Hukuk Genel Kurulu 2014/464 E. , 2016/579 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “konut teslimi ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Batı Asliye Ticaret (Kapatılan Sincan Asliye Ticaret) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.06.2012 gün ve 2010/188 E., 2012/179 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 25.12.2012 gün ve 2012/5569 E., 2012/7652 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, davalı kooperatifin ortağı olan müvekkilinin yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalı kooperatifin müvekkilini ortaklıktan çıkarma ve dairesini vermeme eğiliminde olduğunu, daha önce verilen çıkarma kararlarının iptal edildiğini, kooperatifin, müvekkiline daire vermemek amacıyla müvekkiline ait değişik adreslere ihtar ve tebligat gönderilerek yargı kararlarının uygulanmadığını, müvekkiline ait dairenin başka ortağa tahsis edildiğini ileri sürerek, müvekkiline tahsis edilen dairenin iadesine, konuta ilişkin yoksun kalınan kira tazminatının tahsiline, konut verilmemesi halinde ise, emsal değerinin ve diğer ortak Ayşe Pehlivanlı’ya ödenen tazminatın %15 fazlasının temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı kooperatif yönetim kurulunun 06.07.2004 tarihli kararıyla kooperatif ortaklığından çıkarıldığını, davacının tebliğ edilen karar süresinde itiraz etmemesi nedeniyle kararın kesinleştiğini, davanın çıkarma kararından yaklaşık 6 yıl sonra açıldığını ve istemin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının kuruluş aşamasında kooperatife ortak olduğu, daha önceki çıkarma kararlarının mahkemece iptal edilerek kesinleştiği, kooperatif yönetimince 2004 yılında aidat borcunun ödenmesi amacıyla iki ihtar keşide edilerek ihtara konu borcun süresinde ödenmemesi nedeniyle yönetim kurulunun 06.07.2004 tarihli kararıyla davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiği, çıkarma kararının davacıya tebliğ edilerek 14.10.2004 tarihinde kesinleştiği, çıkarma kararının kesinleşmesinden sonra davacının kooperatife yaptığı 745,00 TL aidat ödemesinin ortak cari hesabında değil ayrı bir hesap olan kooperatif borçları hesabında takip edilerek diğer çeşitli borçlar hesabında muhasebeleştirilmesi nedeniyle, davacının çıkarma kararı sonrasında da ortaklığının benimsenmediğinden davacının ortaklığa bağlı olan daire tahsisi ve kira tazminatı isteyemeyeceği, davacının tazminat isteminin 1163 sayılı Kanun’un 17. maddesindeki çıkma payı alacağı olarak nitelendirilmesi halinde ise, çıkarma kararının kesinleştiği 2004 yılı bilançosunun 26.06.2005 tarihli genel kurulda görüşülmesi nedeniyle alacağın 26.07.2005 tarihinde muaccel hale geldiği, muacceliyet tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, konut tahsisi, olmadığı takdirde konut bedeli ile kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı hakkındaki ihraç kararının kesinleşmesi nedeniyle kooperatif ortaklığına özgü tahsis ve tazminat istenemeyeceği, çıkma payı alacağının ise zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonucun dosya kapsamındaki delillere uygun olduğu söylenemez. İhraç kararının, 14.07.2004 tarihinde, tebliğ edildiğinin kabulü halinde davcının bu tarihten sonra 2006 yılına kadar aidat ödemeye devam ettiği ve bilirkişi raporundaki açıklama şeklinden, davalı kooperatifçe aidat olarak ödenen miktarların hesaptan alınarak muhasebeleştirildiği, ihraç kararının tebliğinden sonra yapılan 26.06.2005, 30.04.2006 tarihli kooperatif genel kurullarına ortak sıfatıyla çağrıldığı, davacının da bu genel kurullara katılarak hazirun cetvellerini imzaladığı anlaşılmıştır. Her ne kadar, mahkemece, davacının ihraç sonrası ödediği aidatın kooperatif muhasebe kayıtlarında “ortak cari hesabında” değil de ayrı bir hesap olan kooperatif borçlarının takip edildiği “diğer çeşitli borçlar hesabı”nda muhasebeleştirilmesi nedeniyle kooperatifin bu ödemeleri aidat olarak benimsemediği sonucuna varılmış ise de, gerek aidat ödemelerinin ihraç sonrası itirazi kayıt olmaksızın alınarak ihraç edilen ortağa dava tarihine kadar iade edilmemesi, gerekse genel kurullara davacının ortak sıfatıyla çağrılması ve toplantılara ortak sıfatıyla katılması birlikte değerlendirildiğinde, davacının ihraç kararı kesinleşmiş olsa bile, kooperatifçe zımnen ve yeniden ortaklığının benimsendiğinin kabulü gerekir. Mahkemece, açıklanan bu nedenlerle davacının kooperatif ortağı olduğu kabul edilip, taraf delillerinin bu kapsamda değerlendirilerek davacının istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kooperatif konutunun tahsisi ile kira alacağı, olmadığı takdirde konut bedeli ile tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; bozma ilamında diğer bozma sebebi yanı sıra; kooperatif genel kurul toplantılarına davacının ortak sıfatıyla çağrılarak toplantılara katılmış olması nedeniyle artık kooperatifin, davacının ortaklığını zımnen benimsediği açıklanmıştır.
Yerel mahkemece bu bozma nedenine karşı ilk kararda hiç yer verilmeyen yeni gerekçeler açıklanmış olup, davalı kooperatifin, davacının açtığı başka davalardaki yargılama nedeniyle davacıyı 26.06.2005 tarihli ve 30.04.2006 tarihli genel kurullara çağırdığı ve bu durumu da genel kurul tutanaklarına açıkça yazdığı, ayrıca üyelikten ihraç edilen davacının, ihraç kararı hakkında açtığı davanın neticelenmesinin beklenmesi şeklinde kooperatif genel kurul tutanaklarında kararlar tesis edilmiş olduğu, bu nedenle de davacının iki adet genel kurula çağrılmasının üyeliğin zımnen kabulü olarak nitelendirilemeyeceği, bilakis davacının üyeliğinin sonlandırıldığı, üyeliğin devam ettirilme arzusunun bulunmadığı, üyelik koşuluna bağlı bir davanın açılması nedeniyle bu konuda bir karar verilene kadar üyeliğin tartışmalı olması nedeniyle davacının genel kurula çağrılmış olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Bu itibarla, Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, Özel Daire denetiminden geçmeyen tamamen yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğuna Kurul çoğunluğunca karar verilmiştir.
Azınlıkta kalan bir kısım Kurul üyeleri ise, yerel mahkemenin ilk kararında da davacının zimmen üyeliğe kabul edilmediğini açıkladığı, direnme kararında bozma ilamındaki Özel Daire kabulüne karşı gerekçesini genişleterek genel kurullara çağrılmasının dahi zimmen üyeliğe kabul olarak yorumlanamayacağını belirtmesinin yeni hüküm niteliğinde olmadığı bu nedenle ön sorun bulunmadığından işin esasının görüşülmesinin gerektiği belirtilmiş ise de Kurul çoğunluğunca bu görüş kabul edilmemiştir.
Hal böyle olunca; davanın reddine ilişkin bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 23. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.