22. Hukuk Dairesi 2012/29380 E. , 2013/1496 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., şirketinin diğer davalının acentesi olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davalı ...’in işçisi olduğu ve iş sözleşmesinin geçerli bir sebep olmadan feshedildiği sonucuna varılarak ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı yönünden ise husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik sebeplerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde
“işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Alt işveren verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması ya da muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin 6. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulmaması veya muvazaaya dayanması halinde geçersiz ilişkiye konu işte çalışan işçinin gerçek işverenin asıl işveren olduğu kabul edilmeli ve işe iadeye ilişkin hüküm o işveren hakkında kurulmalıdır. Alt işveren gibi gösterilen kişi hakkında açılan davanın ise sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, davalılar arasında acentelik sözleşmesi imzalanmış olup, ...’in çalışmalarını diğer davalı ... adına yürüttüğü, denetimlerin ... Genel Müdürlüğünce gönderilen personel tarafından yapıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı anlaşıldığından, davacının ... yanında işe iadesine ve boşta geçen süre ücreti ve diğer haklar ile işe başlatmama tazminatından ...’in sorumlu tutulması hatalı olmuştur. Anılan davalı hakkında açılan davanın sıfat yokluğu sebebiyle reddine karar verilmelidir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davalı ... hakkında açılan davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine,
3-Davalı ... hakkında açılan davanın kabulü ile;
a)İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE,
b)Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak beş aylık ücreti olarak belirlenmesine,
c)Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna,
d)Alınması gerekli 21,15 TL haçtan peşin alınan 18,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,75 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
e)Karar tarihi itibari ile Yürürlükte buluna tarife gereğince 1.320,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
f)Davacı tarafından yapılan 100,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 31.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.