Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1024
Karar No: 2016/630
Karar Tarihi: 25.05.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1024 Esas 2016/630 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1024 E.  ,  2016/630 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.12.2012 gün ve 2009/2061 E., 2012/1936 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 21.01.2014 gün ve 2013/5728 E., 2014/431 K. sayılı ilamı ile;
    "...Davada, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığı iddia olunan alacağın tahsili istemi ile başlatılan ilâmsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istenmiş, mahkemece fatura tarihi itibariyle reklam anlaşmasının yürürlükte olduğunun, anlaşma uyarınca reklamın yayınlandığının ve faturanın davalıya tebliğ edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçeleri ile dava reddedilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davanın dayanağını Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2008/12801 sayılı dosyasına konu 31.07.2007 tarihli fatura oluşturmaktadır. Aynı sözleşme uyarınca kesilen 30.05.2007, 31.05.2007, 30.08.2007, 31.08.2007 ve 31.10.2007 tarihli diğer 5 adet faturaya dayanılarak Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1852 sayılı dosyası ile takibe geçildiği ve itiraz üzerine Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/646 Esas sayılı itirazın iptâli davasının açıldığı ve davanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır. Her iki davanın aynı sözleşmeden kaynaklanması ve taraflarının aynı olması nedeniyle davalar arasında bağlantı bulunmaktadır.
    6100 Sayılı HMK’nın 166. maddesi uyarınca aynı yargı çevresi içinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalar aralarında bağlantı bulunması durumunda davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.
    Aynı yargı çevresindeki aynı düzey mahkemelerde açılmış olan bağlantılı davaların birleştirilerek görülmesinde zorunluluk bulunduğundan, birleştirme kararı verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.




    HUKUK GENEL KURULU KARARI


    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin faturadan kaynaklanan alacağının tahsili için başlattığı takibe davalı borçlunun itiraz ettiğini, borca itirazın mesnetsiz ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili reklâm ajansının davalı için yayınlattığı reklâm filminin Aralık 2006 tarihinden Ekim 2007 tarihine kadar devam ettiğini, davalıya Temmuz ayına ilişkin bedel için fatura kesildiğini ancak ödenmediğini, ödenmeyen bu borcun takibe konu edildiğini, tarafları aynı olan ve aynı hizmet ilişkisinden kaynaklanan diğer aylara ait reklâm bedelleri de ödenmediği için yapılan diğer takiplerin de itiraza uğradığını ve o itirazların iptali için açılan davanın Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/646 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, yayınlanan reklâm bedelinin tamamının ödendiğini, müvekkilinin davacıya başkaca bir borcunun bulunmadığını, aynı konuda açılmış bir dava bulunduğundan iş bu davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece, fatura tarihi itibariyle reklâm anlaşmasının varlığı, reklâmın yapıldığı ve faturanın davalıya tebliğ edildiği iddialarının ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, sulh hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesinin aynı düzey mahkeme olmadığından dosyaların birleştirilemeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
    Hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asliye ticaret mahkemesi ile sulh hukuk mahkemesinde görülmekte olan davalar arasında bağlantı bulunması nedeniyle eldeki davanın asliye ticaret mahkemesindeki dava ile birleştirilmesine yasal olarak imkan olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 187. maddesi hükmü uyarınca, davanın diğer bir mahkemede derdest olan diğer bir dava ile irtibatının bulunduğu iddiası bir ilk itiraz olarak düzenlenmiş iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK)’nunda davaların birleştirilmesi bir ilk itiraz olmaktan çıkartılarak davanın her aşamasında ileri sürülebileceği kabul edilmiştir.
    Konuya ilişkin olan 6100 sayılı HMK’nın 166. maddesi;
    “(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
    (2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
    (3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
    (4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
    (5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” düzenlemesini içermektedir.
    Davaların birleştirilmesi usul ekonomisi bakımından önemli olup, anılan madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere davaların birleştirilmesi, davalar arasında bağlantı bulunması durumunda söz konusu olabilecektir.
    Davalar arasında bazı ortak hususların bulunması veya salt görünüşteki benzerlikler bağlantının varlığı için yeterli değildir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda aralarında bağlantı var sayılacaktır.
    Uyuşmazlığın çözümü için bu aşamada davaların birleştirilmesi usulünün açıklanması gereklidir:
    Öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 448. maddesi uyarınca usul kuralları derhal uygulanacağından somut olaya HMK’nın 166. maddesi uygulanacaktır. Bu durumda aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar (6100 sayılı HMK. m. 166/1).
    Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise, bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır (6100 sayılı HMK. m.l66/2).
    Bu itibarla, aynı yargı çevresinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış olan davalarda birleştirme kararı, talep üzerine veya kendiliğinden davanın her aşamasında verilebilecektir. Fakat vurgulamakta yarar vardır ki, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalarda re"sen birleştirme kararı verilemez.
    Buradaki aynı düzey ve aynı sıfattaki mahkemelerden anlaşılması gereken; her iki davanın da görüldüğü mahkemenin, asliye hukuk mahkemesi veya sulh hukuk mahkemesi yahut iş mahkemesi yahut aile mahkemesi olmasıdır. Aynı düzey ve sıfatta olmayan mahkemeler arasında bu şekilde davaların birleştirilmesi söz konusu olmayacaktır (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2013, 14. Bası, s.636).
    İkinci davanın açıldığı mahkemece verilen birleştirme kararı diğer mahkemeyi bağlayacaktır. İkinci davanın açıldığı mahkeme birleştirme kararı verdikten sonra, ilk mahkemenin bu konuda dosyayı iade etmesi, geri göndermesi mümkün değildir. Sadece bir mahkeme eğer yanlışlıkla aynı düzey ve sıfatta olmadığı halde başka bir mahkemedeki dosya ile birleştirme kararı vermişse, kendisine dosya gönderilen mahkeme, dosyayı iade edebilir. Bunun dışında, ilk mahkemenin birleştirme konusundaki kararı ikinci mahkemeyi bağlar. Fakat kendisine dosya gönderilen mahkeme, birleştirme kararının yerinde olmadığını düşünüyorsa, birleştirilmiş bu davada ayırma kararı verebilir, ancak ayırma kararı verdiğinde davaya bakmaya devam eder (Pekcanıtez, Atala, Özekes, ...e., s. 637).
    5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Hukuk Mahkemeleri” başlıklı 4. maddesi ile de hukuk mahkemelerinin, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olduğu belirtilmiş durumdadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki davada kararı veren mahkeme Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi olup, aynı eser sözleşmesinden kaynaklanan ve aralarında irtibat bulunduğu konusunda yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan birleştirmeye konu diğer dava Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/646 Esas sayılı dosyasında derdesttir.
    Bu itibarla, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi aynı yargı çevresinde bulunmalarına rağmen “aynı düzey ve sıfattaki” hukuk mahkemeleri olmadıklarından birisindeki davanın diğerindeki dava ile birleştirilmesine yasal olarak imkân bulunmamaktadır.
    Hukuk Genel kurulundaki görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bazı üyelerce, eldeki davanın 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, bu nedenle HUMK’nın 45. maddesinin uygulanmasının gerektiği, anılan yasa hükmü uyarınca birleştirme kararı verilebilmesi için mahkemelerin aynı düzey ve sıfatta olmalarının gerekmediği belirtilmiş ise de çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmeyerek, 6100 sayılı HMK’nın 448. maddesindeki derhal uygulanırlılık kuralı uyarınca somut olayda 6100 sayılı HMK’nın 166. maddesinin uygulanmasının gerektiği, bu nedenle de aynı düzey ve sıfatta olmayan hukuk mahkemelerindeki davaların birleştirilemeyeceğine karar verilmiştir.
    Hal böyle olunca; sulh hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi aynı düzey ve sıfatta hukuk mahkemesi olmadığından ilgili davaların birleştirilemeyeceğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
    Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.





    KARŞI OY

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptâli takibin devamı ve %40’tan az olmamak üzere icra inkâr giderimi tayini istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda fatura tarihi itibariyle reklam anlaşmasının varlığı, reklamın yapıldığı ve faturanın davalıya tebliğ edildiği iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı yanın temyizi üzerine karar Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 21.01.2014 gün ve 2013/5728 Esas, 2014/431 Karar ayılı ilâmı ile bozulmuş bozma kararında Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2008/646 Esas sayılı dava dosyasında görülen dava ile arada bağlantı bulunduğu her iki davanın 6100 sayılı HMK’nın 166. maddesi uyarınca birleştirilerek görülmesi gerektiği ifade edilmiş yerel mahkemece her iki mahkemenin aynı düzey ve sıfattaki mahkeme olmadığı gerekçesiyle önceki kararında ısrar edilmiştir.
    Davacı yüklenici Başkent Haber Ajansı A.Ş. davalı iş sahibi ANB tekstil Ltd. Şti.’ne ait kanal B televizyonunda yayınlanacak bir reklam film gösterimi işinin yapımını üstlenmiştir.
    Yanlar arasında düzenlenmiş yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır.
    Ancak akdî ilişkinin varlığı her iki yanın kabulü dahilindedir.
    Uyuşmazlık işin bedeli ve ödemeler noktasında toplanmaktadır.
    Davacı yüklenici işin bedeli ile ilgili olarak 30.05.2007 tarihli 11.025,92 TL bedelli, 31.05.2007 tarihli 7.844,64 TL bedelli, 30.08.2007 tarihli 2.775,36 TL bedelli, 31.08.2007 tarihli 3.511,68 TL bedelli, 31.10.2007 tarihli 3.518,76 TL bedelli, 31.07.2007 tarihli 2.303,36 TL bedelli altı adet fatura düzenlemiştir.
    Yüklenici şirket tarafından davalı iş sahibi hakkında 31.07.2007 tarihli 2.303,36 TL bedelli faturaya dayanılarak Ankara 17. İcra Müdürlüğü"nün 2008/12801 Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinde 2.303,36 TL asıl alacak 921,20 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.224,56 TL istenmiş davalı borçlunun itirazı üzerine takip durmuştur.
    Diğer 5 adet faturaya dayanılarak Ankara 30. İcra Müdürlüğü"nün 2008/1852 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapılmış iş sahibi borçlunun itirazı üzerine takip durmuştur.
    Ankara 17. İcra Müdürlüğü"nün 2008/12801 Esas sayılı dosyası ile ilgili olarak açılan itirazın iptâli takibin devamına ilişkin dava Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2009/2061 Esas, 2012/1936 Karar sayılı dava dosyasında görülmüş davanın reddine karar verilmiştir.
    Ankara 30. İcra Müdürlüğü"nün 2008/1852 Esas sayılı dosyası ile ilgili olarak açılan itirazın iptâli takibin devamına ilişkin dava Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2008/646 Esas sayılı dava dosyasında görülmüş, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı tarafın temyizi üzerine her iki dava dosyasında verilen kararlar bozulmuştur.
    Direnmeye konu edilen Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2009/2061 Esas, 2012/1936 Karar sayılı dava dosyasında verilen davanın reddine ilişkin kararın temyizi sonucunda verilen bozma kararında Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2008/646 Esas sayılı dava dosyası ile arada bağlantı bulunduğu 6100 sayılı HMK"nın 166. maddesi uyarınca her iki davanın birleştirilmesi gerektiği düşüncesine yer verilmiştir.
    Yerel mahkemece her iki mahkeme aynı sıfat ve düzeyde olmadığından birleştirmenin mümkün olamayacağı gerekçesiyle önceki kararda ısrar edilmiştir.
    6100 sayılı HMK"nın 166. maddesinde yapılan düzenlemede aynı düzey ve sıfattaki mahkemelerde görülen davalar arasında bağlantı bulunması halinde davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği birleştirme kararının ikinci davanın açıldığı mahkemece verileceği hükme bağlanmıştır.
    Yüksek özel dairenin bozma kararında birleştirmenin HMK"nın 166. maddesi gereğince yapılması ifade edilmiştir. Ancak bu kapsamda bozma gerekçesi isabetli değildir. Çünkü somut olayda ayrı hukuk mahkemelerinde görülen iki dava dosyası vardır.
    6100 sayılı HMK"da aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülen davalar arasında bağlantı bulunması halinde birleştirme usulü düzenlenmiş, ayrı hukuk mahkemelerinde görülen davalarla ilgili düzenleme yapılmamıştır. Ancak ayrı hukuk mahkemelerinde görülen davaların birleştirilmesine engel herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır.
    Yerel mahkeme ile yüksek özel daire arasındaki temel uyuşmazlık ayrı hukuk mahkemelerinde görülen davalar arasında bağlantı olması halinde birleştirme kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Her iki dava 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmeden önce açılmıştır. O zaman yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMY"nın 5-45 187/5 maddelerinde ayrı hukuk mahkemelerinde açılan davaların birleştirilebileceği hususu düzenlenmiş, uygulamada HMK"nun yürürlüğe girmesine kadar da birleştirme kararları verilmiştir.
    6100 sayılı HMK"da ayrı hukuk mahkemelerinde görülen davalar arasında bağlantı bulunması halinde birleştirme konusunun düzenlenmemesi kural içi bir boşluk yaratmıştır. Anılan kural içi boşluğun doldurulması hukuk yaratılması mahkeme yargıcının taktir yetkisi alanında kalmaktadır. Buradaki hukuk yaratma yetkisi yargıcın hem görevi hem de sorumluluğu dahilindedir.
    Yargıç kural içi boşluğu doldururken geçmiş tüm yasal düzenlemeleri, içtihatları, uygulamayı ve somut olayın özelliklerini dikkate alarak yöntemine uygun bir çözüm üretmelidir.
    Mevcut usul yasasında herhangi bir düzenleme bulunmadığından bahisle sorunun çözümsüz bırakılması ve olumsuz yönde sonuca gidilmesi isabetli olmamıştır.
    O halde anılan kural içi boşluğun doldurulması ve açıklığa kavuşturulması görevi HGK"ya aittir.
    Davaya konu somut olayda eserin bedeliyle ilgili 6 adet fatura düzenlemiştir. Bir adet fatura ile ilgili uyuşmazlık konusunda sulh hukuk mahkemesinde diğer 5 adet fatura ile ilgili uyuşmazlık konusunda asliye ticaret mahkemesinde dava açılmıştır. Her iki mahkemede davaya konusu edilen faturalar aynı sözleşme ve eser ile ilgilidir. Bu durumda her iki davanın konusu tarafları bakımından bağlantı vardır. Birleştirilerek görülmesinde gerek usul ekonomisi, gerekse yargılama tekniği ve birbirine aykırı kararların çıkmasının önlenmesi bakımından hem fayda hem de zaruret bulunmaktadır.
    Yüksek özel dairenin bozma kararının yukarıdan beri açıkladığım olgular gözetilmek suretiyle ilaveli değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüş ve kanaatindeyim.
    Tüm bu nedenlerle HGK"nın yerel mahkeme kararının onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi