1. Hukuk Dairesi 2017/4637 E. , 2020/5012 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, müdahilin davasının reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.10.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ..., asli müdahil ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılardan ... ve davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar ile müdahale isteği; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, asıl ve birleştirilen davalarda; mirasbırakan babaanneleri ...’in maliki olduğu Kayseri ilindeki 878 ada 5 sayılı parsel ( üzerinde 5 katlı bina bulunan) ve 638 ada 30 sayılı parseldeki payı ile İstanbul ilindeki 165 ada 14 sayılı parseldeki 16 parça bağımsız bölümü ( mesken, dükkan, büro ) davalı oğlu ...’ya, İstanbul ilindeki 400 ada 53 sayılı parseldeki 17 no’lu bağımsız bölümü ise diğer davalı oğlu ...’a satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir.
Davalı ..., dava konusu 17 no’lu bağımsız bölümü satış bedelini mirasbırakana ödemek suretiyle temlik aldığını, banka kanalıyla ödeme yaptığını, dekontun elinde bulunduğunu bildirip, hakkındaki davanın reddini savunmuş, harçlandırdığı 23.09.2014 tarihli müdahale dilekçesi ile; mirasbırakan...’nın davalı kardeşi ...’ya yaptığı temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, aile şirketinden elde edilen gelir ile alınan taşınmazların ya davacıların murisi ... adına ya da anneleri... adına tescil edildiğini, kardeşleri İsmail’in 1995 yılında ölümü ile bir araya gelerek taşınmazları gayri resmi yazılı şekilde paylaştıklarını, kardeşi ...’in resmi paylaşma yapılmadan öldüğünü, bu paylaşım gereğince mirasbırakan...’nın kendisine düşen taşınmazların satılarak ölen eşi adına hayır yapılmasını istediğini, şirket sahibi olduğunu, taşınmazları alım gücünün bulunduğunu, annesi...’nın arzusunu yerine getirmek için davaya konu Kayseri’deki taşınmazları bedellerini ödemek suretiyle temlik aldığını, İstanbul’daki taşınmazı parasıyla 3. kişilerden satın alıp üzerine kendi emeği ve parasıyla bina inşa ettiğini, ticarete yeni başladığından güvence amacıyla annesi... adına tescil ettirdiğini, bu durumu kardeşlerinin bilmesi nedeniyle paylaşım sırasında bedelsiz devrinin kararlaştırıldığını, devirlerde mal kaçırma amacı bulunmadığını bildirip, davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece, Kayseri’de bulunan taşınmazlar yönünden açılan davanın tefrikine, İstanbul’da bulunan taşınmazlar yönünden 6100 sayılı HMK"nın 12. maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine ilişkin karar, Dairece; ‘’ … Somut olaya gelince; dosya arasında yer alan tapu kaydına göre çekişme konusu taşınmazlardan 878 ada 5 parsel ve 638 ada 30 parsel sayılı taşınmazların Kayseri’de 165 ada 14 parsel 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 nolu bağımsız bölümler ve 400 ada 53 parsel sayılı taşınmaz 17 nolu bağımsız bölümün İstanbul"da bulunduğu anlaşılmaktadır. Öyle ise, davanın taşınmazların aynına ilişkin olduğu ve HMK m 12/3 uyarınca birden fazla taşınmazlara ilişkin davada bu taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinde açıldığı, farklı bir ifadeyle davanın Kayseri"de yetkili mahkemesinde ikame edildiği tartışmasızdır. O halde, aksi düşünceyle yazılı olduğu üzere yetkisizlik kararı verilmiş olması doğru değildir. Diğer taraftan, mirasbırakanın iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve usul ekonomisi bakımından yukarıda değinilen iddia ile açılan davalarda zorunlu olmayan hallerde tüm taşınmazlar yönünden davanın birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekeceği gözetilmeksizin tefrik kararı verilmiş olması da doğru değildir. Hal böyle olunca, HMK"nın 12/son maddesi gözetilerek tüm taşınmazlar bakımından işin esasına girilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile Kayseri"de bulunan taşınmazlar bakımından tefrik ve İstanbul’da bulunan taşınmazlar bakımından yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir. ‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, ancak kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle müdahilin davasının reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, mirasbırakan ...’in davalı çocuklarına yaptığı temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davalı – Müdahil ... vekilinin müdahale isteği yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Asıl ve birleştirilen davalarda davalı olarak gösterilen ..., 23.09.2014 tarihli dilekçesi ile ...’i davalı olarak göstererek ve dilekçesini harçlandırmak suretiyle davalı ...’ya devredilen dava konusu taşınmazlar yönünden muris muvazaasına dayanarak miras payı oranında iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davalılar ... ve ...’a yapılan temliklerin muvazaa ile illetli olduğu kabul edilmiş, ne var ki davalı ...’un işleme taraf olması nedeniyle kendi muvazaasına dayanamayacağından bahisle müdahale isteği yönünden dava reddedilmiştir.
Ancak, mahkemenin müdahaleye ilişkin davanın ret gerekçesi yerinde değildir.
Dava konusu 878 ada 5 sayılı parseldeki toplam 540/2016 payı, 638 ada 30 sayılı parseldeki 52/240 payı ve 165 ada 14 sayılı parseldeki 1 ila 16 no’lu bağımsız bölümlerin tamamını mirasbırakan ...’e vekaleten davalı ...’in kardeşi olan diğer davalı ...’e değişik tarihlerde satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmıştır. Davalı ..., mirasbırakan...’nın iradesini akde yansıtan vekildir.
Yukarıda yazılı taşınmazların devredildiği akitlerin muvazaa ile illetli olduğu saptandığına göre satış akitlerinin hukuken geçersiz olduğu açıktır. Türk Hukuk sisteminde kabul edilen illilik prensibi gereğince akit geçersiz olduğundan tescil de yolsuzdur. O halde, mirasçı olan ...’un da kardeşi ...’ya yapılan devirlerin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek miras payı yönünden dava açmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır.
Öte yandan, ... müdahale dilekçesi ile kardeşi ...’ya devredilen dava konusu taşınmazlar için muris muvazaası hukuksal nedenine dayanmıştır.
Bilindiği üzere, muris muvazaası terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki bir tasarruftur. ... de, mirasbırakanı ... ile diğer davalı ... arasındaki muvazaalı işlemlere dayanarak harçlandırdığı müdahale dilekçesi ile miras payına ulaşmak istemiştir.
Hal böyle olunca, ...’in müdahale isteğine konu davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, çekişmeli 878 ada 5 sayılı parselde mirasbırakan ...’in tapu kütüğünde ayrı halde duran 186/2016 ve 354/2016 payları (toplam 540/2016) 18.07.2012 tarihli akitle davalı ...’ya devredildiği halde, mahkemece sadece 354/2016 pay üzerinden iptal-tescile karar verilmesi hatalı ise de, davacı tarafın temyizi bulunmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Davalı – Müdahil ... vekilinin, değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Asıl ve birleştirilen davalar muris muvaazası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan..."nın adına kayıtlı olan pek çok taşınmazı davalılar ... ve ..."a muvazaalı olarak temlik ettiği ettiği gerekçesiyle miras payları oranında tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteminde bulunmuşlar, davalılar davanın reddini savunmuşlar, davalı ... asli müdahale davası ile diğer davalı ..."ya yapılan temlik yönünden payı oranında iptal tescil isteminde bulunmuş, mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, asli müdahale davasının reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... ve asli müdahil-davalı ... tarafından temyiz edilmiş, sayın çoğunluk tarafından temlikin muvazaalı olduğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle, davalıların bu yöndeki temyiz itirazlarının reddine, ancak asli müdahil-davalı ..."un asli müdahale davasının da kabulü gerektiği belirtilerek reddine yönelik kararın bozulmasına karar verilmiş, aleyhe temyiz bulunmadığı için pay tescilindeki miktar yönünden yanlışlığa işaret edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, mirasbırakan..."nın yaptığı temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilerek, asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin hükmün doğru olması nedeniyle buna ilişkin temyiz itirazlarının reddi konusunda, sayın çoğunluk ile aramızda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davalara asli müdahale davası ile katılmanın mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"nın 65. maddesine göre, açılan bir davaya, dava konusu edilen şey hakkında tarafların dışında hak iddia edilerek o şeyin kendisine ait olduğunu ileri süren ve harcını yatırmak suretiyle davaya dahil olan kimsenin hukuki durumu asli müdahildir. Buna göre, asli müdahalede dava edilen müddeabih esastır. Anılan müddeabihin dışına çıkılarak, dava konusu edilmeyen hususta hak talebinde bulunulmasına asli müdahale yoluyla yasal imkan bulunmamaktadır. Bir başka ifade ile asli müdahale dava konusuyla bağlantılı olarak tarafların dışında müstakil hak arama durumu olup davacıların miras paylarına yönelik olarak açtığı eldeki davada, asli müdahillerin kendi paylarına yönelik taleplerinin kabul görmeyeceği tartışmasızdır. Öte yandan asil müdahale davası, yargılamanın tüm taraflarına karşı açılması gerekirken yalnızca davalıya yöneltilen davanın usulüne uygun olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Bu halde, asli müdahale davasının usulden reddi gerekirken yazılı şekilde reddi doğru değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün, aleyhe temyiz bulunmadığı için pay tescilindeki miktar yönünden yanlışlığa işaret edilerek bütün olarak değişik gerekçeyle onanması gerektiği kanaatinde olduğum için, sayın çoğunluğun asli müdahale davası yönünden bozma kararına katılmıyorum.