22. Hukuk Dairesi 2016/13642 E. , 2019/11746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkete ait Sivas Petrol Taşlıdere Dinlenme Tesislerinde garson olarak çalışırken iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur.
Davalının Cevap Özeti:
Davalı vekili; davacının iş yerinde iş arkadaşına karşı yaralamalı bir kavgaya sebep olması ve arkadaşını yaralaması nedeniyle iş akdinin müvekkil firma tarafından haklı nedenlerle sonlandırıldığını ve müvekkil şirketten işçilik alacaklarına ilişkin herhangi bir alacağının bulunmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; dosya kapsamı, ceza yargılaması içeriği ve kararı ile dinlenilen tanıkların beyanı bütün olarak değerlendirildiğinde davacı işçi ile mesai arkadaşı ..."in iş yerinde tartıştıkları, birbirlerini karşılıklı olarak bıçakla yaraladıkları ve yine karşılıklı olarak hakarette bulunduklarından işverence yapılan feshin haklı olduğu gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatının reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai ve hafta tatili ücret alacağının hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Aynı ilkeler hafta tatili çalışmaları için de geçerlidir.
Mahkemece, tanık beyanına itibarla davacının haftada 24 saat fazla mesai yaptığı ve tüm hafta tatillerinde çalıştığı kabul edilmiştir. Dinlenen davacı tanıklarından Songül Tekin davacının komşusu olup işyerinde çalışmadığından iş yeri çalışma düzenini ve işe giriş çıkış saatlerini bilemeyeceğinden beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Davacı işyerinde 11.09.2006 -31.05.2014 tarihleri arasında çalışmış olup diğer davacı tanığı ... davalı işyerinde davacı ile yaklaşık 1,5 yıl çalıştığını beyan etmiş ancak dosya içerisinde bu tanığın hizmet döküm cetveli yer almakta olup ilgili belge incelendiğinde davalı işyerindeki hizmet bildiriminin 08.05.2014–02.06.2014 tarihleri arasında yapıldığı görülmüştür. Davacı tanığı ..."ın hizmet döküm cetvelinde gözüken sürelerle sınırlı olarak mı yoksa beyanı gibi 1,5 yıl mı işyerinde fiilen çalıştığı dosya kapsamı ile tam olarak tespit edilememiştir. Bu itibarla gerekirse bu yönde de bir araştırma yapılarak tanığın davalı işyerinde davacı ile beraber tam olarak hangi süre içerisinde fiilen çalıştığı belirlenerek bu davacı tanığının davacıyla birlikte ortak çalışma dönemi ile sınırlı olarak belirlenen tarih aralıkları için hesaplama yapılmalıdır. Bunun dışında kalan dönemler bakımından, yazılı belge bulunmadığından, davalı taraf tanık beyanlarına göre fazla mesai yapılmadığı ve hafta tatili günlerinde çalışılmadığı sonucuna ulaşıldığından ve davacı tanığının çalışma süresi haricindeki dönem için işyerinde çalışma düzenini bilmesi mümkün olmadığından söz konusu dönemler için fazla çalışma ve hafta tatili alacağının ispatlanamadığının kabulü gerekir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 5 yıllık kıdemine göre 70 gün izne hak kazandığı ve davalı tarafça 01.11.2013 - 30.11.2013 tarihleri arasında kullanılan 30 günlük yıllık izne ilişkin belge sunulduğundan bu 30 günün yapılan hesaplamadan mahup edileceği belirtilmiş ancak hesaplama bölümünde 30 günlük yıllık izin belgesi hiç dikkate alınmadan 70 gün üzerinden yıllık izin ücreti hesaplanmıştır.
Bu nedenle, davacı tarafça imza itirazına uğramayan 30 günlük yıllık izin belgesinin yapılan hesaplamada dikkate alınmaması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde kararı temyiz eden davalıya iadesine, 27.05.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.