
Esas No: 2022/4896
Karar No: 2022/5821
Karar Tarihi: 11.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/4896 Esas 2022/5821 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/4896 E. , 2022/5821 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bünyesindeki yurt dışı şantiyelerinde 01.03.2013-25.04.2018 tarihleri arasında makine mühendisi olarak çalıştığını, müvekkilinin en son net ücretinin 6.500,00 USD olduğunu, ücretin bir kısmının banka kanalı ile ödendiğini, bir kısmının ise elden verildiğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini belirterek 20,00 USD kıdem tazminatı, 20,00 USD ihbar tazminatı, 20,00 USD yıllık izin alacağı, 20,00 USD ücret alacağı, 20,00 USD ulusal bayram ve genel tatil alacağı, 20,00 USD hafta tatili alacağı ve 20,00 USD fazla mesai ücreti alacağının faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Şirketin davacının iş sözleşmesini haksız olarak feshetmediğini, davacının iş sözleşmesinin feshine kusurlu hareketleriyle sebep olduğunu, davacının iş sözleşmesi 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak ve haklı sebeple feshedildiğinden davacının talep edebileceği herhangi bir tazminat ve diğer alacak bulunmadığını, davacının çalıştığı süre boyunca kendisine yasal mevzuat gereğince alması gereken yıllık izin ücretlerinin de ödendiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı iş yerinde 03.05.2013-25.04.2018 tarihleri arasında aralıklı olarak çalıştığını, ücretinin Türkiye İstatistik Kurumu kayıtlarına göre asgari ücretin iki katı olabileceği değerlendirilerek son ücretinin brüt 3.274,64 USD olarak kabul edildiği, davalı işverenlikçe iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispat edilemediği, davacının fazla mesai yaptığı, ayda iki hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalıştığı ancak ücretlerinin ödenmediği, yıllık izinlerinin kullandırıldığının da ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece tarafından emsal niteliği taşımayan Türkiye İstatistik Kurumu verileri üzerinden alacak kalemlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının mesleği ve yurt dışında çalıştığı dikkate alınarak tanık beyanları ve banka kayıtları ile ispatlanan gerçek ücreti üzerinden hesaplama yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ve tespitlerle ücret tespiti yapılarak hesaplama yapılmasının dosya kapsamı ile uyuşmadığını, davacıya ait işçilik alacakları hesaplanırken davacının gerçek ücretinin asgari ücrete oranı üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca davacının çalışması yurt dışında geçtiğinden gelir vergisinden muaf olacağından indirim yapılmasının hatalı olduğunu, davacıya 2017 ve 2018 yıllarında bankadan ödenen ücret dışında başkaca ücret ödenmediğini, dolayısı ile davacının ücret alacağının tespiti için 2017 yılının tamamında 2018 yılında ise çalıştığı süre boyunca hak ettiği toplam ücretten bankadan ödenen ücretin mahsubu ile kalan ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının yurt dışında çalıştığını, yurt dışında çalışması nedeniyle Türkiye'de ödenen ücretlerin bir kaç katı ücret ödendiğini, bu ücretin içinde ücreti, fazla mesai alacağı, dinî ve millî bayram alacakları, hafta tatili alacağı ile diğer alacakların tümünün yer aldığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
"...
6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf sebepleriyle bağlı olarak yapılan inceleme sonunda;
1-Ücretin miktarı konusunda ispat yükü davacı işçide olup, dava dilekçesinde davacının ücretinin aylık net 6.500 USD olduğu ileri sürülmüş ise de, davacı tanıklarının davalı işverene karşı davalarının bulunduğu bu nedenle beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerektiği, diğer yandan davacının işe giriş-çıkış bildirgesinde mesleğinin "Beden İşçisi (İnşaat)" olarak belirtilmiş olmasına göre, Mahkemece davacının ücretinin TÜİK verisinin 2 katı olarak kabul edilmesi istinaf edenin sıfatına göre yerinde görülmüştür.
2-Ücretin ödendiği hususunda ispat yükü davalı işverende olup, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ücretinin brüt 3.274,64 USD olarak kabulü ile bakiye ücret alacağının net 4.071,04 USD olarak belirlenmesi yerindedir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücreti talep edip edemeyeceği hususu ihtilaflıdır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir.
Somut olayda; davacı davalı iş yerinde fazla mesai yaptığını ve karşılığını alamadığını iddia etmekte olup bu iddiasını da tanık delili ile ispatlamıştır. Dosya kapsamında da davacının yaptığı fazla mesainin ücrete dahil olacağı yönünde bir delil bulunmadığı gibi davalının da böyle bir iddiası bulunmamaktadır. Her ne kadar yapılan yargılama sonucunda davacının fazla mesai ücretinin aylık ücreti içerisinde olduğunun kabulü ile fazla mesai ücreti talebinin reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu gerekçesi dosya kapsamı ile uyumlu değildir. Yapılması gereken davacının yurt dışı çıkış kayıtları da getirtilerek bu tarihler aralığında tanık beyanlarına göre davacının fazla mesai ücreti talebinin değerlendirilmesidir. Bu husus gözetilmeden yazılı gerekçe ile davacının fazla mesai ücreti talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.(Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 16.10.2019 Tarih ve 2017/24827 E. - 2019/19170 K. Sayılı Kararı)
Somut olayda;
davalı tarafça ... 4. İş Mahkemesinin 2015/16 Esas sayılı dava dosyasında davacı Ali Tekbaş tarafından müvekkili şirket aleyhine ikame edilen davada mahkemenin "davacının fazla çalışma talebinin sübut bulmadığından reddine" karar verdiği, davacıya ödenen ücretin içinde ücret alacağı, fazla mesai alacağı, dini ve milli bayram alacakları, hatfa tatili alacağı ve diğer alacakların tümünün yer aldığı ileri sürülmüş ise de, emsal kararın yukarıya alınan Yargıtay kararı ile bozulduğu anlaşılmakla, davacının yaptığı işin niteliği ve aynı davalıya karşı açılan emsal dava da gözetildiğinde fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacaklarına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
..." gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece tarafından emsal niteliği taşımayan Türkiye İstatistik Kurumu verileri üzerinden alacak kalemlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının mesleği ve yurt dışında çalıştığı dikkate alınarak tanık beyanları ve banka kayıtları ile ispatlanan gerçek ücreti üzerinden hesaplama yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ve tespitlerle ücret tespiti yapılarak hesaplama yapılmasının dosya kapsamı ile uyuşmadığını, davacıya ait işçilik alacakları hesaplanırken davacının gerçek ücretinin asgari ücrete oranı üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca davacının çalışması yurt dışında geçtiğinden gelir vergisinden muaf olacağından indirim yapılmasının hatalı olduğunu, davacıya 2017 ve 2018 yıllarında bankadan ödenen ücret dışında başkaca ücret ödenmediğini, dolayısı ile davacının ücret alacağının tespiti için 2017 yılının tamamında 2018 yılında ise çalıştığı süre boyunca hak ettiği toplam ücretten bankadan ödenen ücretin mahsubu ile kalan ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve alacaklardan yapılan vergi kesintileri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı Kanun'un "Tanım ve Şekil" kenar başlıklı 8 inci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Yazılı sözleşme yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih halinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlüdür. Süresi bir ayı geçmeyen belirli süreli iş sözleşmelerinde bu fıkra hükmü uygulanmaz. İş sözleşmesi iki aylık süre dolmadan sona ermiş ise, bu bilgilerin en geç sona erme tarihinde işçiye yazılı olarak verilmesi zorunludur."
2. 4857 sayılı Kanun’un "Ücret hesap pusulası" başlıklı 37 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir;
"İşveren işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula vermek zorundadır."
3. 4857 sayılı Kanun’un "Ücret ve ücretin ödenmesi" kenar başlıklı 32 nci maddesi şöyledir:
"Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
Ücret, kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenebilir.
Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz.
Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.
İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur."
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Ücret" kenar başlıklı 401 inci maddesi şöyledir:
"İşveren, işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle yükümlüdür."
3. Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta, yapılan ücret tespitinin Yargıtayın yerleşik uygulamaları ve işin mahiyetine uygun olduğu ve bu ücret dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda bir hata bulunmadığı anlaşılmaktadır. İlâmın (IV.C) numaralı bendinde yer verilen ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kararın gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.