5. Hukuk Dairesi 2021/6987 E. , 2021/13647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nun 1007.maddesi uyarınca Hazineden tazmini ile sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, davalılar vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun ... Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesince HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... ve .... vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş; davalı .... vekili de temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunmuş olmakla, duruşma için belirlenen 23/11/2021 günü davacı vekilleri Av.... ve Av.... ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak, sözlü açıklamaları da dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nun 1007.maddesi uyarınca Hazineden tazmini ile sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davanın kabulü ile toplam 16.214.133,70 TL tazminat bedelinin 29.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine ilişkin kararına karşı davalı vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi tarafından HMKnın 353/1-b-1.maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve davalı ... İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekillerince temyiz edilmiştir.
Aşağıda açıklanan gerekçelerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan ret kararı kaldırıldıktan sonra ... ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/28 E.-2020/372 K. sayılı kararının incelenmesinde;
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmazın evveliyatında 1950 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 114.786 metrekare alanlı 513 ada 59 parsel sayılı taşınmaz olarak tapuya tescil edildiği,29.05.1956 yılında ikiye ifraz edilerek 44.500 metrekare alanlı 145 ve 70.286 metrekare yüzölçümlü 146 parsellere ayrıldığı, çeşitli tarihlerde dava dışı şahıslar arası satış gördüğü, devamında 70.286 metrekare alanlı koru niteliğindeki dava konusu 146 parsel sayılı taşınmazın 65/100 payı ...adına kayıtlı iken 22.10.2001 tarihinde cebri icra sonucu kesinleşen ihale alıcıları... A.Ş., ... Yayıncılık A.Ş., ... Holding A.Ş. ve ... Basın Dağıtım A.Ş."ye ihale edilerek kesinleştiği,alıcı şirketler adına tesciline müteakip alıcı şirketlerin ..."na olan amme borçlarından dolayı Fon idaresinin kararı gereği 08.06.2006 tarihinde Fon adına tescil edildiği, 23.11.2007 tarihinde 70.286 metrekare yüzölçümlü 146 parselin 65/100 payı 31.690.132 TL bedel karşılığında davalı ..." ye satılarak devredildiği, 3402 sayılı yasanın 41.maddesi gereğince 1310 ada 145 parselin 10.06.2008 tarihinde yüzölçümü 33.168,97 metrekare olarak düzeltilerek tapuya tescil edildiği, 1310 ada 146 parsel sayılı dava konusu taşınmazın da yüzölçümü 81.511,94 metrekare olarak düzeltilerek 08.03.2013 tarihinde tapuya tescil edildiği,kadastronun düzeltme kararında, hatanın ifraz tarihteki hesaplama yöntemi olan planimetre ile alan hesaplama yönteminden kaynaklandığı, sınırlarında herhangi bir eylemli değişiklik olmadığı,fiilen tasarruf edilen sınırları ile paftasındaki sınırların aynı olduğunun, davacının yapılan bu işlem sonrasında, taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen artış nedeniyle uğradığı zararın tazminini davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemli eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, tapulama sonrası ifraz işlemi sırasında tazminat isteğine dayanak taşınmazın yüzölçümü hatalı olarak tespit edilmiş ise de davacının Kadastro Müdürlüğünün hatalı işleminden kaynaklanan bir zararı bulunmamaktadır. Zira, tazminat isteğine dayanak taşınmazın zemindeki yüzölçümü 81511,94 m² olduğu halde 1956 yılında yapılan ifrazda hatalı olarak tescil edilen 70.286 m² yüzölçümüyle 08.06.2006 tarihi itibariyle taşınmaz davacı adına tescil edilip, aynı yüzölçümü ile davalı şirkete kanunlarda belirtilen yöntemle yapılan ihale sonucu bedeli belirlenip yetkili organlarca onaylandıktan sonra, bu bedelden 23.11.2007 tarihinde satılıp devredilmiş,tapudaki yüzölçümü düzeltim işlemi ise 08.03.2013 tarihinde yapılmıştır. Görüleceği üzere, taşınmaz davacının elinden, devir aldığı miktar ile çıkmıştır. Bir başka anlatımla davacı taşınmazı amme alacağı nedeniyle devir aldığı tarihte tapuda hangi yüzölçümü miktarıyla kayıtlı ise, mülkiyetini kaybettiği tarihte de aynı miktarla kayıtlıdır. Şu durumda, tazminat isteğine dayanak taşınmazın yüzölçümü kadastro sırasında hatalı olarak tespit edilmiş ise de, davacının bu işlem nedeniyle zararının olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Ancak TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin hatalı tutulması yeterli olmayıp, öncelikle bir zararın
ve bu zararın tapu sicilinin tutulmasından doğması veya kaynaklanması gereklidir. Oysa somut olayda tazminat isteğine dayanak dava konusu 146 parsel sayılı taşınmaz, davacının elinden, adına tescil edilen 70.286 metrekare yüzölçümüyle çıkmış olup, davacının TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zarar söz konusu olmadığı, öte yandan davacının dava konusu taşınmazın gerçek yüzölçümünden daha küçük yüzölçümü ile satmış olması nedeni doğmuş bir zarardan da bahsedilemez. Zira sadece dava konu taşınmazın ilk tespit malikinin taşınmazın gerçek miktarından daha az yüzölçümü ile tapuya kaydedilmiş olması ve daha küçük yüzölçümü ile satmış olması nedeniyle zararı olduğunun kabulu ile sebepsiz zenginleşme ilkesine dayanarak taşınmazı satın alan kişiye dava açma hakkı olup, davacı öncesinde mevcut haliyle taşınmazı devralıp aynı haliyle davalı şirkete satış yapılmiş olması nedeniyle zararının oluşmadığı anlaşıldığından davalılar aleyhine açılan davanın reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı .... ile ... vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenlerle HMK"nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"ne GÖNDERİLMESİNE, davalı ...."den peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, temyiz eden davalı ... ve .... yararına ayrı ayrı yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 3.050,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 23/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.