9. Hukuk Dairesi 2021/473 E. , 2021/2910 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekilinin, Mart 1997 tarihi itibariyle aralarında organik bağ bulunan aynı işverene (...) ait işyerlerinde bayan kuaförü olarak çalıştığını, son işveren olan ... Kuaförlük şirketinin sözde şirketten hisse verilmek suretiyle kendisine prim verilmesini taahhüt ettiğini, müvekkilinin çalıştığı dönem içinde kendisine ödenmeyen ücret alacakları ile kar payı adı altında ikramiye/prim alacaklarının olduğunu, ayrıca sigorta primlerinin eksik yatırıldığını, ücret ve işçilik haklarının ödenmemesi nedeni ile 2012 Nisan ayında işyerinden ayrılmak zorunda kaldığını, 24.04.2012 tarihli ihtarname ile tazminat ve sair işçilik alacaklarının ödenmesi talebinde bulunduğunu ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıların Cevabının Özeti:
Davalılar vekili; davacının müvekkili ... Şirketinde % 18 oranında hisse sahibi olduğunu, davacının diğer çalışanlardan farklı olarak çalışma koşullarını tek başına belirleme yetkisine sahip olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının 4 ayrı şirkette de görev aldığını ancak bu şirketler arasındaki hizmet sözleşmesinin farklı nedenlerle son bulduğunu ve taraflar arasındaki alacak talebine konu olabilecek herhangi bir hususun kalmadığını, davacının çalıştığı şirketlerin ticari faaliyetine devam etmemesi sebebiyle davacının iş ilişkisinin sonlandırıldığını ve başla işyerinde görevlendirilmiş olduğunu, son olarak ... Kuaförlük şirketinde İş Kanunu kapsamında işçi sıfatıyla çalışmadığını, bu nedenle fesih işleminin de söz konusu olmayacağını, üstelik davacının müvekkili şirketle ortak olmasına rağmen tamamen aynı faaliyeti gösteren bir başka kuaför salonu açarak çalışma yolunu kendisinin seçtiğini, davacının müvekkili şirkette sigortalı çalıştığı dönemde sigorta primlerinin eksiksiz olarak ödendiğini, davacının müvekkili şirkete olan ortaklığından dolayı yalnızca 2011 yılında 96.000,00 TL ödendiğini, buna ek olarak davacının ortak olduğu için makbuz karşılığı doğrudan kasadan aldığı paralarında bulunduğunu, kaldı ki bir an için davacının müvekkili şirketle ortaklığı bulunmadığının kabulü halinde bile çalıştığı süre zarfında tüm hak ve alacaklarının eksiksiz ödendiğini, herhangi bir alacağı bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti :
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.05.2016 tarihli kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 19.03.2019 tarihli, 2016/26102 esas -2019/6083 karar sayılı ilamı ile tarafların sair temyiz itirazlarının reddi ile “2-Taraflar arasındaki ilişki 03.02.2009 tarihine kadar işçi-işveren, bu tarihten sonra ortaklık ilişkisidir. İşçi-işveren ilişkisi ortaklık nedeni ile son bulduğundan, davacının kıdem tazminatına da hak kazanamayacağı gözetilmeksizin karar verilmesi hatalıdır.
Diğer işçilik alacakları yönünden ise, ortaklık öncesi dönem ayrıca bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.Ortaklık sonrası dönem için ise, dosya tefrik edilmeli ve görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu dikkate alınarak, görevsizlik kararı verilmelidir.
3-Davacının, 24.04.2012 tarihli noter ihtarnamesinde talep ettiği işçilik alacakları (işçi/işveren ilişkisi olan dönem için) açısından davalıları dava açılmadan önce temerrüde düşürdüğü dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde faiz başlangıç tarihlerine karar verilmesi de hatalıdır.” gerekçesi ile bozma yapılmıştır. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek devam edilen yargılama sonunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davacı vekili ve katılma yolu ile davalılar vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının aylık ücret miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanun"un 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacının işçi olarak çalıştığı dönemdeki aylık ücreti taraflar arasında uyuşmazlık konusu olup Mahkemece Sosyal Güvenlik Kurumu Hizmet Döküm Kayıtlarında yer alan brüt 1.100,00 TL üzerinden davacının alacaklarının hesaplandığı bilirkişi raporuna itibar edildiği anlaşılmıştır. Ne var ki Mahkemece davacının ücretine ilişkin yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun değildir. Şöyle ki; davalı tanığı ... davacının iş sözleşmesi kapsamında çalıştığı süre için son ücretinin 1.500,00 – 2.000,00 TL olduğunu beyan etmiş olup, davalı tanığının sözü edilen beyanı da dikkate alınarak miktar ortalamasına göre 1.750,00 TL ücret üzerinden davaya konu işçilik alacaklarının hesaplanarak isteklerle ilgili bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.