10. Hukuk Dairesi 2012/9363 E. , 2013/5203 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388.maddesinde aynen;
“Karar aşağıdaki hususları kapsar:
1.Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2.Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3.İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, 4.Hüküm sonucu ile varsa kanun yolları,
5.Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” İfadelerine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 389. maddesinde ise;
"Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerle getirilen biçim koşulları yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Eş söyleyişle, kanunun amacı hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki,dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Görülmektedir ki, uyuşmazlıkların çözümünde yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de açık ve net çözümler bulmak; anlaşılabilir, tutarlı kararlarla kamu düzen ve barışını sağlanmasına hizmet etmek olmalıdır. Tarafların çözüm aramak için geldikleri yargısal makamların açık ve net hükümlerle üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile getirilen ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerin nihai amacı da budur.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK. 297. maddesindede yukarıda değinilenlere benzer yasal düzenlemelere yer verilmiştir.
Davaya konu somut olayda Mahkemece, açıklanan yasal düzenlemeler gözetilmeksizin dosyaya ibrazlandığı 03.10.2011 tarihli duruşma tutanağında kayıt altına alınan ıslah dilekçesinde, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin değerinin, geçici iş göremezlik ödemesinin ve ekli belgelere istinaden 7005,58 TL tedavi masrafından oluşan kurum zararının kusur karşılığı şimdilik 42.750,92 TL talep edilmesine rağmen, tedavi masrafları dolayısıyla ıslah dilekçesi değerlendirilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de; reddedilen kısım için davalı taraf lehine maktu ve nisbi olmak üzere iki kez vekalet ücreti takdiri isabetsizdir.
O hâlde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle sair yönler incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.