11. Hukuk Dairesi 2018/3159 E. , 2019/5147 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 21/03/2018 tarih ve 2016/76-2018/115 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin asıl kararı davacı vekili, ek kararı ise davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen dosyada davacı vekili; müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan hesabından 2005, 2006 ve 2007 yıllarında şirket yetkililerinin bilgisi dışında talimat alınmaksızın ve geçerli bir vekalet bulunmaksızın yapılan işlemlerle usulsüz olarak para çekildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL’nin çekildiği tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 851.322,31 TL"ye yükseltmiş, birleşen davada davanın açıldığı tarihten itibaren 10 yıl öncesine kadar olan alacak miktarı olan 421.844,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen dosyada davalı vekili; dava konusu edilen işlemlerin davacı tarafından yetkili kılınan kişilerce yapıldığını, davacı şirket hesabından para çeken ..."ın davacı tarafından 12.01.2009 tarihinde azledildiğini, bu tarihten önceki yapılan işlemlerde yetkisinin bulunduğunu, adı geçen kişinin 2008 ve devam eden yıllarda da şirket hesabından para çektiğini, ancak bu yıllara ait dönemin dava konusu yapılmamasının davacı tarafça yapılan bütün işlemlere icazet verdiğinin kanıtı olduğunu savunarak asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; bilirkişi raporları ve tüm bilgi ve belgeler dikkat alınarak davacının 2005, 2006 ve 2007 yıllarında yevmiye defterinin incelenmesi sonucunda ... tarafından davalı şirketin Ziraat Bankası"ndan bulunan hesabından çekilen paraların tamamının şirketin yasal defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin ticari defterleri ve davalı banka hesapları ekstreleri üzerinde yapılan incelemelerde, davacının 2005, 2006 ve 2007 yıllarına ait yevmiye defterlerinin Noter açılış tastiklerinin süresinde yapıldığı, noter kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, çekilen paraların tamamının şirket 100 Kasa hesabına işlenmiş olduğu, 2005 yılındaki ... tarafından yapılan ödemelerin her ne kadar bilirkişi raporuna göre yanlış muhasebeleştirilmiş olsa da, yine şirket kayıtlarına geçtiği, sonraki yıllara ait yine ... tarafından davacı şirket namına bankadan tahsilatlarının yapıldığı ve bunların şirket hesabına geçtiği, böylelikle banka nezdinde, şirket tarafından ... için bir güven oluşturulduğu, para transferlerinin bu şekilde yazılı talimat olmaksızın yapılmasının banka ile şirket arasında teamül haline geldiği, banka müşteri ilişkilerinin oluşturulan bu güven çerçeveside yürütüldüğü, davalı bankaya kusur izafe edilemeyeceği, ..."ın güveni kötüye kullanma hali söz konusu olsa bile bu hususu davacı şirket tarafından ..."a karşı ileri sürülebileceği, davalı bankaya izafe edilecek bir kusurun bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davalı vekili de birleşen dava hakkında hüküm kurulmamasının infazda tereddüte sebebiyet vereceğini ileri sürerek tavzih talebinde bulunması üzerine mahkemece verilen ek kararla; bu hususun temyizen ileri sürülebileceği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Ek kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ek kararının gerekçesinde dayanılan hususların tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin 07.05.2018 tarihli ek karara yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Asıl ve birleşen dava, davacının davalı banka nezdinde bulunan hesabından usulsüz olarak para çekildiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 166. maddesine göre ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür. Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurup, her dava, ayrı ayrı hükme bağlanmalıdır. Davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar. Davacı tarafça, asıl davada ıslah beyanıyla 852.322,31 TL’nin, birleşen Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/260 Esas sayılı davasında ise 421.844,00 TL’nin tahsili talep ve dava edilmiş olmasına rağmen birleşen dava karar başlığında yer almadığı gibi mahkemece asıl davanın reddine karar verilmekle yetinilerek birleşen dava hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmaması doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
3-) Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin ek karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün re’sen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınmadığı anlaşılan 44,40 TL temyiz ilam harcı ile 218,50 TL temyiz başvuru harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.