Esas No: 2022/4270
Karar No: 2022/5852
Karar Tarihi: 11.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/4270 Esas 2022/5852 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/4270 E. , 2022/5852 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 5. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 04.12.2018 tarihli ve 2018/3502 Esas, 2018/22307 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından bireysel başvuru talebinde bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesinin 2019/5034 Başvuru numaralı ve 24.11.2021 tarihli kararı ile Daire kararının, adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının ihlali mahiyetinde olduğuna karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda Dairemizin 04.12.2018 tarihli ve 2018/3502 Esas, 2018/22307 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2011 yılı Temmuz ayında taşeron firma işçisi olarak davalı Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde sekreterlik yapmak üzere işe başladığını, 2014 yılı Kasım ayında Ziraat Fakültesi Çiftçilik Müdürlüğü bünyesinde tarım işçisi olarak kadroya alındığını, işe başladığı tarihten işten çıkarıldığı 2016 yılı Şubat ayına kadar aralıksız çalıştığını, sözleşmesinin haklı ve geçerli bir neden olmadan feshedildiğini, öncelikle feshe konu edilen ve basına yansıyan olayla müvekkilinin herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, ayrıca fesih sürecinde toplu iş sözleşmesinde yer alan hükümlere riayet edilmediğini, zira işyerinde fesih tarihinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinin 50 nci maddesinin (h) bendinin "Disiplin olayları öğrenildiği tarihten itibaren en geç 15 gün icerisinde Disiplin Kurulu Gündemine alınır. Kurul karar vermek için her türlü delili toplar, sendikayı ve ilgili işçiyi dinleyerek savunmasını alır. Disiplin konuları gündemdeki sırasına göre incelenerek karar bağlanır." düzenlemesini içerdiğini, buna göre davalı Üniversitenin feshe konu olayları öğrendiği tarihin Cumhuriyet savcılığı ihbar tarihi olan Nisan 2015 olduğunu, Yükseköğretim Kurulu soruşturmasının 21.05.2015 tarihinde başladığını, ilk gazete haberinin 03.06.2015 tarihinde çıktığını, ancak Kasım 2015'te bu olaylarla ilgili olarak müvekkiline ev alındığı yönünde gazete haberi çıktıktan sonra Kasım 2015'te Üniversitede İnceleme Komisyonu oluşturulduğunu, feshe konu olayın gerçekleşme tarihinin Nisan 2014 olduğunu, Kasım 2015'e kadar iş sözleşmesine aykırı davranış olarak görülmeyen olayın gazete haberinden sonra soruşturulmaya başlandığını ve İnceleme Komisyonu tarafından 07.12.2015 tarihinde davacının savunmasının alındığını, İnceleme Komisyonu tarafından 14.12.2015 tarihinde raporun sunulduğunu ve disiplin soruşturmasının 18.12.2015 tarihli toplantı ile başladığını, bu süreçte daha önce savunması alındığından bahisle müvekkilinin savunmasının alınmadığını ve kendisinden, önceki savunmalarını tekrar ettiği ve başka savunma yapmayacağına dair yazı alındığını, ancak bunun da usule uygun olmadığını, disiplin soruşturması sürecinin toplu iş sözleşmesinde belirtilen süreye ve usule uygun yürütülmediğini ve feshin haksız olduğunu ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, işe başlatılmaması hâlinde ödenmesi gereken tazminat ve boşta geçen süre ücretinin de hüküm altına alınmasını istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ulusal ve yerel basın ile sosyal medya organlarında çıkan "kadro vaadiyle fuhuş" haberleri ihbar kabul edilerek haberlerde adı geçen ve devlet memuru kadrosunda bulunan H.G. ve H.D. hakkında disiplin soruşturması açıldığını, Üniversitenin Ziraat Fakültesi sürekli işçi kadrosunda görev yapan davacı ve S.A. hakkında ise işçi kadrosunda olmaları sebebiyle inceleme başlatıldığını, İnceleme Komisyonu kararından sonra toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre disiplin soruşturması yapıldığını, Disiplin Kurulunda davacının üyesi olduğu sendikanın da temsilcileri bulunduğunu, savunmasının usulüne uygun olarak alındığını ve davacı hakkında Kurul tarafından ihraç kararı verildiğini, Disiplin Kurulu kararı doğrultusunda yapılan feshin haklı sebebe dayandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"... somut olay değerlendirildiğinde: dosya ekinde haber suretlerinin yer aldığı şekli ile 13/11/2015 ve 14/11/2015 tarihli "kadro vaadiyle fuhuş", "tacizci rektörün son rezaleti", "rektörü görüntü kayıtları yaktı" vb başlıklı haber içerikleri nedeniyle davalı idare tarafından konunun incelenmesi maksatlı öğretim görevlilerinden oluşturduğu heyete 25/11/2015 tarihli görevlendirme yazılarının gönderildiği ve sözü geçen heyet tarafından davacının savunması da tespit edilmek üzere 24/12/2015 tarihl inceleme raporunu sunulduğu ve sonuç kısmında davacının da aralarında bulundğu diğer görevliler yönüyle idari ve cezai tahkikatın başlatılmasının gerektiği kanaatinin bildirildiği, inceleme sonucu oluşturulan dosya ve kararın idare tarafından TİS 50. madde uyarınca "İşçi Disiplin Kuruluna" gönderilerek idare tarafından Davacının 28/12/2015 tarihinde Disiplin Kurulu toplantısında hazır bulunmasının bildirildiği ve Davacının toplantıda hazır bulunarak yazılı savunmasını sunduğu, Davacı hakkında 15/12/2015 tarihinde gözaltına alma işleminin uygulanması üzerine idare tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma konusu hakkında bilgi istenildiği, Başsavcılık tarafından 05/01/2016 tarihli yazı yanıtı ile " şüpheliler hakkında "Rüşvet Vermek Rüşvete Aracılık Etmek Şantaj özel Hayata ilişkin Görüntü ve Sesleri ifşa Etmek" fiilleri sebebiyle yürütülen soruşturmaya dayanmakta olup, bahse konu dosya kapsamında kısıtlılık kararı olması nedeniyle başkaca evrak gönderilemediğinin bildirildiği, neticeten Disiplin Kurulunun 11.01.2016 tarihinde yapılan ikinci toplantıda; konu ile ilgili düzenlenen inceleme raporu, Disiplin Kuruluna verilen ifadeler ile ... Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu'nun 05.01.2016 tarih ve 2015/51847 sayılı yazısı da göz önüne alınarak 4857 sayılı iş Kanunun 25. Maddesinin II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri başlığı altında tanımlanan hallerin oluşması ve Tez-Koop iş Sendikası ile ... arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmesine ekli Ek-1: Disiplin Suç ve Cezalarını Gösterir Cetvelde yer alan 11. madde iş yerinde huzur, sükun ve çalışma düzenini bozacak her türlü davranışta bulunarak ve iş yerinde kavga çıkarmak/ kavga çıkarmaya sebebiyet vermek (iş K.m.25/2-tazminatsız fesih) ve 30. madde "İşverenin güvenini kötüye kullanaralç görevi nedeniyle her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak, bu vb. fiillere teşebbüs etmek (iş K.m.25/2- tazminatsız fesih) gereğince davacı ...'in ve S.A.'nın Toplu iş Sözleşmesine göre tazminatsız olarak ihraç edilmelerine karar verilmiş olup, tüm dosya içeriği itibariyle davacıya atfedilen eylemlerin niteliği, idari ve cezai soruşturma kapsamı ve mevcut somut kanıtlar ışığında davalı idare yönünden iş ilişkisinin devamı için davacıya duyulması gereken güvenin ağır biçimde zedelenmiş olduğu, iş ilişkisinin sürdürülmesinin davalı işveren açısından önemli veya makul ölçüler içerisinde beklenemeyeceği ve işverence gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayandığı kanaatine varılmış olmakla ..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"...
... Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü suçları soruşturma Bürosu tarafından davacı hakkında yürütülen 2015/51847 soruşturma numaralı dosyada atfedilen fiillerin işçi ve işveren olan taraflar arasındaki güven ilişkisini zedeler nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda davalının şüpheye dayalı olarak, davacının iş akdini, en azından geçerli nedenle feshettiği kanaatiyle aşağıdaki karar verilmiştir. " şeklindeki gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Yargıtay Kararı
Dairemizin 04.12.2018 tarihli ve 2018/3502 Esas, 2018/22307 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi karar tarihinin 13.09.2017 olduğu, karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren sekiz gün olduğu, gerekçeli kararın davacı vekiline 14.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davacı vekilince sekiz günlük temyiz süresi geçtikten sonra 27.02.2018 tarihinde karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davacının temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
C. Bireysel Başvuru
Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
D. Anayasa Mahkemesi Kararı
1. Anayasa Mahkemesinin 2019/5034 Başvuru numaralı ve 24.11.2021 tarihli kararı ile mahkeme kararlarının hüküm kısmında kanun yolu ve süresinin belirtilmesi zorunluluğunun, tarafların karara karşı öngörülen kanun yolunu etkili ve işlevsel bir şekilde kullanmaları açısından önem arz ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının başvurucuya tebliğ edildiği, karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan kanuni düzenleme gereği temyiz yoluna başvurma süresi kararın tebliğinden itibaren sekiz gün olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararında temyiz yoluna başvuru süresinin kararın tebliğinden itibaren iki hafta olarak gösterildiği, başvurucunun, istinaf kararlarında kendisine tanınan ve kararın tebliğinden itibaren başladığı belirtilen iki haftalık süreye güvenerek hareket ettiği, kanun yoluna başvuru süresinin Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı gösterilmesinin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılan başvurucunun üzerinde, Daire yorumunun ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.
2. Anayasa Mahkemesince, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilerek ihlalin Mahkeme kararından kaynaklandığı belirlenmiş ve bu yöndeki iddianın kabul edilebilir olduğuna, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 359 uncu maddesinde bir bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) bendine göre karar; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, (ç) bendine göre ilk derece mahkemesi kararının özetini, (d) bendine göre ileri sürülen istinaf sebeplerini ve (e) bendine göre taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışmasını, ret ve üstün tutma sebeplerini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.
3. 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca bölge adliye mahkemeleri, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar vermelidir.
4. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.
2. Değerlendirme
1. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
2. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ...Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, ..., İkinci Baskı, 2021, s.890-892)
3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
5. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
6. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
7. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararda iddia ve savunma ile İlk Derece Mahkemesi kararının özetine ve davacı vekilinin istinaf sebeplerine yer verilmediği gibi kararın, hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe de içermediği görülmüştür.
8. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararındaki gerekçenin değiştirilerek haklı fesih yerine geçerli fesih olgusunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirildiğine göre Bölge Adliye Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken anılan hükme aykırı şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
9. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
10. Bölge Adliye Mahkemesi kararı 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendine aykırı olduğundan, 6100 sayılı Kanun'a uygun uygun şekilde karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın da kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Dairemizin 04.12.2018 tarihli ve 2018/3502 Esas, 2018/22307 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.