11. Hukuk Dairesi 2018/3794 E. , 2019/5098 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03/07/2017 tarih ve 2014/1313 E. - 2017/496 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 10/05/2018 tarih ve 2017/1059 E- 2018/497 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin petrol sektöründe faaliyet gösteren firmalara tank imalatı yaptığını, davalının, müvekkili şirket nezdinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 17.05.2014 tarihinde istifa edene kadar çalıştığını, şirketteki görevinin fiziki olarak çizimi yapılan tasarımları bilgisayar ortamına aktararak imalat bölümüne iletmek olduğunu, davalının müvekkili iş yerinde çalıştığı esnada taraflar arasında 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması akdedildiğini, yaptığı iş hasebiyle müvekkilinin ticari sırlarına vakıf olan davalının bu anlaşmaya aykırı hareket ederek işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren ve aynı bölgede bulunan başka bir şirkette çalışmaya başladığını ileri sürerek, 70.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı işyerinde işe başladığı tarihten yaklaşık 8 ay sonra davacının müvekkilinden dava konusu gizlilik sözleşmesini imzalamasını talep ettiğini, bir kısmı boş olan sözleşmenin işten çıkarılma baskısı ve tehdidi altında müvekkiline imzalatıldığını, anılan boşlukların imzadan sonra davacı tarafça tamamlandığını, sözleşmenin tanzim tarihi 03.09.2011 olmasına rağmen aynı sözleşmede işten ayrılma tarihinin 17.05.2014 olarak belirtildiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede coğrafi sınırlamanın bulunmadığı gibi sürenin 7 yıl olarak belirlendiğini, bu bakımdan sözleşmenin yasaya aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı iş yerinde ustabaşı olarak görev yapmış müvekkilinin yaptığı işin gereği olarak iş yeri sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi halinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, sözleşmenin boş olarak imzalandığı ve daha sonradan davacı tarafça sözleşmenin doldurduğu iddiasının hak düşürücü süre içinde ileri sürülmediğinden bu savunmaya itibar edilmediği, sözleşmede coğrafi yer sınırlamasının bulunmamasının ve sürenin yasada belirtilenden fazla öngörülmüş olmasının sözleşmeyi tümden geçersiz kılmadığı, hakime müdahale hakkı verildiği, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, somut olayda, davalının kendi isteği ile davacıya ait iş yerinden ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı iş kolunda ve onunla rekabet halinde olan bir başka işyerinde aynı sıfatla çalışmaya başladığı, davalının sıfatı itibariyle davacının ticari / iş sırlarına vakıf olduğu, bu haliyle davacıya önemli zarar verebileceği, sözleşmede ceza miktarı 150.000.- USD olarak kararlaştırılmış ise de davacının talebinin 70.000.- TL olduğu, bu tutarın da davalının mali ve sosyal durumuna göre fazla olduğundan TBK 182/son maddesine dayalı olarak talepten %60 oranında tenkis yapılarak neticede 28.000.- TL’ye hükmedildiği, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 28.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, TBK"nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, somut olayda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup,bu geçersizliğin, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik olmadığı, TBK"nın 420/1.maddesindeki düzenlemenin emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiği, bu nedenle HMK"nın 355.maddesi uyarınca resen dikkate alınmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas - 2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu hususta ./..
03.09.2011 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.