alacağını tahsil amacıyla da temlik edebilir. Alacağın bir ivaz karşılığında temlik edilmesi halinde Yasa temlik edene bir garanti (sağlama, tekeffül) borcu yüklemektedir. Temlik eden, her şeyden önce alacağın temlik zamanındaki varlığından sorumlu bulunmaktadır. Alacağın tahsil amacıyla temlik edilmesi halinde de temlik edene bir garanti borcu öngörülmüştür.
Temellük eden (üçüncü kişi), borçluya karşı, alacağın kendisine temlik edildiğini ve alacağın varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Üçüncü kişi bunu ispat edebilmek için, alacaklının elinde bulunan ve alacağın varlığını gösterir bilgi ve belgelere dayanabilecektir. Üçüncü kişi ile borçlu arasındaki ilişki, alacaklı ile borçlu arasında borcun doğumuna yol açan borç ilişkisine dayanmaktadır.
Borçlu, temliki öğrendiği zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri üçüncü kişiye karşı da ileri sürebileceği gibi, alacak hakkının doğumunu önleyen olaylarla, alacak hakkını ortadan kaldıran olayları da itiraz olarak ileri sürebilir. Borçlunun ileri sürdüğü itirazlar sabit olduğu takdirde, yapılan temlik işlemi geçerli olmayacaktır.
Bir diğer ifadeyle, temlike rağmen borç ilişkisinin, özellikle sözleşmenin aktif süjesi olarak (temlik eden) alacaklı sıfatını korumakta, bu nedenle de, borçlunun borç ilişkisiyle ilgili irade beyanlarının muhatabı, temlikten önce olduğu gibi temlikten sonra da alacağı temlik eden ilk alacaklı olmaktadır.
506 sayılı Kanun kapsamında, sağlık sigortasının yasal temeli, anılan Kanunun 32. vd maddesidir.
Bununla birlikte, vefat eden sigortalı tarafından davacı şirkete verilen vekaletname bulunup bulunmadığı ve kapsamı yöntemince araştırılmamıştır.
Mahkemece, vekaletnamenin bulunup bulunmadığı araştırılarak celbi ile kapsamı araştırılmalı, alacak hakkının, kullanılan sözlere göre çok geniş kapsamlı ve anlam olarak, alacağın temlik anında mevcut durumu yargılama usulüne ilişkin bütün haklar dahil kapsamına alıp almadığının belirlenerek, davacının aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir. (4.HD. 9.7.1974 gün ve 5767 E. 4470 K).
2) Yara bakım ürünü bedelinin ödenip ödenemeyeceği konusuna gelince;
Somut olayda, Mahkemece, yara bakım ürününün ödenmesi konusunda 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliğinde herhangi bir sınırlandırma yapılmadığı, ilaçlar yönünden bir sınırlamanın yer aldığı ve Kurumun iç yazışmalarında sigortalıların mağdur olmamaları için ödemelerin yapılarak hastanelerin istihkakından kesileceğinin belirtildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, verilen hüküm eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Mahkemece, malzeme bedelinin denetlenip, faturadaki haliyle ödenecek nitelikte olup olmadığının ve buna bağlı olarak Kurum tarafından karşılanabilir miktarının belirlenmesi için fiyat tespitinin makul süre içerisinde Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından gerçekleştirilmemesi halinde ise, konu hakkında teknik ve mali bilgiye sahip eczacı bilirkişiden, piyasa değerleri ve ilgili kuruluşların görüşü ışığında fiyat tespitine ilişkin rapor alınarak, tüm kanıtlar ışığında yapılacak değerlendirmeyle bir sonuca varılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 29.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.