Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/3978
Karar No: 2013/5105

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/3978 Esas 2013/5105 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2013/3978 E.  ,  2013/5105 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Davacı, ... Yemek ve Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin prim borçlarından dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir.
    1-Davaya konu olayda; idari para cezası ile 2006/10 ve 2007/2. aylar arasındaki döneme ilişkin dava dışı şirketin prim borçlarından dolayı 6183 sayılı Yasa uyarınca 2007/10199 sayılı takip dosyası ve bu dosya ile birleştirilen muhtelif takip dosyalarından icra takibi yapıldığı, idari para cezasına konu 2007/10199 sayılı takipten ödeme emrinin davacıya 29.05.2007 tarihinde tebliğ edildiği, birleştirilen takiplerden ise ödeme emri tebliğ edilmeksizin haciz işlemine geçildiği, eldeki davanın 10.09.2009 tarihinde açıldığı, davacının şirkette %50 pay sahibi ve temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü olduğu ve bu payını 07.01.2007 tarihli devir sözleşmesi ile devrettiği, anılan devir işleminin 31.01.2007 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı olan 6183 sayılı Yasanın 58. maddesinin 1. fıkrasında “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir.” hükmü mevcut olup, anılan düzenlemedeki süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Hal böyle olunca, idari para cezasına yönelik borçtan dolayı, davacıya 2007/10199 sayılı takip dosyası üzerinden kurumca tanzim edilen ödeme
    emrinin 29.05.2007 tarihinde tebliğ edilmesi, davacının ise ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra iş bu davayı açmış olmasına, takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılmasına anılan Yasa hükümlerinin cevaz vermemiş bulunmasına göre, 2007/10199 sayılı takip dosyası üzerinden idari para cezasının tahsili için tanzim edilen ödeme emrine yönelik açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    2-Ticaret sicil kayıtlarına göre, davacının anılan şirkette 23.06.2005 tarihinden itibaren temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü olduğu, bu yetkisinin 12.01.2007 tarihli ortaklar kurulu kararı ile sona erdiği, şirket müdürlüğünden istifasına yönelik bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşılmakta olup, temsil ve ilzama yetkili olduğu 23.06.2005-12.01.2007 tarihleri arasındaki dönem yönünden, prim alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Yasanın 80. maddesi ile getirilen özel nitelikteki düzenleme davanın yasal dayanağıdır. Bu maddeye göre, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu özel düzenleme karşısında, davacının temsil ve ilzama yetkili olduğu tarihler arasındaki dönemde şirketin borçlarından işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı anılan Yasa gereğidir. Ancak, davacının, şirket müdürlüğünden istifa ettiğinin belirlenmesi halinde, hangi tarihte istifa ettiği araştırılarak, şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici ve yetkililerin borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilecekleri ve haklı nedenin varlığı halinde prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamayacakları gözetilerek, şirketteki temsil ve ilzam yetkisinin kalktığı tarihe kadar 506 sayılı Yasanın 80. maddesi kapsamında, davacının prim borçlarından sorumlu olduğu gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
    Davacının, şirketteki hissesini 05.01.2007 tarihinde devrettiği, ancak, pay devrinin 31.01.2007 tarihinde ilan edildiği anlaşılmakla, şirkette temsil ve ilzama yetkisinin kalktığı tarih ile, şirket pay devrinin ilan edildiği tarihler arasındaki döneme yönelik prim borcunun varlığı halinde, bu döneme yönelik davanın yasal dayanağının 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi olduğu gözetilmelidir. Limited şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun ’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil
    edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklenmiştir.
    Ayrıca, 5766 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 3. maddesine yapılan ekleme ile; Tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin: “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”; Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin ise: “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,” ifade edeceği belirtilmiştir.
    Hal böyle olunca, mahkemece, davacının şirkette temsil ve ilzama yetkisinin kalktığı tarihten pay devrinin ilan tarihine kadar tahakkuk eden prim borçlarından sorumluluğun varlığı bu çerçevede değerlendirilmeli, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; davacının, limited şirkette, hangi tarihlerde ne kadar paya sahip olduğu, alacağın, şirketin mal varlığından tahsil imkanı bulunup bulunmadığı, açıklıkla belirlendikten sonra, elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.03.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi