14. Hukuk Dairesi 2019/301 E. , 2019/7847 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar- karşı davalılar vekili tarafından, davalılar- karşı davacılar aleyhine 27/04/2007 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, davalılar- karşı davacılar vekili tarafından 23/07/2007 tarihinde verilen karşı dava dilekçesiyle satış vaadi sözleşmesinin iptali talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı dava yönüyle verilen hüküm temyiz edilmeyip kesinleşmiş olduğundan bu hususla yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen 04/10/2018 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı- karşı davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 19/11/2019 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı- karşı davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacılar- karşı davalılar vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı ..., davalı ... ile 03.01.2003 günü Kartal 2.Noterliği’nde düzenledikleri satış vaadi sözleşmesi uyarınca, davalıya murisinden intikal eden 115 sayılı parseldeki 3 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payı ile 9 numaralı bağımsız bölüm ve 208 sayılı parseldeki 1 numaralı bağımsız bölümün satışının vaat edildiğini, tapu kaydının devredilmediğini ileri sürerek, taşınmazların adına tescilini istemiştir.
Yargılama sırasında davacı dava konusunun ½’sini ..."a temlik etmiş, ... da yargılamayı sürdürmüştür. Ayrıca, davalı ... yargılama sırasında 115 sayılı parseldeki 9 numaralı bağımsız bölümün mülkiyetini satış yoluyla ... "a naklettiğinden, adı geçene husumet yöneltilmiştir.
Davalı ..., taşınmazlardaki miras uyuşmazlığının çözümlenmesinden sonra geri almak üzere muvazaalı olarak devrettiğini, gerçek bir satış vaadi bulunmadığına dair protokol düzenlediklerini belirterek davanın reddini savunmuş; karşı dava ile de, davacının dayandığı sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle iptalini istemiştir. Davalı ... ise iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair kararı davalının temyizi üzerine Dairemizin 18.02.2014 günlü ve 2013/16297 Esas, 2014/2044 Karar ile karşı dava hakkında bir karar verilmediği gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına uyularak asıl davanın kabulüne, karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davalı- karşı davacı vekilinin temyiz talebi üzerine, Dairemizin 10.05.2016 tarihli, 2016/520-5664 E. K. sayılı ilamında; “ … Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
… Somut uyuşmazlıkta, davacı dava dilekçesinde çekişme konusu taşınmazların adına tescilini talep etmiş, bu istemini yargılama sırasında ıslah yoluyla da değiştirmemiştir. Davacının bu istemi dışında taşınmazdaki şerhlerin de kaldırılmasına karar verilmesi HMK’nın 26. Maddesi hükmüne aykırıdır. Ayrıca, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında yer alan şerh lehtarları davada yer almadan haklarında hüküm kurulmuştur.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı- karşı davacının karar düzeltme talebi, Dairemizin 07.06.2017 tarihli, 2016/11959 Esas, 2017/4809 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamanın sonunda, asıl davanın kabulüne, karşı dava yönü ile verilen hüküm temyiz edilmemiş olduğundan kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı- karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle “Karşı dava yönü ile verilen hüküm temyiz edilmemiş olduğundan kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.037 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı- karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2019 gününde oy birliği ile karar verildi.