11. Hukuk Dairesi 2018/3647 E. , 2019/5130 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20/06/2017 tarih ve 2012/346 E- 2017/534 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 23/05/2018 tarih ve 2017/1002 E- 2018/469 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili; müvekkili ile davalı arasında akdedilen "Taşıma Hizmetleri sözleşmesi" gereğince müvekkilinin davalı şirkete vermiş olduğu akaryakıt nakliye hizmeti karşılında düzenlemiş olduğu faturaların bedelleri davalı tarafından ödenmemesi üzerine Bakırköy 15 İcra Müdürlüğü"nün 2012/9953 Esas sayalı dosyasından icra takibi yapıldığını, icra takibine itiraz edilerek durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, %40"tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiş, karşı davada ise sözleşmelere göre cezai şart talebinin uygun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili; davacı-karşı davalı ile müvekkili şirket arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamında davacıya herhangi bir borcun olmadığı gibi aksine davacı taraftan alacağı bulunduğunu, davacı-karşı davalının yaptığı takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiş, karşı davada, uzun yıllar kendisinden taşıma hizmeti alınan davacı karşı davalı 09/05/2012 tarihinde Savcılık Soruşturması dosyası verilerine göre müvekkili şirkete ait akaryakıtı özel düzenek marifetiyle aktarma yaparken Jandarma tarafından suçüstü yakalandığını ve karşı davalı hakkında Hizmeti Güveni Kötüye Kullanmak suçundan ceza davası açıldığını, söz konusu hırsızlık olayı sonrasında müvekkilin sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, sözleşmeden doğan 20.000 USD cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep emiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalının eksik teslimi ispat ettiği ürün miktarının 9.421,50 kg olduğu, bunun parasal karşılığının ise 42.023,66 TL olduğu, davalının defterlerinde kayıtlı fatura toplamı 77.807,17 TL olup bu taşıma ücretlerinden 42.023,66 TL eksik ürün teslimatı mahsup edildiğinde davacının hak kazandığı taşıma ücretinin 35.783,51 TL olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile bu miktar üzerinden davalının itirazının iptali ile takibin devamına, taraflar arasındaki taşıma hizmet sözleşmesi ilişkisinin uzun süredir devam ettiği, karşı davalının sektörde çalışıyor olduğu, karşı davalının bir yandan bu sözleşmeye dayanarak asıl davada talepte bulunurken karşı davada bu sözleşmenin geçerli olmadığını savunması karşısında, cezai şart hükmünün geçerli sayıldığı, davacı-karşı davalının soruşturma aşamasında verdiği tüm ifadelerinde davacı tarafından taşıtılan akaryakıtı bir düzenek yardımı ile mühürlerini bozmadan başka bir tankere yüklediğini dolayısıyla taraflar arasındaki taşıma sözleşmesine aykırı davrandığını ikrar ettiği, bu ikrar karşı davalıyı bağlayacağından karşı davacının taşıma sözleşmesini feshetmesi ve cezai şart talep etmesi haklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 20.000 USD"nin karşı dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak faiziyle birlikte TLkarşılığının karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar aleyhine, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; cezai şart hükmü içeren sözleşmenin adi yazılı şekilde yapılmış olmasının geçerliliğine etkili bulunmadığı, mahkeme hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı-karşı davalı vekilinin gerek asıl gerekse karşı dava yönünden, davalı-karşı davacı vekilinin ise asıl dava yönünden istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Asıl dava yönünden yapılan incelemede; HMK"nın 6763 sayılı Kanunun 42. maddesi ile değişik 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"yi geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Bu miktar, HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm tarihi itibariyle 47.530 TL"dir. Davacı tarafından talep edilen miktar 80.223 TL olup, dava 35.783 TL yönünden kısmen kabul, 44.440 TL yönünden ret edilmiştir. Bu miktarların karar tarihi itibariyle yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, taraf vekillerinin kesin olan asıl davadaki karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Karşı dava, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Karşı davacı, karşı davalıya gönderdiği 17.05.2012 tarihli ve 06732 numaralı ihtarnamede, 18.01.2011 tarihli 2 yıl süreli sözleşmeye dayanmış olup, karşı dava dilekçesinin son sayfasındaki ""Delil Listesidir"" başlıklı bölümde 2 numaralı delil olarak 20.01.2011 tarihli taşıma hizmet sözleşmesini delil olarak göstermiştir. 03.02.2017 havale tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda, dosya içerisinde sadece 03.02.2010 tarihli ve 05.02.2011 tarihli 1"er yıllık süreli iki adet taşıma işleri sözleşmesi olduğunu tespit etmişlerdir. Cezai şart talebinin dayandığı vakıa 09.05.2012 tarihinde, yani anılan sözleşmelerin süresinin sona erdiği tarihte meydana gelmiştir. Bu durumda, mahkemece, karşı davacının, karşı davalıya gönderdiği ihtarnamede belirtilen sözleşme ile dava dilekçesinde deliller kısmında 2 numarada gösterilen sözleşmenin aynı sözleşme olup olmadığı aydınlatılarak, sözleşme veya sözleşmelerin karşı davacı tarafından sunulması için süre verilmesi, sözleşme veya sözleşmeler sunulduğu takdirde sözleşme hükümlerine göre cezai şart isteminin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davaya yönelik taraf vekillerinin teymiz istemlerinin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karşı davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 09/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.