Esas No: 2022/5058
Karar No: 2022/5700
Karar Tarihi: 09.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5058 Esas 2022/5700 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/5058 E. , 2022/5700 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Alanya 2. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil davacının davalıya ait otelde 2014 Kasım ayından 12.10.2018 tarihine kadar housekeeping müdürü olarak çalıştığını, iş sözleşmesine işverence haksız olarak son verildiğini, davacının günlük en az 6 saat fazla çalışma yaptığını, hafta tatili, resmi tatil ve bayramlar dâhil aynı yoğunlukta çalışmaya devam ettiğini, ancak karşılığı ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini, tüm alacaklarının ödendiğini, davacının davalı şirketi ibra ettiğini ve davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının iş sözleşmesi davalı işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek feshedilmiş ise de davacının bakiye kıdem ve ihbar tazminatı alacaklısı olduğu, dinlenen tanık beyanlarına ve dosya kapsamına göre davacının haftanın yedi günü çalıştığı, ancak hafta tatili ücreti alacağının ödendiğinin işveren tarafından ispatlanmadığı, davacının haftalık 31,5 saat fazla çalışma yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de aynı şekilde çalışmaya devam ettiği; ancak söz konusu çalışmalarının karşılığının ödenmediği, işverence davacıya asgari geçim indirimi alacağının ödendiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı gerekçeleriyle davalının dava ve ıslah zamanaşımı defileri de dikkate alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili davacıya yapılan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödemelerinin mahsubunun hatalı olduğunu, fazla çalışma alacağı hesaplanırken ve bordrolarda yer alan fazla çalışma tahakkuklarının mahsubu yapılırken yapılan ödemelerin yapıldığı aydan/yıldan mahsup edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, zamanaşımına uğrayan alacak miktarının hatalı hesaplandığını, asgari geçim indirimi alacağı talebinin reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile birlikte sunulan aylık personel imza föylerinde davacı tanıklarının belirtmiş oldukları şekilde bir çalışmalarının bulunmadığının anlaşıldığını, davacı tanıklarının çalışma saatlerinin davacıdan farklı olduğunu ve ancak kendi çalışma dönemleri ve saatleri ile ilgili tanıklık yapabileceklerini, vardiyalı çalışma olan işyerinde davacının yaz kış demeden haftanın yedi günü belirtilen şekilde çalıştığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, fazla çalışma tahakkuklarının hesaplamadan mahsubu yerine dışlanması gerektiğini, %30 hakkaniyet indiriminin az olduğunu, davacının müvekkili Şirketi ibra ettiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, imzalı ücret bordrolarındaki ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti tahakkukların dışlanmak suretiyle hesaplama yapılması gerektiğini, davacının izinli olduğu günlerin fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesabından dışlanmadığını, davacının söz konusu alacaklar bakımından da davalı Şirketi ibra ettiğini ve davanın reddine karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davacı vekilinin istinaf başvurusu bakımından ise
"...
Açıklamalar da dikkate alındığında kıdem ve ihbar tazminatına yönelik (sırasıyla net 4.943,56 ve net 1.587,52 TL olması gereken) hükümlerin taleple bağlı kalınarak fazlaya dair haklar saklı tutularak düzeltilmesi gerektiği ..." gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun bu sebeple kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile birlikte sunulan aylık personel imza föylerinde davacı tanıklarının belirtmiş oldukları şekilde bir çalışmalarının bulunmadığının anlaşıldığını, davacı tanıklarının çalışma saatlerinin davacıdan farklı olduğunu ve ancak kendi çalışma dönemleri ve saatleri ile ilgili tanıklık yapabileceklerini, vardiyalı çalışma olan işyerinde davacının yaz kış demeden haftanın yedi günü belirtilen şekilde çalıştığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, fazla çalışma tahakkuklarının hesaplamadan mahsubu yerine dışlanması gerektiğini, %30 hakkaniyet indiriminin az olduğunu, davacının müvekkili Şirketi ibra ettiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, imzalı ücret bordrolarındaki ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti tahakkukların dışlanmak suretiyle hesaplama yapılması gerektiğini, davacının izinli olduğu günlerin fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesabında dışlanmadığını, davacının söz konusu alacaklar bakımından da davalı Şirketi ibra ettiğini, davanın reddine karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının talep konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı ve hüküm altına alınan alacakların hesaplanmasının yerinde olup olmadığı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Türk hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı TBK) düzenlenmiş olup kabul edilen Kanun'un 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” şeklinde kurala yer verilmiştir.
2. İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Kanun'un 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 37, 41, 46, 47 ve 68 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
2. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
3. Aynı ilkeler, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerindeki çalışmanın ispatı bakımından da geçerlidir.
4. Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının görevi (özellikle işyerinde tek housekeeping olarak görev yaptığının anlaşılması), işyeri özellikleri (özellikle otel kapasitesi), işin niteliği de dikkate alınarak tanık beyanlarına göre yapılan değerlendirme sonucunda davacının kabul edildiği şekilde fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına hak kazandığını ispatladığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda alacakların doğru şekilde hesaplandığı, fazla çalışma saati içermeyen ücret bordrolarındaki tahakkukların dışlanması yerine mahsup edilmesinin yerinde olduğu, dosyada yer alan ancak hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmesinin makbuz hükmünde değerlendirilmesinin hukuka uygun olduğu, Mahkemece alacaklardan yapılan indirimin de uygun oranda olduğu anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının yerinde olduğu görülmüştür.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
09.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
GD