Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1528
Karar No: 2016/629
Karar Tarihi: 25.05.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1528 Esas 2016/629 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1528 E.  ,  2016/629 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki "irtifak hakkının terkini" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.12.2011 gün ve 2011/98 E., 2011/634 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2012/3950 E., 2012/8314 K. sayılı ilamı ile önce onanmış; daha sonra davalı ... vekili tarafından karar düzeltme istenilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 24.05.2013 gün ve 2013/1408 E., 2013/7927 K. sayılı ilamı ile;
    (…Dava, irtifak hakkının terkini isteğine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 779 ada 49 parsel sayılı taşınmaz aleyhine, davalının maliki olduğu 48 parsel sayılı taşınmaz lehine olmak üzere 15.10.1951 tarihinde inşaat yapılmaması ve açık saha olarak bırakılması yönünde irtifak hakkı tesis edildiğini, lehine irtifak hakkı kurulan taşınmazın beklediği amacın etraftaki yoğun yapılaşma nedeni ile gerçek anlamını kaybettiğini, irtifak hakkının tesis edildiği 1951 yılı ile 2010 yılı arasında beklenen muhtemel menfaat ve ihlal edilen menfaat arasında telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi uçurum bulunduğunu, hukuki dengenin kurulmasının zorunlu olduğunu ileri sürerek irtifak hakkının takdir edilecek bedel karşılığında ya da bedelsiz olarak kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili, müvekkilinin murisinin çok düşük bir bedelle ve irtifak hakkı kurarak dava konusu taşınmazı sattığını, davacı şirketin de irtifak hakkı ile yükümlü olarak değerinin altında bir bedelle satın aldığını, davacının maliki olduğu 779 ada 14, 15,16 parsel sayılı taşınmazları da inşaat yapmadan bahçe olarak kullandığını, tesis edilen irtifaktan elde edilen faydanın hala sürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuş, 25/04/2011 tarihli dilekçesi ile de derdestlik itirazında bulunmuştur.
    Mahkemece, davaya konu irtifak hakkının, yararlanan taşınmaza sağladığı katkı ile yüklü taşınmaza yüklenen yük arasındaki dengenin aşırı bozulduğu, bu durumun mülkiyet hakkının özüne dokunulması anlamına geldiği gibi irtifak hakkında ısrar etmenin de hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyacağı gerekçesiyle bedel karşılığı irtifakın terkini davasının kabulüne, davalılar Tevfik Karadavut ve Fatma Nebahat Karadavut"un dava tarihinden önce öldüklerinden bu davalılar yönünden davanın reddine, karar kesinleştiğinde irtifak bedelinin davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Dairemizin 12.06.2012 tarihli ve 2012/3950E. 2012/8314K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
    Davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    Öncelikle, davalı vekilinin derdestlik itirazı üzerinde durmak gerekir. Derdest olduğu ileri sürülen Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.07.2010 günlü ve 2010/281E.,2010/430 K. sayılı dosyası ile davacı şirket tarafından davalılar aleyhine açılan irtifak hakkının terkinine ilişkin dava takipsiz bırakıldığından HUMK"nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine üzerine Dairemizin 29.09.2011 günlü ve 2011/9849 E.,11172 K. sayılı kararı ile taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediğine işaretle hükmün bozulmasına karar verilmiş, 23.02.2012 günlü ve 2012/1323 E.,2516 K.sayılı kararı ile karar düzeltme istemi reddedilmiştir. Mahkemece, 24.05.2012 günlü ve 2012/118 E., 2012/292K. sayılı karar ile eski hükümde direnilmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 03.04.2013 günlü ve 2012/14-1219 Esas 2013/422 Karar sayılı kararı ile direnme kararı onanmıştır. Bu durumda, açılmamış sayılmasına karar verilen dava bütün sonuçları ile ortadan kalkmış olacağından derdestlik itirazı yerinde görülmemiştir.
    İrtifak hakkının terkini istemine gelince; irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde hak sahibine o taşınmazdan yararlanma ve kullanma hakkı veren ve herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Hak sahibinin irtifak hakkından doğan bu yetkilerini kullanması yüklü taşınmaz malikinin menfaatları ile çelişse bile bütün irtifak haklarında olduğu gibi taşınmaza bağlı irtifak hakları da malike katlanma ya da kaçınma ödevi, hak sahibine de yüklü taşınmazı kullanma ya da ondan yararlanma yetkisi verir.
    İrtifak hakkının sona ermesi kural olarak, irtifak hakkı sahibinin yapacağı yazılı terkin talebi üzerine veya yüklü ve yararlanan taşınmazın yok olması, yüklü taşınmazın kamulaştırılması, sürenin sona ermesi veya mahkeme kararı ile mümkündür. ( Eşya Hukuku Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. Özer Seliçi, Prof. Dr. Saibe Oktay Özdemir- 2006 Baskı sayfa: 603 ve devamı)
    Türk Medeni Kanununun 785. maddesi hükmü gereğince, lehine irtifak hakkı kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiç bir yarar kalmamışsa, yüklü taşınmazın maliki bu hakkın terkinini isteyebileceği gibi yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkının bedel karşılığında kısmen veya tamamen terkini istenebilir. Bir başka anlatımla irtifak hakkı, zamanın akışı içinde hak sahibi için kesin ve sürekli bir biçimde faydasını yitirmiş ve böylece hakkın kuruluş amacı da ortadan kalkmış ise terkini istenebilir. Güdülen amaç, yüklü taşınmazın gereği gibi kullanılmasını ya da işletilmesini engelleyen, kısmen ya da tamamen gereksiz ve faydasız hale gelen irtifak hakkının ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. O halde, irtifak hakkının kuruluşundaki yarar devam ettiği sürece bu hakkın korunması gerekir.
    Öte yandan, yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkının bedel karşılığında kısmen veya tamamen terkini istenebilir. Bu durumda irtifak hakkı ancak bir mahkeme kararı ile ve hak sahibine ödenecek bir tazminat karşılığında ortadan kaldırılabilir. Ancak, irtifak hakkının sahibine sağladığı yararın kısmen ortadan kalkmış olması bu hakkın da ortadan kalkması için yeterli bir sebep değildir.
    Yukarıda yapılan açıklamaların ışığı altında somut olaya gelince; Şişli, Harbiye Mahallesi, 90 pafta, 779 ada 49 parsel sayılı 604,50 m2 yüzölçümlü arsa vasıflı taşınmaz Ons Yapı Tasarım İnşaat ve Turizm A.Ş. adına tam hisse olarak kayıtlı olup kütüğün hak ve mükellefiyetler hanesinde "Bu parsel aleyhine 48 parsel lehine haritasında B harfi ile gösterilen 635 m2 sahasındaki arsa üzerinde hiçbir surette inşaat ve duvar yapmamak kadimi surette açık saha halinde bırakmak" şeklinde 15.10.1951 tarihli 2332 yevmiye numaralı irtifak hakkı bulunmaktadır. Dava konusu irtifak şerhi 15.10.1951 tarihinde Beyoğlu Tapu Sicil Müdürlüğünde düzenlenen resmi senetle yapılmıştır. Bu senede göre 779 ada 48 ve 49 parsellerin geldi kaydının 779 ada 13 parsel olduğu, söz konusu bu taşınmazdan 11.37 m2"lik kısmın yola terk edilmesinden sonra ikiye ifraz edildiği, ifrazen oluşan 635 m2"lik alanlı B harfini ihtiva eden kısım 49 parsel aleyhine ve yine ifrazen oluşan 1056 m2 miktarlı kısım 48 parsel lehine "hiçbir surette inşaat ve duvar ve bina yapmamak, daimi surette açık arsa ve saha halinde bırakmak" üzere irtifak hakkı tesis edildiği, 49 parselin tamamının irtifak hakkı tesisi ile aynı anda 3000 lira bedel mukabilinde Mefharet Çene"ye satıldığı, daha sonra bu yerin 21.07.1986 tarihinde Yapı Kredi Bankası A.Ş"ne satıldığı, davacı şirketin ise bu yeri 03.06.2009 tarihinde bankadan satın alarak malik olduğu görülmüştür.
    Davalı, maliki olduğu 48 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü ile bu taşınmaza bitişik 14, 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazları halen bahçe olarak kullanmakta, davacıya ait 49 parsel sayılı taşınmaz da boş arsa olarak bulunmaktadır. Yerinde yapılan keşif sonucu alınan uzman bilirkişi kurulu raporunda özetle; davacı taşınmazına sekiz bağımsız bölümlü bina yapılabileceği, taşınmazın değerinin 24.000.000,00 TL olacağı, davalının binasının arka cephesindeki bahçelerden yararlanmaya devam edebileceği, çevrede yıllar içinde meydana gelen yoğun yapılaşma nedeniyle manzara yoksunluğu yaşanacağı ancak davacının da hiçbir zaman inşaat yapamayacak olması nedeni ile mülkiyet hakkının kısıtlanacağı, davalının değer kaybının giderilebileceği, manzarası eksilecek altı daire için değer kaybının 1.950.000,00 TL olacağı belirtilmiş, bu bedel davacı tarafça mahkeme veznesine depo edilmiştir.
    Davacı, TMK"nun 785. maddesine dayanarak irtifak hakkının terkinini istemiştir. Uyuşmazlık, irtifak hakkından beklenen faydanın ortadan kalkıp kalkmadığı, yüküne oranla sağladığı yarar arasında aşırı bir oransızlık bulunup bulunmadığı ve davalının bu hakkı kötüye kullanıp kullanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
    15.10.1951 tarihinde tesis edilen ve hakim taşınmazın manzarasının kapanmamasını, komşu taşınmazda yapılacak bina ve yapılar nedeniyle hava ve ışıktan mahrum kalınmamasını amaçlayan irtifak hakkının, kurulduğu 1951 yılı ile birlikte daha ziyade ileriki yıllarda etrafta yoğun yapılaşmanın oluşacağı, buna göre etrafındaki boş arsa, bağ ve bahçelerin binaya dönüşeceği öngörülerek bu günler için kurulduğu, yani irtifak hakkının kurulduğu tarihteki faydadan hiçbir şey eksilmediği gibi bu hakka ihtiyacın ve beklenen faydanın artarak devam ettiğinin kabulü gerekir. Davalıya ait yararlanan taşınmazda yapılan apartmanın bu güne kadar aynı amaçla kullanıldığı gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 11.no"lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 12.09.2007 tarihli ve 1247 sayılı kararı ile dava konusu 48 sayılı parselde yer alan taşınmaz "korunması gerekli kültür varlığı olarak" tescillenmiştir.
    Dosyada mevcut kayıt ve belgelere göre; irtifak hakkı ile yükümlü 49 parsel sayılı taşınmazın maliki Mefharet Çene tarafından İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1962/469 Esası üzerinden açılan irtifak hakkının terkini davasının retle sonuçlandığı ve bu kararın 04.07.1963 tarihinde Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, keza Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/471 Esas sayılı dosyasında Yapı Kredi Bankası A.Ş. tarafından açılan terkin davasının da retle sonuçlandığı ve Yargıtay denetiminden geçerek 18.04.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Ancak, 2002 yılından bu davanın açıldığı 2011 yılına kadarki dönemde irtifak hakkının terkinini gerektirir bir durum oluşmamıştır. Bu nedenlerle; irtifak hakkının kurulduğu tarihten bugüne kadar devam eden hak ve yükümlülükler arasındaki dengenin yüklü taşınmaz aleyhine bozulduğundan da söz edilemez. Kaldı ki davacı dava konusu taşınmazı irtifak hakkı şerhini bilerek ve basiretli bir tacir olarak satın almış olup davalının irtifak hakkının devamını istemesi de hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemez.
    Bu durumda mahkemece, irtifakın kuruluşundaki yararın devam ettiği anlaşıldığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülen karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir....)
    gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, irtifak hakkının terkini istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece önce onanmış, daha sonra davalı ... vekilinin karar düzeltme istemi üzerine yukarıda yazılı gerekçeyle işin esasına yönelik olarak bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararında direnmiştir.
    Direnme hükmünü, davalı ... vekili temyize getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce üç husus ön sorun olarak ele alınmıştır.
    Bu ön sorunlardan ilki; irtifak hakkının terkini istemiyle açılan davanın maktu harca mı, yoksa nispi harca mı tabi olduğu hususudur.
    Öncelikle “harç” kavramı ile ilgili şu açıklama ve saptamaların yapılmasında yarar vardır:
    Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.
    Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini ise, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır.
    Harç, bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir (Pınar, Burak:Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3).
    Diğer bir deyişle harç, adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği masrafları karşılamak mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir (YİBK"nun 23.12.1976 gün ve E:1976/11-7, K:6 sayılı ilamı).
    Anayasa Mahkemesi de harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır (17.12.1968 gün ve E:1968/12, K:65; 24.10.1974 gün ve E:1974/31, K:43;14.01.2010 gün ve E:2009/27, K:2010/9 sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.1982 gün ve E:1982/5-341, K:493 sayılı ilamı).
    Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
    Nitekim 1982 Anayasası"nın 73/3. maddesi; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmünü içermektedir.
    Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu (HK)"nun 1. maddesinde, bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında, yargı harçları da bulunmaktadır.
    Aynı Kanunun 2. maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.
    Yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK"nun 16.12.1983 gün ve E:1983/5, K:6 sayılı ilamı).
    Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
    Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır.
    Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun “Mükellef” başlığını taşıyan 11.maddesinde düzenlenmiş; bu madde ile, genel olarak yargı harçlarının, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
    Harç alma ölçülerini düzenleyen 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 15. maddesinde “Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev"i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır.” hükmüne yer verilmiş olup aynı Kanun’un 16. maddesi gereğince tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değerine göre nispi harç alınması gerekmektedir. Öte yandan irtifak hakkının terkini istemiyle açılan davaların da gayrimenkulün aynına ilişkin davalardan olduğu hususu tartışmasızdır.
    Somut olayda, dava irtifak hakkının terkini istemiyle açılmış olup, yerel mahkemece irtifak bedeli 1.950.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Konusu para ile değerlendirilebilen bir şey (mal varlığı mamelek hakkı) olan (yani konusu belli bir değerle ilgili bulunan) davalarda karar ve ilam harcı nispi alınacağından gayrimenkulün aynına taalluk eden davalardan olan irtifak hakkının terkini istemiyle açılan davalarda da irtifak bedeli üzerinden nispi harç alınması gerektiği sonucuna oybirliğiyle varılarak, birinci ön sorun bu şekilde aşılmış ve ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.
    İkinci ön sorun ise; irtifak hakkının terkini istemiyle açılan eldeki davada Yerel Mahkemece maktu harca hükmedildiği hususu gözetildiğinde temyiz harcının maktu mu, yoksa nispi mi alınması gerektiği hususudur.
    Hemen belirtmek gerekir ki, temyiz yoluna başvurandan karar ve ilam harcı alınır. Temyiz yoluna başvurmada, maktu harca bağlı kararlarda (maktu harcı taşıyan hükümlerin temyizinde) maktu karar ve ilam harcının tümünün peşin alınması gerekir. Maktu harca bağlı kararlar, maktu harca tabi davaların kabul ve reddine ilişkin kararlar ile nispi harca tabi davaların reddine ilişkin kararlardır. Buna göre, temyiz edilen karardan ne miktar maktu karar ve ilam harcı alınmışsa, bu kararın temyizi halinde de aynı miktarda maktu karar ve ilam harcı peşin olarak alınır(10.5.1965 gün ve 1965/1-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
    Somut olayda, irtifak hakkının terkini istemiyle açılan eldeki davada, irtifak bedeli üzerinden nispi harç alınması gerekirken, yerel mahkemece yargılama sonunda maktu harca hükmedilmiştir. Az yukarda belirtildiği üzere temyiz edilen kararda ne miktar karar ve ilam harcı alınmışsa, bu kararın temyizi halinde de aynı miktarda karar ve ilam harcının peşin alınması gerekmektedir. Bu durumda yargılama sonunda maktu harca hükmedilen eldeki davada temyiz harcının da maktu alınması gerektiği sonucuna oyçokluğuyla varılarak, ikinci ön sorun da bu şekilde aşılmış ve üçüncü ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.
    Üçüncü ön sorun ise; Harçlar Kanunu"nun 11., 16., 30. ve 32. madde hükümleri karşısında, mahkemece belirlenen irtifak değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlatılmadan, eldeki davaya devam edilmesinin mümkün olup olmadığı hususudur.
    492 sayılı Harçlar Kanunu"nun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
    Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
    Nitekim, 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 30. maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 409. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150.) maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu hususu düzenlenmiştir.
    Somut olay değerlendirildiğinde; davacı eldeki davayı açarken, dava değerini belirtmeden maktu harç yatırmış, daha sonra mahkemece yapılan keşif sonrası düzenlenen 25.10.2011 tarihli bilirkişi raporu ile irtifak bedelinin 1.950.000,00 TL olduğu belirlenmiştir. Ne var ki Yerel mahkemece noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağına hususu (HK. 30 m.) göz ardı edilerek belirlenen irtifak bedeli üzerinden eksik harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilerek dava sonuçlandırılmıştır.
    Yukarıda belirtildiği üzere, Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde işaret edilen, “yargılama sırasında tespit olunan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamaz” hükmü gereğince belirlenen irtifak değeri üzerinden hesaplanan eksik karar ve ilam harcı ödenmedikçe, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler göz ardı edilerek, eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Buna göre, mahkemece yapılacak iş; davacıya anılan yargı harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
    Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararının bozulmasına; bozma nedenine göre, davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi