9. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/1174 Karar No: 2019/3483 Karar Tarihi: 13.02.2019
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/1174 Esas 2019/3483 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı belediyeyi ilgilendiren bir davada, davalının zamanaşımı defini kanunî süresi içinde ileri sürmediği gerekçesiyle verilen direnme kararı, temyiz edildi. Yerel mahkeme, davalının ıslaha karşı ileri sürdüğü zamanaşımı defi süresinde olmadığı gerekçesiyle direnmişti. Yargıtay ise, ıslah dilekçesinin tebliğinden itibaren işleyecek 2 haftalık süre içinde ıslaha karşı beyanda bulunma ve dolayısıyla zamanaşımı defini ileri sürme süresinin olduğunu belirtti. Ancak, davalı belediye vekili zamanında ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunduğunu belirterek, kararın hatalı olduğunu öne sürdü. Yargıtay, her ne kadar yerel mahkeme tarafından önceki kararda bu durumun saptanmasına rağmen gerekçelendirilmediğini belirtse de, davalının zamanaşımı defini kanunî süresi içinde ileri sürmediğinden sonuca etkisinin olmadığı, bu nedenle direnme kararının doğru olduğu sonucuna vardı. Kararda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4. maddesi ve Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri de belirtildi.
9. Hukuk Dairesi 2019/1174 E. , 2019/3483 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Dairemizin “Somut uyuşmazlıkta; dava devam ederken ... İl Özel İdaresi"nin tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeni ile dava kendisine teşmil edilen ... Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından, 19.02.2015 tarihli dilekçe ile diğer beyanlarla birlikte açıkça ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunulmasına rağmen, Mahkemece gerekirse ek rapor da aldırılmak suretiyle ıslaha karşı zamanaşımı def’i değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile verilen kararına karşı Yerel Mahkemece “…davalı belediye vekilinin davacı tarafça yapılan ıslaha karşı süresinde zamanaşımı defini ileri sürmemesi nedeniyle zamanaşımına uğramış bir alacak kalemi bulunmadığından mahkememizce bozma ilamına konu kararda bu hususa ayrıca değinilme gereği duyulmamıştır. Davalı belediye vekilinin ıslaha karşı ileri sürdüğü zamanaşımı defi süresinde değildir şöyle ki ıslah dilekçesi davalı belediyeye dosya kapsamındaki tebligat parçasından görüleceği üzere 04/02/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı belediye vekili ise 19/02/2015 havale tarihli (Uyap sistemi üzerinden de elektronik imzalı olarak gönderilmediği anlaşılan) dilekçede ıslaha karşı zamanaşımı defini ileri sürmüş olup 6100 Sayılı HMK"da ıslaha karşı beyanda bulunma süresini düzenleyen bir hüküm bulunmasa da gerek yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda (127.madde) gerekse basit usulün uygulandığı davalarda (317. madde) cevap dilekçesinin tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde sunulmasına dair hüküm bulunduğu, bu hükmün ıslaha karşı sunulacak yazılı beyanlarda da kıyasen uygulanması gerekeceği, bu kapsamda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1. Maddesinin 2. fıkrasında "Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir." hükmünün bulunduğu, yine aynı maddenin 3. Fıkrasında "Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır." hükmüne yer verildiği, Yargıtay kararlarında da ıslaha karşı beyanda bulunma ve dolayısıyla zamanaşımı defini ileri sürme süresinin ıslah dilekçesinin tebliğinden itibaren işleyecek 2 haftalık süre içinde olması gerektiği hususunun yerleşik içtihat halini aldığı ve neticeten davalı belediyenin ıslaha karşı ileri sürdüğü zamanaşımı definin süresinde olmadığı” gerekçesi ile direnilmiş olup, davalının zamanaşımı defini kanunî süresi içinde ileri sürmediğinden sonuca etkisinin bulunmadığı, bu nedenle direnmenin doğru olduğu, herne kadar Yerel Mahkemesince önceki kararda bu durumun saptanmasına rağmen bu yönde bir gerekçe oluşturulmaması Anayasa’nın 138. ve 141. ve 6100 sayılı HMK.nın 297. maddeleri karşısında yerinde değil ise de bu hususunda direnme kararı ile gerekçelendirilip düzeltildiği anlaşıldığından, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 13.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.