21. Hukuk Dairesi 2016/20075 E. , 2018/2094 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş ve davacı çocuk Melike"nin maddi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı çocuk ..."ın maddi tazminat isteminin reddine, tüm davacıların manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davalı şirket tarafından davacı eşin hesabına 29/06/2012 tarihinde davacı eşin hesabına 100.000,00 TL, 25/07/2012 tarihinde ise 20.000,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bir hususun varlığı veya yokluğu, mahkemenin davayı esası bakımından inceleyip, karara bağlamasına engel teşkil ediyorsa, dava şartı söz konusudur. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Dava hakkının varlığının ya da düşmüş bulunmasının incelenmesi doğrudan hakime verilmiş ödevlerdendir. Buna göre hakim, önceden ileri sürülmemiş olsa bile yargılamanın her aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetebilir.
Gerçekten de, yargılamada davayı inkar eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, cevap süresinden sonra sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından da söz edilemeyecektir. Sonuç itibariyle; yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle bir durumda, borcu itfa eden belgenin veya dava şartının söz konusu olduğu hallerde, dava sonuçlanıp kesinleşmemiş ise, ibraz edilen ve borcu söndüren yazılı belgenin dikkate alınması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.07.2007 gün 2007/13-453Esas ve 2007/453Karar ve 19.03.2014 gün 2013/19-557Esas, 2014/379Karar sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Somut olayda; davalı vekili tarafından temyiz dilekçesi ile yukarıda bahsedilen ödeme belgeleri ibraz edilmiştir. Bu belgeler davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşımaktadır. Hal böyle olunca; mahkeme tarafından dava konusu tazminat istemleri açısından anılan belgelerde görülen ödemelerin ifaya yönelik ödemeler olup olmadıklarının incelenip değerlendirilip tartışılması ve çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği açıktır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.