19. Hukuk Dairesi 2016/15196 E. , 2017/2518 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ..."un geldiği, karşı taraftan kimsenin gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan taraf vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ... ile dava dışı Karat ... arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan senedin kredi borcu ödenmediği için müvekkili aleyhine takibe konulduğunu, müvekkilinin kefaletine ilişkin sözleşmenin geçerli olmadığını ve davalı bankanın kötüniyetli olduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunu savunarak davanın reddi ile tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bono ve kefalet sözleşmesinin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı, davacı şirket esas sözleşmesinin kefaleti yasaklayan bir hüküm içermediği gibi taraflar arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin mevzuata aykırı bir yanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, şartlar oluşmadığı için kötüniyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK ile yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar, davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılama ile hükümdür.
Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Mahkemece ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verilebilir (HMK m.138-142). Ancak mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve zamanaşımı def"inin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK"nun 143. ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilmeli ve özellikle HMK"nun 147. maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmeli, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı durumda, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmeli(HMK m.184), mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki yanı davet etmeli ve davetiyeye belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildirmeli, sözlü yargılamada ise taraflara son sözlerini sorup, hüküm vermelidir (HMK m.186). 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama kesitlerine, kanunda belirtilen sebepler dışında uyulmadan karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece 02/03/2016 günlü duruşma oturumunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden (HMK m.184) ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu yerine getirilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 28/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.