Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5190
Karar No: 2022/5671
Karar Tarihi: 09.05.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5190 Esas 2022/5671 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/5190 E.  ,  2022/5671 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 7. İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

    Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı asılın davalı işyerinde 20.03.2015-31.05.2016 tarihleri arasında satış müdürü olarak çalıştığını, 24.05.2016 tarihli istifa dilekçesi ile işverene işten ayrılmak istediğini ve ihbar süresinin sonuna kadar çalışacağını bildirdiğini; ancak davalı işverenin 01.06.2016 tarihinde davacının işten ayrılmasını talep ettiğini ve davacı asıla ihbar tazminatı tutarını mahsup ettiğini bildirerek işçilik alacakları karşılığında bir miktar ödeme yaptığını, davacı asılın davalı işverenden satmış olduğu araç başına prim aldığını, ayrıca satılan araç başına...Kamyon ve Otobüs Tic. A.Ş. ve...Finans'tan prim ödendiğini ancak davalı işverenin bu primleri davacıya ödemediğini, davacı asılın fazla çalışma yaptığını ancak karşılığının ödenmediğini, bordrolarda gözüken fazla çalışma ödemelerinin gerçeği yansıtmadığını, ödenenden daha fazla yıllık ücretli izin alacağı bulunduğunu ileri sürerek haksız olarak işverence kesilen ihbar tazminatı tutarı ile prim ücreti, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.


    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının tek yetkili olarak çalıştığını, çalışma süresini, seyahatlerini ve izinlerini tek başına herhangi bir makamdan onay almaksızın belirlediğini, iş sözleşmesini 24.05.2016 tarihli istifa dilekçesi ile 31.05.2016 tarihinden geçerli olacak şekilde sonlandırdığını, kıdem süresine göre ihbar süresi dört hafta olmasına karşın davacının sadece altı gün ihbar öneli verdiğini, davacının çok istisnai zamanlarda şehir dışına çıktığı bir iki günlük iş seyahatlerinde yaptığı fazla çalışma ücretinin bordroda gösterilerek ödendiğini, prim ödemesine yönelik işyeri uygulaması bulunmadığını, davacının satış ve pazarlama personeli olarak değil genel müdür sıfatı ile çalıştığını ve doğrudan satış yapmadığından bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla prime hak kazanamayacağını, kullanmadığı yıllık ücretli izninin de bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı imzalı 24.05.2016 tarihli dilekçede "20.03.2015 tarihinden bu yana işyerinizde çalışmaktayım. İşyerinden ve işverenden kaynaklanmayan kendime ait özel sebeplerimle 31.05.2016 tarihinden geçerli olmak üzere istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını rica ederim." yazılı olduğu, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği, ödenmeyen yıllık ücretli izin alacağının bulunmadığı, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen prim ödemelerine ilişkin dokümanın denetimsiz olduğu, banka kayıtlarının tetkikinde bordrolardaki ödemeler haricinde ek olarak herhangi bir prim ödemesinin varlığının tespit olunmadığı, dosyaya sunulan ücret bordrolarında prime ilişkin herhangi bir tahakkukun yer almadığı, primin hesaplanmasında tam olarak hangi kıstasın uygulanacağına ve primin ödendiğine yönelik bir açıklama ve delil bulunmadığı, davacının imzalı ücret bordrosunda tahakkuk edenin üzerinde fazla çalışma yapıldığını aynı mahiyette yazılı delil ile ispatlayamadığı, denetimsiz seyahat masraf çizelgelerine itibar olunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. İstinaf Sebepleri
    Davacı vekili; davacı asılın 24.05.2016 tarihinden itibaren dört hafta çalışacağını söylediğini ancak işverenin 01.06.2016 tarihinde ayrılışını talep ettiğini, işverenin davacının ihbar süresince çalışmasına engel olduğunu ve ücret ile yıllık ücretli izin alacağından ihbar tazminatını mahsup etmesinin hukuken mümkün olmadığını, işverence mahsup edilen ihbar tazminatı tutarının davacıya iadesi gerektiğini, işyerinde prim ödemesi bulunduğunun davacı tanıkları ile doğrulandığını, davalı tanığının beyanının ödeme belgesiyle çürütüldüğünü, dosyada bulunan yurt içi masraf belgelerinde müşteri ziyaretlerinde yapılan fazla çalışmaların görüldüğünü, bordrolardaki ödemelerin gerçeği yansıtmadığını, her ay aynı ücreti yakalamak üzere bordrolar düzenlendiğini, fazla çalışmaların tanık beyanları ile kanıtlandığını, davacının ödenmeyen yıllık ücretli izin alacağı bulunduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının istifa dilekçesinin geçerli olmadığı yönünde herhangi bir iddiasının bulunmadığı, iş sözleşmesini kendisi sonlandıran davacının ihbar tazminatı talep edemeyeceği, prim ödemesinin ispatlanamadığı, davacı tanığının prim ücreti alacağına ilişkin talebinin de reddedildiği, dosyaya sunulan işyeri kayıtları arasında prim ödendiğine ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması, primin hesaplanmasında hangi esasların göz önüne alınacağı hususunda yeterli bir veri ve delilin mevcut olmaması sebebiyle prim ücreti talebinin reddinin usul ve kanuna uygun olduğu, imzalı ücret bordrolarında belirtilenden daha fazla çalışma yapıldığının kanıtlanamadığı, davacı tarafından sunulan seyahat belgelerinin, davacının şehir dışında bulunduğu tarihlerde ne kadar süreyi işveren nezdindeki çalışmasına özgülediğini belirlemeye elverişli olmadığı, yıllık ücretli izin belgelerine göre davacının dokuz gün izin kullandığı ve işverence yapılan yıllık ücretli izin ödemesinin ise bakiye beş günlük yıllık ücretli izin alacağını karşıladığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı vekili; istinaf başvurusunda belirttiği sebepleri ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık; işverence iş sözleşmesinin son bulmasından sonra davacıya yapılan kısmi işçilik alacağı ödemesinden mahsup edilen ihbar tazminatı tutarının davacıya iadesi gerekip gerekmediği, davacının prim ücreti, yıllık ücretli izin ve fazla çalışma ücreti alacağı bulunup bulunmadığı ve aylık ücretin miktarı konularına ilişkindir.

    2. İlgili Hukuk
    1.4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 17, 32, 37, 41, 53, 57 ve 59 uncu maddeleri.

    2. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.06.2019 tarihli ve 2016/15593 Esas, 2019/13450 Karar sayılı kararında fazla çalışmanın ispatına yönelik ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
    "...
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, kural olarak bordro hilesi taşımadığı sürece işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yapıldığını yazılı delillerle kanıtlanması gerekir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazî kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Keza bordro hilesi bulunmadığı ve bordro ile fazla mesai ücreti ödenmiş ve ihtirazı kayıt konmamış ise tanık beyanlarına dayalı fazla çalışma tespitinde ödenen ayların dışlanması, aksi halde ise ödenenlerin mahsup edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, işverence işçilerin fazla çalışma ücreti talep etmesine engel olacak şekilde sembolik fazla çalışma tahakkukları yapılırsa bu aylar fazla çalışma hesabından dışlanmaz ancak yapılan fazla çalışma ödemeleri tespit edilen fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilir.
    ..."

    3. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 25.01.2022 tarihli ve 2021/12852 Esas, 2022/1015 Karar sayılı kararında bordro hilesinin varlığı durumunda Dairenin ilkesi şu şekilde ifade edilmiştir:
    "...
    Davalı işyerinde bordro hilesi bulunduğu anlaşılmakla, bordro hilesinin söz konusu olduğu hallerde bordrodaki (fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti gibi) tahakkuklar aslında gerçekte bu çalışmaların karşılığı olan ücretler olmayıp, işçinin temel ücretinin bir parçası olduğundan, bu tahakkuk miktarları hiç dikkate alınmadan sonuca gidilmesi gerekmektedir.
    ..."

    4. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.10.2021 tarihli ve 2021/7911 Esas, 2021/14361 Karar sayılı kararı ile Dairenin fazla çalışma ücreti alacağının hesap yöntemine ilişkin ilkesi şu şekilde belirtilmiştir:
    "...
    Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre ücret; satışa, ürün miktarına, sefer sayısına veya gidilen kilometreye göre prim ödemelerinde ise sabit ücret üzerinden % 150 zamlı saat ücretine göre hesaplama yapılarak sabit ücrete göre hak kazanılan fazla çalışma ücreti belirlenir. Ödenen prim miktarının % 50 zam kısmına göre de hesaplama yapılır ve her iki hesap yöntemi toplanarak fazla çalışma ücreti belirlenir.
    Örneğin işçinin 3000 TL sabit ücret ve 1000 TL ortalama prim aldığı durumda 3000TL/225 saat x 1,5 x fazla çalışma saat sayısı = A şeklinde sabit ücrete göre hak kazanılan fazla çalışma ücreti belirlenir. Aynı dönem için ödenen primlerin fazla çalışmanın zamsız kısmını karşıladığı kabul edilerek, prim tutarı için 1000TL/225 saat x 0,5 x fazla çalışma saat sayısı = B hesabıyla prime düşen fazla çalışma ücreti belirlenir. A+B toplamı o dönem için hak kazanılan fazla çalışma ücretini belirler.
    ..."

    3. Değerlendirme
    1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    2. Davacı, davalı işverence kendisine yapılan kısmi işçilik alacağı ödemesinden haksız şekilde ihbar tazminatı mahsubu yapıldığını ileri sürerek mahsup edilen bu tutarın iadesini talep etmiştir. Şu hâlde Mahkemelerce iş sözleşmesini kendisi sonlandıran işçinin ihbar tazminatına hak kazanamayacağı gerekçesiyle talebin reddi hatalıdır. Ancak iş sözleşmesi, işçi tarafından haklı bir sebep olmaksızın istifa yolu ile sonlandırılmıştır. 24.05.2016 tarihli istifa dilekçesinde, 31.5.2016 tarihinden geçerli olmak üzere iş sözleşmesinin sonlandırıldığı açıklanmıştır. Dosya içerisinde bulunan sigortalı hizmet döküm cetvelinden, davacının 02.06.2016 tarihinde dava dışı bir başka işyerinde çalışmaya başladığı görülmektedir. Açıklanan durum ve tüm dosya kapsamına göre davacının iddiası yerinde görülmediğinden talebin reddi sonucu itibarıyla doğru bulunmuştur.

    3. Taraflar arasında davacının aldığı aylık ücretin miktarı ve fazla çalışma ücreti alacağının ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı en son aylık 6.523,54 TL net ücret ile çalıştığını ve ücret bordrolarındaki fazla çalışma tahakkuklarının gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüştür. Dosya içerisinde bulunan ücret bordroları incelendiğinde; 2015 yılı ücret bordrolarında fazla çalışma tahakkuku dâhil ücretin sonuç olarak hep 6.090,11 TL olduğu, bordrolarda 3,47 gün ( 26 saat) ek mesai tahakkuku olduğu ve her ay, aynı gün ve saat yazılı olmasına rağmen miktarının değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Aynı durumun 2016 yılına ait ücret bordrolarında da devam ettiği ancak sonuç ücretin bu kez 6.523,54 TL olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan durum ve dosya kapsamı dikkate alınarak davacıya ait ücret bordrolarında bordro hilesi bulunduğu kanısına varılmıştır. Bordro hilesinin söz konusu olduğu hâllerde, kararın İlgili hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen Dairemiz ilkesinde de açıklandığı şekilde bordrodaki fazla çalışma ücreti tahakkukları aslında gerçekte bu çalışmaların karşılığı olan ücretler olmayıp işçinin temel ücretinin bir parçası olduğundan bu tahakkuk miktarları hiç dikkate alınmadan sonuca gidilmesi gerekmektedir.

    4. Şu hâlde davacının aylık net sabit ücretinin 2015 yılında 6.090,11 TL, 2016 yılında ise 6.523,54 TL olduğunun ve imzalı ücret bordrolarındaki fazla çalışma tahakkukların gerçeği yansıtmadığının kabulü yerine tahakkuklara değer verilerek aylık ücret miktarının daha az belirlenmesi ve fazla çalışma ücreti alacağının reddi hatalı olmuştur.

    5. Davacının yaptığı iş, çalıştığı işyeri, e-postalar ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında davacının kendisine prim ödemesi yapıldığını ispatladığı sonucuna varılmıştır. Ne var ki 09.07.2019 tarihli bilirkişi heyetince hazırlanan raporda davalı Şirket merkezinin ...'de olduğu, dosyaya sunulan e-posta yazışmalarında tüm kayıtların Şirketin merkezi ...'de tutulduğu belirlenmiştir. Davalı işveren prim ödemesi iddiasını kabul etmediği gibi dosyaya prim ödemesi ve kıstaslarını da sunmamıştır. O hâlde dosya içerisindeki delil durumuna göre işverence, 09.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere işçiye 28.400,00 TL prim ödemesi yapılması gerektiği ancak bu miktarın işçinin kabulüne göre 10.400,00 TL'sinin ödendiği buna göre davacıya ödenmesi gereken net 14.400,00 TL ( brüt 20.142,40 TL) prim alacağı bulunduğu kabul edilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeden prim alacağı talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

    6. Davacı fazla çalışma yaptığını iddia etmiş olup imzalı ücret bordrolarında tahakkuk bulunduğu gerekçesiyle hesaplama yapılmadan bu talebi reddedilmiştir. Kararın Değerlendirme bölümünün az yukarıdaki (3) numaralı paragrafında açıklandığı üzere ve kararın İlgili hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen Dairemiz ilkesine de uygun şekilde, bordrolardaki fazla çalışma tahakkukları hiç dikkate alınmadan dosyada dinlenen tanık beyanları yan deliller ile birlikte değerlendirilerek davacının fazla çalışma alacağı hesaplanmalıdır. Yapılacak hesaplamada davacının, kararın İlgili hukuk kısmının (4) numaralı paragrafında yer verilen Dairemiz ilkesine uygun şekilde satışa bağlı prim ile çalışan bir işçi olduğu da gözetilmelidir.

    7. Davacının bakiye yıllık ücretli izin alacağı bulunup ulunmadığı da gerçek ücrete göre yeniden değerlendirilmelidir.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

    2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    09.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.













    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi