
Esas No: 2013/4582
Karar No: 2013/5534
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/4582 Esas 2013/5534 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davalılardan işverene ait işyerinde hizmet sözleşmesine dayalı gerçekleşen sigortalı çalışma sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtilen gerekçe ile, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin b bendinde (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. maddesinde) tanımlanan unsurları taşıması ve “tarafların ve davaya katılanların kimlikleri..” yönündeki hükümlerinin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Davalılardan ... ve Tekstil Makinaları San. Tic. A.Ş.’nin ünvanının, karar başlığına ... A.Ş. olarak yazılmış olması, usul ve yasaya aykırıdır.
2- Doğum tarihi 19.03.1988 olan davacı, davalılardan işverene ait işyerinde, 16.06.2004 – 20.08.2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitini istemiş; Mahkemece, davacının, uyuşmazlık konusu dönemde 18 yaşından küçük olduğu, ... Mesleki Eğitim Merkezinden 01.11.2003 tarihli işe giriş bildirgesinin verildiği, 18 yaşının tamamlanmasından önce sigortalılık başlangıcının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Kanunun 60/G maddesindeki düzenleme gözetildiğinde; hizmet sözleşmesinin unsurlarının gerçekleşmesi durumunda, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında, 18 yaşından önceki çalışma nedeniyle de sigortalı olunacağı; Ne ki, uzun vadeli sigorta kollarından bağlanacak aylık şartları değerlendirilirken, sigortalılık başlangıcı olarak, 18 yaşının doldurulduğu tarih esas alınıp, 18 yaşının doldurulmasından önce gerçekleşen sigortalılık sürelerinin, prim gün sayısına katılması gerekir. Mahkemenin, 18 yaşından önce sigortalılık başlangıcı mümkün olmadığından, sigortalılık süresinin de tespit edilemeyeceğine ilişkin gerekçesi hatalı bulunmuştur.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 3. Maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 3308 sayılı ... ve Meslek Eğitimi Kanunu’na göre, çıraklar teorik ve pratik eğitime tabi tutulurlar. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlık konusu dönemde çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Gerçektende çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Davacı, çalışmalarının hizmet sözleşmesine dayalı olup, sigortalılık süresinin tespitini istemiş; davalı tanığı Şeref Atıcı ve diğer tanıklar, davacının işçi olarak çalıştığını beyan etmişlerdir. Davacı için, davadışı ... Mesleki Eğitim Merkezinden 01.11.2003 tarihli işe giriş bildirgesi verildiği belirtilmiş ise de; davalılardan işveren ile anılan mesleki eğitim merkezi arasında herhangi bir ilişkinin bulunup-bulunmadığı araştırılmamıştır.
Mahkemece; davacının, davalılardan işverene ait işyerinde çalışıp-çalışmadığı belirlendikten sonra, bu çalışmanın mesleki eğitim merkezinin denetiminde pratik eğitim olarak gerçekleşip-gerçekleşmediği; anılan eğitim merkezi ile davalı işveren arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığının anlaşılması durumunda, yine, davacı ile davalılardan işveren arasında çıraklık sözleşmesinin bulunup-bulunmadığı, çalışmanın bir mesleğin öğrenilmesine yönelik olarak çıraklık ilişkisine mi, yoksa diğer çalışanlar gibi üretime yönelik olarak mı gerçekleştiği üzerinde durularak, çalışma olgusu ve niteliği şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.