Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2341
Karar No: 2019/7964
Karar Tarihi: 28.11.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/2341 Esas 2019/7964 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/2341 E.  ,  2019/7964 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.07.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve alacak talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:


    K A R A R

    Davacı vekili, müvekkilinin ... ada 8 parsel sayılı Hazineye ait taşınmazı 1990 tarihinde eski kullanıcısı ... "tan satın aldığını; davalı ... "nın müvekkilinin babası, diğer davalının ise kardeşi olduğunu; müvekkilinin, davalı babası ile 10/05/2005 tarihinde bir sözleşme yaptığını; sözleşme gereği 1 sene içinde satış bedelini ödemek koşuluyla yerin 200 m2 sini babasına sattığını; davalı babanın satış bedelini ödemediği gibi, diğer davalı oğlu ile birlikte bu yere yapılan binadaki dükkanı ve 1. kattaki daireyi işgal ettiklerini; davalılarca kullanılan kısımlar sebebiyle müvekkilinin milli emlaka 9.905,18TL ecrimisil ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek davacı ile davalı baba arasındaki satış sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile, davalıların taşınmaza müdahalesinin men"ine, milli emlaka ödenen 9.905,18 TL"nin ve ihtar tarihi olan 2012 yılı aralık ayından itibaren, her ay için daire yönünden 500,00 TL, dükkan yönünden 600,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, elatmanın önlenmesi ile hazineye ödenen bedelin iadesi taleplerinin kabulüne, ecrimisil talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
    Öncelikle, uyuşmazlığın çözümü için “hak” kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. Bir görüşe göre hak, hukuk düzeninin fertlere tanıdığı irade veya irade kudretidir. Bir başka görüş hakkı, hukuk düzenince korunan menfaat olarak tanımlamıştır. Bir diğer görüş ise hakkı, hukuki ilişki kavramıyla açıklamaktadır. Bu görüşü savunanlar hakkı, sahibine bu ilişkiye katılan kişi veya kişiler karşısında tanınan bir ayrıcalık veya imtiyazlı bir durum olarak tanımlamışlardır. Dolayısıyla hak, hukuki ilişkinin bir unsuru olup sahibi lehine imtiyazlı bir durum yaratırken, diğer kişiler için de bir kısıtlama, yükümlülük oluşturmaktadır. Hakkın hak sahibine verdiği imtiyaz, diğer kişilere yüklenen davranış yükümlüğünden ibarettir (Eren, F.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara, 2012,s.46-47).
    Haklar konuları ya da nitelikleri temel alınarak çeşitli tasniflere tabi tutulmuştur. “İleri sürülebileceği çevre” bakımından haklar “Mutlak ve nispi haklar” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
    Mutlak haklar sahibine belirli bir mal veya kişi üzerinde geniş tasarruf yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. Mutlak hakların neler olduğunu kanun koyucu sınırlı olarak belirlemiştir. Bu nedenle kişiler, yasada öngörülen sınırlı sayıdaki mutlak hak dışında yeni bir mutlak hak yaratamazlar. Mutlak hakların konusu mutlaka maddi ya da gayri maddi mallardır. Maddi mallar üzerindeki mutlak haklara, ayni haklar; maddi olmayan mallar üzerindeki haklara da fikri haklar denir. Ayni haklar mal üzerindeki mutlak iktidar haklarıdır. Diğer bir tanımlama ile ayni haklar bir kimseye bir şey üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet sağlayan ve bu sebeple herkese karşı ileri sürülebilen haklardır
    Nispi haklar aynı zamanda kişisel haklar olarak da tanımlanmaktadır. Çünkü bu haklar belirli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilen haklardır. Kişisel hak, ayni haklarda olduğu gibi, hak sahibinin bir mal üzerinde doğrudan doğruya haiz olduğu bir yetki değil, bir şeyin verilmesini, bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını, yani belirli bir hareket tarzını bir veya birkaç şahıstan isteme hususundaki haktır. Nispi hakların eşya ile olan ilgileri doğrudan doğruya mutlak değil, nispidir (Velidededeoğlu H.V./Esmer, G.: Gayrimenkul Tasarrufları Ve Tapu Sicili Tatbikatı, İstanbul 1956, S.30).
    TMK"nın 981, 982, 983 ve 984 maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere kurulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK"nın 973. maddesinde zilyetlik “… Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir…” biçiminde tanımlanmıştır. TMK"nın 982 ve 983. maddelerinde de zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur.
    Davacı, Hazinenin taraf olmadığı eldeki bu davada, herhangi bir hakka değil sadece mukaddem (önceki zilyetliğe dayanmaktadır). O halde bu davada öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, davacının somut olayda dava hakkının, davalılara karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığı olmalıdır. Az önce açıklandığı gibi TMK"nın 973. maddesine göre zilyetlik, eşya ile şahıs arasında eylemli bir bağ yani ilişki olup ve buna bağlı olarak da fiili hakimiyet altında bulundurmaktan doğan hukuki yetki ve vecibeleri gösteren ve düzenleyen hukuki bir müessesedir. Kanunda sözü edilen fiili hakimiyetin meydana geliş şekli önemli değildir. Bunun bir gasp ve tecavüz sonucu elde edilmiş olması da mümkündür. Bu bakımdan hakka dayanmayan zilyetlik hukuk nizamınca korunmaktadır. Ne var ki, bu korumada ki amaç, haksız zilyedin menfaatini korumak değil, sosyal huzur ve sükunun korunmasıdır. Zira, hukuk düzeninin yanında bir de barış düzeni vardır. Hukuk hareketi barış ise sükunu ifade eder. İşte zilyetlik bu barış düzeninin vücut verdiği bir müessesedir. Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından birisi de, fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir. Hukuk düzeni böylece topluluğun esenliğini korumak istemiştir.
    Tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmi şekilde yapılması geçerlilik koşuludur (743 sayılı Kanunun 634.; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 706; Borçlar Kanunu m. 213; Tapu Kanunu m. 26; 1512 sayılı Noterlik Kanunu m. 60). Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak Kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemez. Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle doğrudan göz önünde tutulur.
    Bilindiği üzere, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08/03/1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK"nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
    Dosya kapsamından; davacının, çekişme konusu taşınmazda kayda ve mülkiyete dayalı bir hakkı bulunmadığı, 10.05.2005 tarihli protokolle taşınmazdaki 200 m2’lik kısmın zilyetliğinin davacı tarafından, davalı ...’a devredildiği, sözleşmeye dayalı olarak davalı tarafından kullanıldığı anlaşıldığından elatmanın önlenmesi talebi ile zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği ecrimisil ile hazineye ödenen bedelin iadesi taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.



    (Muhalif) (Muhalif)



    K A R Ş I O Y


     Rucü hakkı, sebepsiz zenginleşme teşkil eden durumlarda ortaya çıkan talep hakkı ile bazı hukukî ilişkilerde başkası için yapılan ödeme veya harcamayı ilgiliden istemeyi ifade eder.
    Dava konusu olan ..., ... Mahallesi, ... ada, 8 No"lu parsel dava dışı Maliye Hazinesi adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır.
    Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi raporlarında belirtildiği gibi, üzerinde tarafların kullanımında bulunan yapı bulunmaktadır. Maliye Hazinesi tarafından eylemli bu kullanım nedeniyle ecrimisil tahakkuk ettirilmiştir. Davacının tahakkuk ettirilen ecrimisilden payına düşen miktarda sorumlu ise de diğer tarafların payı yönünden ödediği miktar için ilgilisine rücü hakkı bulunmaktadır.
    Mahkemece davacının diğer tarafa rücü edeceği miktarın hesaplanarak bu miktarda tazminata karar verilmesi gerektiğinden, sayın çoğunluğun davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği şeklinde oluşan kararına katılamamaktayız.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi