10. Hukuk Dairesi 2012/9267 E. , 2013/5787 K.
"İçtihat Metni"...
Dava, 12.04.2000 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremez durumuna gelen sigortalılara yapılan sosyal sigorta yardımlarından oluşan Kurum zararının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır….”; düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin, anılan Yasada, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir hüküm bulunmadığı ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının sonucu olarak davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasanın 26. ve 87.maddeleri olduğu belirgindir.
506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesinin 23/11/2006 tarihli ve ...... ile bu fıkrada geçen
./...
-2-
“sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir.…İş kazası veya meslek hastalığı, 3. birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
Kusur raporlarının 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır.İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet kesinleşmiş ise ancak, güçlü delil teşkil edebilir.
Eldeki davada, geçirdikleri iş kazası sonucunda yaralanan ve sürekli iş göremez hale gelen sigortalıların kusursuz ve diğer davalılar işveren asıl ve alt işveren
../...
-3-
şirketler kusurlu, yetkili temsilcileri ise kusursuz bulunmuşlar ise de, hangi nedenlerle kusurlu oldukları mevzuat ve meydana gelen olay kapsamında yeterince açıklanmaksızın belirlenen kusur raporuna itibar ederek davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda sigortalının açığı maddi ve manevi tazminat davasında verilen kararın onanarak kesinleştiğinden sözedilmekte ise de; öncelikle bu dosyanın Mahkemece celp edilmediği, yine davaya konu olayla ilgili olarak açılan ceza davasında aldırılan kusur raporlarından bahsedilmiş ise de ceza mahkemesindeki dava dosyası da celp edilmemiştir.Burada alınan kusur raporunda ise davalı şirketlerin temsilcileri kusurlu bulunmuş iken Mahkemece aldırılan kusur raporlarında bu temsilciler kusursuz bulunmalarına rağmen bu kişiler aleyhine de karar verilmiş ve bu haliyle hükümde hangi raporun esas alındığı hususunda tereddüt oluşmuştur.
Mahkemece, ceza dosyasının kesinleşip kesinleşmediği bu kapsmada davalı şirket temsilcileri hakkında kesinleşen kararların bulunup bulunmadığı araştırıldıktan ve bu dosya getirtildikten sonra sigortalılar tarafından açılan ve kesinleştiğinden söz edilen tazminat davasına ait dosya da celp edilerek, ceza mahkemesince yapılan yargılamada maddi olguların Hukuk Mahkemesinde de bağlayıcı olacağı ve kesinleştiği anlaşılan tazminat davasında alınan kararın ve kusur raporlarının da bu davada güçlü delil oluşturacağı dikkate alınarak, yeniden iş güvenliği alanında ve kazanın meydana geldiği iş kolunda uzman bilirkişi kurulundan kusur raporu aldırıldıktan sonra tüm deliller dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de, kurumun rücu alacağına sadece ilk peşin sermaye değerli gelirin dahil olduğu, buna göre gelirlerde meydana gelen artışların Kurum tarafından istenemeyeceği gözetilmeksizin karar verilmesi bozma nedeni sayılmamıştır.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 25.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......