
Esas No: 2022/3406
Karar No: 2022/5115
Karar Tarihi: 21.04.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/3406 Esas 2022/5115 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/3406 E. , 2022/5115 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 7. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ...Ş.’nin 26 Haziran 1984 tarihinden bu yana metal işkolunda faaliyet gösteren bir işveren sendikası olan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nın (MESS) üyesi olduğunu, bu çerçevede söz konusu üyenin ilgili kanun ve tüzük hükümleri gereği üyelik aidatını Sendikaya zamanında ödemekle yükümlü olduğunu, MESS Üyelik Aidatı, Grev ve Lokavt Yardım Fonu Yönetmeliği'nin “Aylık üyelik aldatı” başlıklı 2. maddesinde de, üyelerden Sendika gayelerini tahakkuk ettirmek ve faaliyetlerini karşılamak üzere Yönetmelik'te belirlenen usul ve esaslar dairesinde aylık üyelik aidatı tahsil edileceği hususuna yer verildiğini, MESS Anatüzüğü'nün “Üyelik aidatı” başlıklı geçici maddesi ile aylık üyelik aidatının, üyenin bir takvim ayı içinde hizmet erbabına yapmış olduğu ve vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan ettiği aylık ücret ödemeleri toplamının binde altısı olarak düzenlendiğini, davalının, müvekkil sendikaya olan ve MESS Anatüzüğü ile MESS Üyelik Aidatı, Grev ve Lokavt Yardım Fonu Yönetmeliği’nde belirtilen esaslar çerçevesinde hesap edilen aylık üyelik aidatı borçlarına karşılık olarak toplam yedi adet senet/bono tanzim ettiğini ancak toplam 217.650,00 TL tutarındaki bu senetleri ödemediğini, ödenmeyen aylık üyelik aidat borçlarından dolayı ... 10. İcra Müdürlüğünün 2017/6734 sayılı icra dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı vekilinin icra dosyasına yapmış olduğu itirazda, takibin haksız ve kötüniyetli olarak açıldığını iddia ettiğini, davalının böyle bir borcu bulunmadığından bahisle takip konusu alacak miktarı ile ferilerine itiraz ettiğini ve icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçlunun itirazının tamamen haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu ileri sürerek davalının (borçlunun) itirazının iptaline, alacak ve ferilerinin %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B) DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) İSTİNAF BAŞVURUSU:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
F) TEMYİZ:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
G) GEREKÇE:
I. Dosya Kapsamı
Dava genel haciz yolu ile icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden davacı sendika tarafından toplamda yedi bonoya istinaden 217.650,00 TL asıl alacak, 136.572,73 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 354.222,73 TL takip çıkışı üzerinden 29/05/2017 tarihi itibariyle genel haciz yoluyla ilâmsız icra takibi başlatıldığı, davalının kanuni süre içinde takibe itiraz ettiği, davalının bonoların zamanaşımına uğradığı itirazı ile birlikte borcun esasına ve faize itiraz ettiği, bilahare kanuni süre içinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde genel ve soyut olarak borcun kaynağının kuruluş üyelik aidatı olduğu belirtilmekle birlikte sadece takip talebine ekli bonolara dayalı olarak icra takibi başlatılmıştır.
Takip talebine ekli bonoların vade tarihlerinin ise sırasıyla 23.11.2012, 28.01.2013, 28.02.2013, 28.03.2013, 28.04.2013, 28.05.2013 ve 29.06.2013 olduğu görülmektedir. Söz konusu bonolara istinaden 29.05.2017 tarihi itibariyle icra takibi başlatıldığından ve davalı tarafından gerek icra takibine karşı gerekse davaya karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğünden, hukuki niteliği itibariyle bono ve bonoda zamanaşımı konularının açıklanması gerekmektedir.
II. Bono ve Bonoda Zamanaşımı
Kambiyo kelimesi İtalyanca kökenli olup kambiyo işlemleri paranın yerine kullanılan senetlerin alım satımına veya senetlerin bir elden başka bir ele geçirilmesine ilişkin muameleleri ifade eder (Kendigelen, Abuzer/Kırca, İsmail: Kıymetli Evrak Hukuku Genel Esaslar Kambiyo Senetleri, ... 2019, s.123). Kambiyo senetleri, TTK’de kıymetli evrakın en önemli kısmını oluşturmakta olup, sınırlı şekilde poliçe, bono ve çek olarak düzenlenmiştir.
Hukuki niteliği itibariyle bono, diğer kambiyo senetlerine (poliçe, çek) benzememektedir. Zira diğer kambiyo senetlerinin temelinde bir havale ilişkisi bulunurken, bono sadece bir ödeme vaadidir (Bozer, Ali/Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, ... 2017, s. 170). Nitekim TTK’nin 776/1-b maddesinde bononun “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini” içermesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Kambiyo senetlerinden olan bono, TTK’nin 776 ilâ 779 uncu maddeleri arasında düzenlenmiştir. TTK’nin 776 ve 777 nci maddelerinde bononun unsurları düzenlenirken, TTK’nin 778 inci maddesinde bononun niteliğine aykırı düşmedikçe bono hakkında da uygulanacak poliçe hükümlerine geniş bir liste hâlinde yollama yapılmıştır (Kendigelen/ Kırca, s.158).
TTK’nin 776/1-c maddesinde vade, bonoda bulunması gereken unsurlar arasında sayılmış, TTK’nin 778/1-b maddesinin yollamasıyla vadeye ilişkin olarak poliçelere ait TTK’nin 703 ilâ 707 nci maddelerinin bonolara da uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre poliçeye konulabilecek dört tür vadenin her birinin bonoda da öngörülebileceği açıktır. O hâlde bir bono, belirli bir günde; düzenleme gününden belirli bir süre sonra; görüldüğünde; ve nihayet görüldükten belirli bir süre sonra ödenmek üzere düzenlenebilir (Kendigelen/Kırca, s.168).
Bu noktada belirtmek gerekir ki bonoda zamanaşımı konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte TTK’nin 778/1-h maddesi ile poliçedeki zamanaşımına dair TTK’nin 749 ilâ 751 inci maddelerine yollama yapılmaktadır.
Ancak poliçede zamanaşımının kesilmesini düzenleyen TTK’nin 750 ve 751 inci maddeleri bonoya doğrudan uygulanabilir ise de poliçede zamanaşımı sürelerini düzenleyen TTK’nin 749 uncu maddesi bononun niteliğine aykırı düşmeyecek şekilde uygulanacaktır.
TTK’nin 749 uncu maddesine göre;
“(1) Poliçeyi kabul edene karşı ileri sürülecek poliçeden doğan istemler, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri süreceği istemler, süresinde çekilen protesto tarihinden veya senette “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(3) Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.”
Buna göre TTK’nin 779/1 maddesi gereğince bonoda düzenleyen, tıpkı poliçede kabul eden muhatap gibi sorumlu olduğundan ona karşı ileri sürülebilecek bonoya dayalı talep hakları da vadeden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Belirtmek gerekir ki mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 690 ıncı maddesi atfı ile aynı Kanun’un 661 inci maddesi gereğince de zamanaşımı süresi üç yıldır.
Diğer taraftan bono Kanun’da belirtilen zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte kendiliğinden kambiyo senedi vasfını kaybetmez. Ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması hâlinde bono kambiyo senedi vasfını kaybeder.
Borçlu süresi içinde zamanaşımı definde bulunmaz ise bono kambiyo senedi vasfını kaybetmeyeceği için hamil, bonoya dayalı olarak icra takibi yapabilir veya alacak davası açabilir. Ayrıca zamanaşımı bir defi olduğundan hâkim tarafından resen dikkate alınamaz, mutlaka ilgili kişinin bu defiyi ileri sürmesi gerekir (Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, ..., 2018, s. 272; Kendigelen/Kırca, s. 264).
Borçlunun zamanaşımı defini süresi içerisinde ya dava sırasında ya da icra takibi sırasında ileri sürmesi gerekir.
Borçlunun zamanaşımı definde bulunması üzerine bononun hamili, kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını kaybeder. Görüldüğü üzere burada bononun kambiyo senedi vasfını kazanmasından sonra zamanaşımı definin kaybettirici etkisi söz konusudur. Bu itibarla zamanaşımı definin kaybettirici etkisi nedeniyle zamanaşımına uğrayan bono alacağının, adi borca dönüşmesine imkân bulunmadığı gibi zamanaşımına uğrayan bononun da adi senede dönüşmesi mümkün değildir (Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, ... 1997, s. 878; Kendigelen/Kırca, s. 264).
Zamanaşımına uğrayarak kambiyo senedi vasfını kaybeden bono adi senede dönüşmemekle birlikte bu bonodan HMK’nin 202 nci maddesi kapsamında (yazılı) delil başlangıcı olarak yararlanılabilecektir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C.II, ..., 2001, s.2302). Nitekim doktrin ve uygulamada zamanaşımına uğrayan ve imzası inkâr edilmeyen bir bononun adi senede dönüşmeyeceği ancak temel borç ilişkisi bakımından (yazılı) delil başlangıcı teşkil edeceği noktasında tam bir görüş birliği bulunmaktadır.
Bununla birlikte zamanaşımına uğramış bononun (yazılı) delil başlangıcı teşkil etmesi için de, iddia eden kişi ile karşı taraf arasında bir temel ilişkinin bulunması gerekmektedir. Böyle bir temel ilişkinin bulunmadığı durumlarda, iddia eden kişi yönünden zamanaşımına uğramış bono (yazılı) delil başlangıcı dahi teşkil etmeyecektir.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 25.12.2019 tarih ve 2019/1 esas, 2019/8 karar sayılı kararında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.
III. Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta icra takibinin dayanağını teşkil eden bonolarda en geç öngörülen vade tarihi 29.06.2013 tarihi olduğundan, icra takip tarihi olan 29.05.2017 tarihi itibariyle 3 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden ve davalı tarafından kanuni süre içinde gerek icra takibine gerekse davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürüldüğünden, bonoların zamanaşımına uğradığı açıktır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere zamanaşımına uğramış bonolar, sadece temel ilişki bakımından yazılı delil başlangıcı teşkil edecektir.
Davacı vekili temel ilişkinin kuruluşun üyelik aidat alacağına ilişkin olduğunu belirtmiştir. Bu itibarla, mahkemece icra takibine konu alacakların hangi dönemi kapsayan aidat alacaklarına ilişkin olduğu konusunda davacı vekilinin beyanı alınmalı ve bu suretle değerlendirme yapılmalıdır.
Diğer taraftan dönemsel özellik gösteren borçlardan olan sendika ve kuruluş üyelik aidatı borçlarının tabi olduğu zamanaşımı süresinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 147 nci maddesinin birinci bendi gereğince beş yıl olduğu da gözetilmelidir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
H) SONUÇ:
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.