Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2152
Karar No: 2019/7969
Karar Tarihi: 28.11.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/2152 Esas 2019/7969 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/2152 E.  ,  2019/7969 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 18.02.2019 gün ve 2016/15951 Esas ve 2019/1359 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Davacılar ..., ..., ... vekili ve mirasçı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili, muris ...’a ait Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi 2008/1896-2008/1690 E. K. sayılı mirasçılık belgesinde murisin ikinci eşi davalı ...’a mirasçı olarak pay dağıtıldığı, oysa davalı 2. eş ...’ın Ankara 4. Noterliği 17.10.1984 tarih ve ... yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesi imzaladığını ve muris ...’ın mirasçısı olmadığından bahisle Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi 2008/1896-2008/1690 E. K. sayılı mirasçılık belgesinin iptalini istemiştir.
    Asli Müdahil mirasçı ... vekili, davalı olan annesi ...’ın ivazsız olarak mirastan feragat ettiğini, MK 475. maddesi gereğince annesi ...’ın miras payının altsoyu olduğundan kendisine geçeceğinden bahisle davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
    Mahkemece, ilk olarak davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2009/5603 Esas 2010/903 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı ...’ın mirastan feragat ettiği tarihte altsoyu ...’ın hayatta olmadığı, sözleşmedeki irade beyanının hayatta olan diğer mirasçılar yönünde gerçekleştiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili ve asli müdahil ... vekili temyiz etmiş, Dairemizce aşağıda yazılı gerekçe ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. Dairemiz tarafından verilen karara karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
    4721 sayılı Medeni Kanununun 28. maddesinde “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.”, 582. maddesinde ise “Cenin, sağ doğmak koşuluyla mirasçı olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.” hükümleri düzenlenmiştir.
    Mirastan feragat sözleşmesi, TMK. 528/I hükmüne göre, mirasbırakan ile muhtemel yasal mirasçısı arasında, ileride doğacak miras payından tamamen veya kısmen ivazlı veya ivazsız olarak vazgeçmesine ilişkin bir miras sözleşmesi türüdür.
    Mirastan feragat sözleşmesinin hükümleri özellikle feragat eden mirasçı bakımından önemlidir. Çünkü, feragat sözleşmesi yapmakla feragat eden kimse, mirasa ilişkin beklenen (muntazar) bir haktan yoksun olur, mirasçı sıfatını kazanamaz. Bu husus Medeni Kanunumuzun 528/II’de «Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder» şeklinde ifade edilmiştir.
    Medeni Kanunumuzun 528. maddesinin üçuücü fıkrasına göre “bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.” Bu düzenlemenin karşıt anlamına göre, feragatin ivazsız olması durumunda, feragat eden mirasçının altsoyu, mirasçılık sıfatını kaybetmez. Feragat eden artık mirasçı olamayacağına göre, onun feragatinden kimler yararlanacaktır? İvazsız feragatte, feragat edenin altsoyları mirasçı olmaya devam edeceğinden, ivazsız feragatte sadece feragatten edenin altsoyu yararlanır.
    Somut olayda, davalı ..., muris eşi ..."ın mirasından Ankara 4. Noterliği 17.10.1984 tarih ve 35014 yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesi ile ivazsız olarak feragat etmiştir. Asli müdahil ...’ın ise doğum tarihinin 18.12.1984 olduğu, mirastan feragat sözleşmesinin yapıldığı tarih olan 17.10.1984’te ise cenin olduğu ve sağ doğmakla mirasçılık sıfatını kazandığı anlaşılmaktır. O halde mahkemece, davalı ...’ın mirastan feragatinin ivazsız olarak yapıldığı ve asli müdahil mirasçı ...’ın sözleşmenin yapıldığı tarihten 2 ay sonra sağ doğmakla, ivazsız yapılan feragatten feragat edeninin altsoyu olarak yararlanacağı değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı olarak davalı ...’ın mirastan feragat ettiği tarihte, altsoyu ...’ın hayatta olmadığı, sözleşmedeki irade beyanının hayatta olan diğer mirasçılar yönünde gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    Mirasçılık belgesi, maddi bir olayın varlığını ikrar ve kişiler arasındaki irs (soy) ilişkisini tespit eder. Mirastan ıskat ve mahrumiyet sebepleri ya da mirasın reddi veya mirastan feragat sözleşmesi hallerinin bulunması mirasçılık belgesi istemeye engel olmadığı gibi ıskat, mahrumiyet, ret ve feragatin hukuki sonuçları terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetilmesi gerektiğinden "sadece terekeye dahil mal ve haklar yönünden mirasçılık sıfatını kaybettiği ve payın kime kalacağını belirleyen" sözlerin hüküm sonucuna eklenmesi suretiyle miras paylarını gösterir biçimde hüküm kurulması gerekmektedir.
    Buna göre mahkemenin kabule dair kararında, murisin eşi ..."ın mirası Ankara 4. Noterliği 17.10.1984 tarih ve 35014 yevmiye numaralı sözleşmesi ile murise ait mirastan feragat ettiği, tereke mevcudu yönünden mirasçılık sıfatını kaybettiği ve paylaşma sırasında ..."a ait payın kime kalacağının hükümde gösterilmemiş olması da, eleştiriye konu edilmiştir.
    Mahkemece verilen karar, Dairemizce yasal ve hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle bozulmuş olup, karar düzeltme istemi HUMK’nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine dayanmamaktadır. Bu nedenle yerinde olmayan istemin reddine karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HUMK’nun 440. maddesinde gösterilen nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, aynı yasanın 442/son ve 4421 sayılı Kanunun 2 ve 4/b-1 maddeleri delaletiyle takdiren 370,00TL para cezasının düzeltme isteyenden tahsiline, ret harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına 28.11.2019 tarihinde oy çokluğuyla ile karar verildi.
    (Muhalif) (Muhalif)

    KARŞI OY

    Dava konusu olayda; muris ... ile eşi ... arasında, Ankara 4. Noterliğinin 17/10/1984 tarihli, ... yevmiye No’lu mirastan feragat sözleşmesi yapılmış ve mirastan feragat sözleşmesi içeriğine göre ..., eşi ...’un mirasından karşılık almadan “diğer mirasçılar” lehine feragat etmiştir.
    Feragat sözleşmesinin yapıldığı tarihte ...’ın müstakbel mirasçıları olarak, ilk eşinden olma çocukları ..., ..., ..., ... ve ... ile evliliğinden olan cenin halindeki ... bulunmaktadır.
    Feragat sözleşmesinin iptali yönünde dava açılmış ise de dava reddedildiğinden feragat sözleşmesi geçerli haldedir. Sözleşmeye göre feragat, diğer mirasçılar lehine yapılmış ise de belirli bir kişi veya kişilerin isimleri zikredilmediği için “belirli bir kişi lehine yapılmadığı” konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Muris ..., 01/12/2008 tarihinde evli olarak ölmüştür.
    4721 sayılı Kanunun 599. maddesi uyarınca mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunun 528. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybedeceğinden, eş ...’nün mirasçılık sıfatı bulunmamaktadır.
    Anılan kanun hükümleri uyarınca, ölüm tarihi itibarıyla muris ... ’un çocukları; ..., ..., ..., ... ve ... altsoy mirasçısı olarak bulunmaktadır.
    Mirasçıların kim olduklarının tespitinde bir uyuşmazlık bulunmamakta ise de sorun mirasçıların pay oranlarında kendisini göstermektedir. Bu sorunun çözümüyle ilgili kanun hükümleri ve doktrin görüşleri aşağıdaki şekildedir.
    I- A)Türk Medeni Kanununun:
    1- Mirastan feragat sözleşmesini ve kapsamını düzenleyen 528. maddesinde; mirasbırakanla, bir mirasçısının mirastan feragat sözleşmesi yapabileceği ve bu sözleşmenin feragat edene bir karşılık sağlanmak suretiyle veya karşılık sağlanmadan yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
    Maddenin ikinci fıkrasına göre, feragat eden mirasçılık sıfatını kaybeder.
    Maddenin üçüncü fıkrasının mefhumu muhalifinden, karşılık almadan feragat eden kişinin altsoyu hakkında, bu feragat sözleşmesi hüküm doğurmayacaktır.
    2- Mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesini düzenleyen 529. maddesinde;
    a. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılır ve bu kişi herhangi bir sebeple mirasçı olamaz ise feragatın hükümden düşeceği,
    b. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılacağı ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragatın yine hükümden düşeceği belirtilmiştir.
    B) 17/2/1926 tarihli ve 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisinin, “Feragatın hükümsüzlüğü” kenar başlıklı 476. maddesinde; “Mukavelede feragat eden, kimse yerine nasp edilen mirasçının her hangi bir sebeple mirasçılığı zail olursa; feragat keenlemyekün olur. Şahıs tayin etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragat ancak en yakın asıl müşterekin füruuna hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmaz.” hükmü yer almaktaydı.
    II-A)Yrd. Doç. Dr. Hakan ALBAŞ, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi C. 9, Özel Sayı, 2007 tarihli, 535 ila 552. sayfalarında yer alan “Mirastan Feragat Sözleşmesi ve Hükümlerine İlişkin Bazı Sorunlar” konulu makalesinin “B. MEDENİ KANUNUN 529. MADDESİNİN İKİNCİ FIKRASINDA YER ALAN “EN YAKIN ORTAK KOKUN ALTSOYU” İFADESİNİN NASIL ANLAŞILMASI GEREKTİĞİ” alt başlıklı bölümünde, gerek mirastan feragat sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisinin, gerekse ölüm olayının gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun bu konuyla ilgili hükümleri hakkında aynen, “[Medeni Kanunumuzun 529. maddesinin ikinci fıkrasında “Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemenin lafziyle uygulanması bir takım problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu düzenlemedeki “ortak kök” ifadesinin zümre başı olarak anlaşılması gerekir. Önceki Medeni Kanunun bu hükme karşılık gelen 476. maddesindeki düzenleme “...Şahıs tayin etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragat ancak en yakın asli müşterekin furuuna hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmaz.” şeklinde idi. Önceki düzenlemedeki “en yakın asli müşterekin altsoyu” ifadesi, en yakın zümre başının altsoyu yani feragat edenle aynı zümredeki mirasçılar olarak anlaşılmaktaydı. İsviçre’de de Kaynak Kanunda bu hükme karşılık gelen ZGB Art 496’da yer alan “Stamm” kelimesinin “zümre” anlamında kullanıldığı kabul edilmektedir.
    ...,... “Stamm” kelimesinin Türkçe’ye çevrilirken “zümre” olarak değil de “kök” olarak çevrilmesinin çeviri yanlışlığının yanı sıra hüküm değişikliğine de sebep olduğunu ifade etmektedir. Kanunun lafzı esas alınacak olursa, mirasçının feragatinden onunla aynı zümrede olan mirasçılar yararlanamayacak yalnızca aynı kökteki mirasçılar yararlanacaktır. Oysa, bu düzenlemenin amacı, feragatten feragat eden mirasçı ile aynı zümrede olan mirasçıların yararlanmasıdır. Bu sebeple, kanunda örtülü bir boşluğun bulunduğunun kabulü ile Medeni Kanunun 1. maddesinden yararlanarak kök başının zümre başı olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
    Bu durumda, mirasbırakanın eşi ve birinci zümre mirasçılarının mevcut olduğunu düşünürsek, mirasbırakanın altsoyundan bir mirasçısının feragat etmiş olması durumunda, feragat belli bir kişi lehine yapılmamışsa, feragatten yararlanacak kişiler, Kanunda “en yakın ortak kökün altsoyundan bahsedildiğine göre” feragat etmemiş olan diğer altsoy mirasçılar olacaktır. Altsoyda hiçbir mirasçının bulunmaması durumunda, feragat sözleşmesi hükümden düşer ve feragat eden mirasçı, eş ile birlikte mirasçı olur.
    ... ’na göre, feragat eden mirasçı, bir zümrenin tek mirasçısı ise, bu düzenleme uygulanamaz.
    Bundan başka bu düzenleme, her çeşit feragat sözleşmesine uygulanabilecek nitelikte değildir. Feragat eden mirasçının, mirasbırakana soybağı ile bağlı mirasçılardan olması durumunda hükmün uygulanması bir sorun teşkil etmez. Ancak bu düzenleme, mirasbırakanın eşinin belli bir kişi belirtmeksizin mirastan feragat ettiği hallerde, feragatin kimin lehine yapılmış sayılacağı sorusuna cevap verememektedir? Zira bu hükümde düzenlendiği gibi eşin diğer mirasçılarla ortak bir kökten veya zümreden gelmesi söz konusu değildir. Bu sebeple eşin mirastan feragat etmesi durumunda bu düzenlemenin, “eş mirastan feragat etmemiş olsaydı kimlerle mirasçı olacak idiyse, feragat o kişiler lehine yapılmış sayılır.” seklinde anlaşılması amaca en uygun yorum olacağı düşüncesini taşımaktayız.]” değerlendirmesinde bulunmaktadır.
    B) Yasal mirasçıların yani mirasbırakanın kan hısımlarının ve evlatlığı ile onun alt soyunun mirasçılık sıfatları ve miras payları, zümre sistemine hakim olan ilkeler çerçevesinde belirlenir. MK 499’da sağ kalan eş de yasal mirasçı olarak gösterilmiştir ancak eş, zümre mirasçısı olmadığı gibi, zümre sistemine hakim olan ilkelerin eşin mirasçılığı hakkında geçerli olması da söz konusu değildir. Bunun en önemli sonucu, zümrede halefiyet ilkesinin, eşin mirasçılığı bakımından işlemeyecek oluşudur. Dikkat edilirse, kan hısımlarının her biri için MK 495-497 kurallarında ayrı ayrı tekrar edilen halefiyet kuralına, eşin yasal mirasçılığını düzenleyen MK 499’da yer verilmemiştir. Zira MK 499’da tanınan miras hakkı sadece eşe tanınmış olup, eşin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, eşin yerine halefiyet yoluyla alt soyunun geçmesi söz konusu değildir (Serozan/Engin, Miras Hukuku, Beyazıt 2014, 4.Baskı, s.197).
    III-A) 4721 sayılı Kanunun “Hukukun uygulanması ve kaynakları” kenar başlıklı 1. maddesi uyarınca, uyuşmazlığın çözümüyle ilgili maddenin yorumlanması hâkimin yetkisi ve görevleri kapsamındadır.
    4721 sayılı Kanunun 529. madde hükmünde, feragat sözleşmesinin belli bir kişi lehine yapılmaması halinde, feragat edenin altsoyu lehine yapılmış sayılacağı belirtilmemiş; hükümde farklı bir ifade kullanılarak “en yakın ortak kökün altsoyu” lehine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
    743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisinin 476. maddesinde; şahıs tayin etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragatın, ancak en yakın asıl müşterekin füruuna hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmayacağına hükmolunmuştur. Bu hükümde de feragatın, feragat edenin altsoyu lehine yapılmış sayılacağı belirtilmemiştir.
    Kanun koyucu, mirastan feragat sözleşmesinin belli bir kişi lehine yapılmaması halinde, lehdarın feragat edenin altsoyu olacağını öngörmüş olsaydı, bu hususu madde hükmünde çok basit bir şekilde ifade ederek, “feragat edenin altsoyu lehine yapılmış sayılır” ibaresine yer vermesi beklenirdi.
    Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 26.05.2008 tarihli ve 2007/7543 Esas, 2008/7317 Karar sayılı bozma ilamında, kocasının mirasından karşılık almaksızın feragat eden sağ kalan eşin önceki eşten olma çocuklarının ve bunların altsoyunun, ölen kocanın mirasçısı olamayacaklarını belirtmiştir.
    Belli bir kişi lehine yapılmayan ivazsız feragatın, feragat edenin altsoyu lehine yapılmış sayılacağına ilişkin değerlendirme kanunun sözüne ve ruhuna uygun değildir. Her iki kanun hükmünde yer alan, “en yakın asıl müşterekin füruuna” ve “en yakın ortak kökün altsoyu” ibareleri böyle bir değerlendirmeye izin vermemektedir. Öte yandan, bu değerlendirme doğal olarak, mirastan feragat eden sağ eşin, muris eşinden olma müşterek çocukları yanında, önceki eşinden olma çocukları veya torunları lehine de sonuç doğuracağından Yargıtayın istikrarlı içtihatlarına da aykırılık oluşturmaktadır.
    B) Dava konusu olaya gelince, gerek mirastan feragat sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisinin, gerekse ölüm olayının gerçekleştiği 4721 Kanunun bahsi geçen hükümlerinde; karşılık alınmaksın yapılan mirastan feragat sözleşmesinin, feragat edenin altsoyu lehine yapılmış sayılacağı açıkça ifade edilmiş değildir. Doktrinde madde hükmü eleştirilirken, hükümdeki ifadelerin hatalı olduğuna ve özellikle eşin mirastan feragat etmesi durumunda yetersiz olduğuna dikkat çekilmiştir.
    528. maddenin ikinci fıkrası uyarınca, feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder; üçüncü fıkrası uyarınca mirastan feragat, karşılık almadan feragat eden kişinin mirasçısı hakkında sonuç doğurmaz. Bu hükmün uygulanmasıyla ilgili ihtimallere bakılacak olursa:
    1- Mirastan feragat eden kişi murisin altsoyu ise, feragat edenin altsoyu bu feragatten etkilenmez. Murisin ölümü anında, feragat eden önceden ölmüş gibi işlem yapılarak onun altsoyu kök içinde halefiyet yoluyla mirasçı olur.
    2- Feragat eden kişi murisin eşi ise; yukarıda açıklandığı üzere, eşin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, olayımızda mirastan feragat etmesi nedeniyle eşin yerine halefiyet yoluyla alt soyunun geçmesi söz konusu olamayacaktır. Sayın ...’ın makalesinde de belirttiği gibi, eşin mirastan tam feragat etmesi nedeniyle mirasçı olamayacağı durumda, eşe düşen miras payının kime veya kimlere kalacağı konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
    Mesele, mevcut miras hükümleri çerçevesinde çözüleceğinden ve feragat eden eşin miras payı kanun gereği kök içinde halefiyet yoluyla altsoyuna geçemeyeceği için, murisin ölümü tarihinde murise kimler mirasçı ise bu kişiler arasında taksim edilmelidir.
    Yerel mahkemenin kararına gerekçe yaptığı bilirkişi raporunda, mirastan feragat eden ...’nün şahıs tayin etmeksizin diğer mirasçılar lehine ivazsız olarak mirastan feragat ettiği isabetli olarak tespit edilmiş ve miras bırakan ..."ın mirasçıları ile miras paylarının belirlenmesinde mirastan diğer mirasçılar lehine feragat eden ..."a miras payı intikal ettirilmeden, en yakın aslı müşterekin muris ... olduğu kabul edilerek, altsoyuna mirası taksim edilmiştir.
    C) Yerel mahkeme, ..."ın mirasını 5 pay kabul ederek; ..., ..., ..., ... ve ...’a 1’er pay vermek suretiyle kararını 14/04/2016 tarihinde vermiştir.
    Bu kararın temyizi üzerine, Dairemizin 18/2/2019 tarihli bozma kararında; “davalı ...’ın mirastan feragatinin ivazsız olarak yapıldığı ve asli müdahil mirasçı ...’ın sözleşmenin yapıldığı tarihten 2 ay sonra sağ doğmakla, ivazsız yapılan feragatten feragat edeninin altsoyu olarak yararlanacağı değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı olarak davalı ...’ın mirastan feragat ettiği tarihte, altsoyu ...’ın hayatta olmadığı, sözleşmedeki irade beyanının hayatta olan diğer mirasçılar yönünde gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”, gerekçesine yer verilmiştir.
    Sonuç olarak; mirastan feragat sözleşmesinde, lehine feragat edilen kişilerin isimleri belirtilmemesine rağmen, yerel mahkeme kararının gerekçesinin son cümlesinde, feragat sözleşmesinin belirli kişiler lehine yapıldığına yönelik hatalı bir tespit ve değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca, sözleşmenin yapıldığı tarihte “..."ın hayatta olması gerektiği anlaşılmakla” ibaresine yer verilmesi nedeniyle, hükmün sonucuyla çelişen bu ifade ...’nın mirasçı kabul edilmediği algısını oluşturmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle, yerel mahkeme kararının gerekçesindeki hatalı bu ifadeler düzeltilerek, hükmün onanması görüşünü taşıdığımızdan, yerel mahkeme kararının bozulması yönündeki, sayın çoğunluğun kararına ve karar düzeltme talebinin reddi görüşüne katılamıyoruz.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi