22. Hukuk Dairesi 2013/1003 E. , 2013/1772 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili,müvekkilinin 07.09.2010-29.06.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, işverenin baskı uygulaması sonucu davacıya istifa dilekçesi imzalatılarak iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin feshini gerektirecek hiçbir hareketinin olmadığını, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, davacının iş sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından sona erdirilmediğini,davacının istifa ederek işten ayrıldığını, davacının baskı ile istifaya zorlandığı iddiasının yerinde olmadığını, davacının İş Kanunundan doğan her türlü hak ve alacaklarını aldığını ve müvekkilini ibra ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının davalının işyerinde satış elemanı olarak çalıştığı,davalı şirketin gıda üzerine çalıştığı yumurta ve piliç ve yem üzerine çalışan yabancı sermayeli bir firma olduğu,davacının yumurta departmanında çalıştığı, işyerinde bir ara usulsüz ürün çıkarıldığı ve firmaca tespit edildiği,usulsüz ürünü çıkartan kişinin olduğu,bu ürünleri "nin dükkanına götürdüğü, dükkanın nin üzerine olduğu, çalıştıran kişilerin ... ve tarafından çalıştırıldığı, bunun üzerine görüşüldüğü, işyerinde güvensizlik ortamı oluştuğu, bu nedenle ya kendisinin istifa etmesini yada işten çıkarılacağının söylendiği,davacının suçlamayı kabul etmediği, ürünü almadığını söylediği, İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığının 20114967 Soruşturma sayılı dosyasında müşteki Ve Tic. A.Ş. şüpheliler ..., toplanan delillerden şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair soyut iddia dışında bir delil bulunmadığı anlaşıldığından şüpheliler hakkında müsnet suçtan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,davalı firma tarafından davacıya işten ayrılması konusunda baskı yapıldığı tanık beyanlarından anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı Kanun"un 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında 4857 sayılı İş Kanun"unda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşıldığı üzere işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, olsa olsa ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde icap biçiminde değerlendirilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin haklı fesih nedenlerine dayanarak işçiye istifa dilekçesi vermesi halinde baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine de gerçek anlamda istifa olarak değer vermek mümkün olmaz.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu ihtimalde ise işçinin haklı olarak sözleşmesini feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesine dayanılmakla birlikte işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz. Bundan başka işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları 4857 sayılı Kanun"un sistemi içinde geçerli olup, bu halde kıdem tazminatını 1475 sayılı Kanun"un 14. maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.
Dosya içeriğine göre, davacının 07.09.2010-29.06.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde satış temsilcisi olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin istifa nedeniyle sonlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davalı işyerinde usulsüz ürün çıkartıldığının tespit edildiği,bu ürünleri çıkarttığı iddia edilen isimli kişinin bu ürünleri davacının babasının işlettiği ve davalı firmanın ürünlerini satan dükkana verdiklerini beyan ettiği,davacı ile birlikte davacının babası ve kayınbiraderi hakkında hırsızlık malını bilerek satın alma suçundan soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davacının bunun üzerine istifa ettiği anlaşılmaktadır. Davacının istifa iradesinin fesada uğratıldığı kanıtlanmış değildir. İş sözleşmesi davacı tarafından feshedilmiş olduğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 155,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.320,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 04.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.