14. Hukuk Dairesi 2019/3564 E. , 2019/7786 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 14.12.2012 gününde verilen dilekçe ile harici satış ve zilyetliğin devri sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, harici satış ve zilyetliğin devri sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 111 ada 38 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinden önce 500 m2"lik kısmını 16.04.1989 tarihli zilyetlik devir senedi ile o tarihte maliki olan abisi ... "tan 5.000TL bedelle satın aldığını, üzerine iki katlı bina yaptığını, davalı çocuklarına oturmaları için birer kat verdiğini, daha sonra davalıların kayıt maliki olan abisinden kötüniyetli olarak binanın bulunduğu kısmın tapusunun kendilerine devredilmesini istediklerini, böylelikle taşınmazın 500 m2"lik kısmına ilişkin tapu kaydının 28.03.2012 tarihinde eşit hisseli olarak davalılar adına kayıtlandığını, ancak bu yerin ve üzerindeki binanın kendisine ait olduğunu belirterek dava konusu taşınmazda davalılar adına kayıtlı payların iptalini ve kendi adına tescilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davacının bu yeri davalı çocukları için aldığını söylediğini, yine davacının isteği üzerine taşınmazdaki payların davalılara devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu, ancak bunun için gerekli yasal şartların oluşmadığı, davalıların kötüniyetli oldukları yönündeki iddianın da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, bu nedenle reddi gerekmiştir.
2)3402 sayılı Kadastro Kanununun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasında; “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.” 3. fıkrasında ise; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı kadastro tespitinden önceki hukuki sebeplere dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş ise de, dosya içeriğine ve toplanan delillere göre çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 29.06.1996 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 14.12.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasında sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmakta olup bu hususun mahkemece de re’sen gözetilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken, yukarıda açıklanan gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de davanın reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine; (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün gerekçesinin DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.11.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.