11. Ceza Dairesi 2018/7216 E. , 2019/2165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 23.08.2010 tarihinden itibaren deneme süresi içinde işlenen ikinci suç tarihi olan 10.08.2013 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu kabul edilerek inceleme yapılmıştır.
Sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtıldığı; ayrıca hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, TCK"nin 86/2. maddesi uyarınca hükmolunan basit yaralama suçu olduğu; 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesi “uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir” şeklinde değiştirilmiş ise de 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesinde düzenlenen yaralama suçunun değişiklikten önce de uzlaşma kapsamında olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25/10/2018 tarihli, 2018/4-394 Esas ve 2018/478 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nin 253/18 maddesi gereği “uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilmez” hükmü karşısında yeniden uzlaşma yoluna gidilemeyeceğinden, tebliğnamedeki bozma isteyen görüşlere iştirak edilmemiştir.
Sanığın suça konu olan faturaların gerçek bir ticari ilişkiye dayandığını savunması nedeniyle, suçun unsurlarının ve maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için;
1- Suça konu olan faturaları düzenleyen mükellefler ... hakkında vergi inceleme raporunun dosyada olduğu,... hakkında düzenlenmiş vergi inceleme raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, ... hakkında düzenlenmiş vergi inceleme raporunun ilgili vergi dairesinden getirtilmesi,
2- Aynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması; açılmış ise, dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve bu davayla ilgili belgelerin onaylı örneklerinin çıkartılarak dosya içine konulması,
3- Faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için;
a) Faturayı düzenleyen mükellefler ...ve ...’a ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyelerinin, teslim ve tesellüm belgelerinin, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun ve kanıtlama yeterliliği olan banka hesaplarının ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgelerin; faturaları kullanan ...’e ait yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgelerin getirtilmesi,
b) Daha sonra, faturaları düzenleyen mükellefler... ve ... ile kullanan mükellef ...’in ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması,
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
4- Kabule göre;
a) Her takvim yılı içinde kullanılan faturaların ayrı suçları oluşturması, ancak aynı takvim yılına ait birden fazla fatura kullanılması halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği dikkate alınarak, sanık hakkında TCK"nin 43. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b) Kullanıldığı iddia olunan son faturanın 27.12.2005 tarihli olması ve faturaların KDV indiriminde kullanılması karşısında, “21.01.2006 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında "2005" olarak yanlış yazılması,
c) Hükümden sonra 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Üye ..."ın hükmün açıklanma koşulları oluşmadığı yönündeki değişik gerekçesiyle 04.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİDİR
Dairemizin 04/03/2019 tarih, 2018/7216 Es. ve 2019/2165 Kr. sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebepten muhalifim.
Sanığın 213 Sayılı VUK"nin 359/b-1, 5237 TCK"nin 53/1-3. maddeleri gereğince 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, 5271 sayılı CMK’nin 231/11. maddesi uyarınca Hükmün Açıklanması suretiyle kurulan Tarsus 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarih 2015/153 Es. ve 2015/218 Kr. sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 30/07/2010 tarih 2009/258 Es. ve 2010/519 Kr. sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Mut Asliye Ceza Mahkemesince 18/12/2014 tarih 2014/129 Es. ve 2014/842 Kr. sayı ile TCK’nin 86/2, 29, 52/2. maddesi uyarınca doğrudan 1000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Kesin olarak verilen kararların olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeblerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun (hükmün açıklanma koşullarının koşullarının oluştuğu yönündeki) görüşüne katılmıyorum. 04/03/2019