15. Ceza Dairesi 2017/13183 E. , 2020/1299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : 1-TCK 158/1-e-son, 62/1,52/2, 53 gereği mahkumiye 2- TCK 206/1, 62/1, 52/2 maddeleri gereği mahkumiyet,
3- TCK 207/1, 62/1, 50/1-a, 52/2 maddeleri gereği mahkumiyet,
Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgenin düzenlenmesinde a yalan beyan, özel belgede sahtecilik suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Daha önce uzman jandarma olup, gazi ve malülen emekli olan sanığın devletin verdiği kira yardımından daha fazla alabilmek için aylık 400 TL ye ... isimli kişiden kiralamış olduğu evi, ev eşininmiş ve ondan kiralamış gibi gösterip aylık 625 TL üzerinden kira sözleşmesi düzenlediği, sözleşmeyi İl Jandarma Komutanlığı"na verdiği ve bir yıllık süre için toplamda 2700 TL fazladan kira yardımı aldığı, ayrıca kira sözleşmesine dayalı eşi ..."e tahakkuk ettirilecek olan stopaj vergisi için düzenlenen yoklama fişine evin eşine dayılarından miras kaldığı şeklinde beyanda bulunarak imzaladığı, bu suretle atılı suçları işlediği iddia edilen olayda;
1-Sanık hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
6217 Sayılı Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14/04/2011 tarihinden itibaren doğrudan hükmedilen 3000 TL"ye kadar (3000 TL dahil) para cezalarını içeren mahkumiyet hükümleri, 5320 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğundan, sanık müdafinin temyiz talebinin CMUK.un 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde sanığın hazırladığı kira sözleşmesi ile alması gerekenden fazla kira yardımı aldığı iddia edilen olayda, sanığın idarenin denetim imkanını ortadan kaldıracak mahiyette hileli hareketinin bulunmaması, İdarenin denetleme yetkisinin her zaman bulunması, fazladan ödenen yardımı her zaman geri alabileceği dikkate alındığında sanığa atılı dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı anlaşılmakla beraatine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK"nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin, TCK"nın 158/1-e maddesi gereğince temel ceza belirlenirken önce suçtan elde olunan haksız menfaat dikkate alınmaksızın, gün adli para cezası belirlenip indirimler yapıldıktan sonra doğrudan, suçtan elde olunan haksız menfaat miktarının iki katı adli para cezası belirlenmek suretiyle fazla ceza tayini,
3-Sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Belgede sahtecilik suçunun oluşabilmesi için sahte olduğu iddia edilen belgelerin iğfal kabiliyetinin bulunması gerektiği, eğer iğfal kabiliyetleri yoksa resmi belgede sahtecilik suçunun yasal unsurları oluşmayacağı, suça konu belgelerdeki sahteciliğin iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığının tespit edilmemiş olması ve yapılan sahtecilikte aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu dikkate alınarak, kira sözleşmesi aslının duruşmaya getirtilip mahkeme heyeti tarafından incelenip özellikleri zapta geçirilerek, sahtecilikte aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 18.09.2012 tarih ve 2012/2-168-1776 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden ve 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanması gerektiğinden, sanığın adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının suç tarihi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olmamasına rağmen, iyi halli olduğu belirtilerek takdiri indirim uygulanıp yasal ve yeterli hiçbir gerekçe gösterilmeden CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 03/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.