22. Hukuk Dairesi 2013/3109 E. , 2013/1722 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, ücret alacağı, genel tatil ve asgari geçim indirimi alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının ödetilmesi istemi ile 27.04.2012 tarihinde davalılara karşı dava açmıştır.
Davalılar cevap dilekçeleri vermediği gibi duruşmaya da katılmamışlardır.
Mahkemece, işlemden kaldırılan dosyanın üç ay içinde yenilenmediği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 150/1-5. maddeleri gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili, duruşma gününün usulüne uygun tebliğ edilmeden yokluğunda yargılama yapılarak dosyanın işlemden kaldırılmasına, bunun sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği gerekçesi ile kararı temyiz etmiştir.
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemelerinin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra, 27.04.2012 tarihinde açılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 320. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen "basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır", kuralı ile basit yargılama usulünde davanın birden fazla takipsiz bırakılması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği hükme bağlanarak 6100 sayılı Kanun"dan farklı bir düzenleme yapılmıştır.
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır.
Vekaletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Kural olarak vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır (Tebligat Kanunu m.11). Vekil ile takip edilen davada asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin ona değil, vekiline yapılması zorunludur. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin dava dilekçesinde belirttiği adres dışında bir başka adrese çıkartılan duruşma gün ve saatini içerir davetiyenin tebliğ edilemeden iade edildiği ve bu nedenle yargılamanın 13.06.2012 tarihli oturumunda davanın takip edilmeyerek müracaata kaldığı, HMK. 150/1-5 maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay içinde yenilenmediği gerekçesi ile mahkemece 15.11.2012 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında somut olay değerlendirildiğinde, 30.04.2012 günlü tensip tutanağında davacıya meşruhatlı davetiye tebliğine yönelik verilen ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin 6100 sayılı Kanun"un yargılama için koyduğu ilkelere ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine de aykırılık teşkil ettiği, bildirimin yasal mevzuat kapsamında yöntemince yapılmadığı ve geçersiz olduğu, davacı tarafa hukuki dinlenilme hakkı tanınmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile kamu düzeni ile ilgili olan Anayasa’nın 36. maddesinde de açıklanan iddia hakkı ile 6100 sayılı Kanun"un 27. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkını kullanabilmesi için ara kararının tarafına bildirilmesi, duruşma gün ve saatini gösterir davetiyenin Tebligat Kanunu ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilmesi yönlerinin gözardı edilerek, dava takip edilmediğinden ve davacının davayı yenileme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 04.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.