Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5327
Karar No: 2022/6133
Karar Tarihi: 17.05.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5327 Esas 2022/6133 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/5327 E.  ,  2022/6133 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Tunçbilek Termik Santralinde dış tesislerde tablocu olarak çalışmakta iken 22.06.2015 tarihinde iş sözleşmesinin feshedilmesi sonucu işinden ayrıldığını, müvekkilinin davalı Kurumun asli ve sürekli işlerinde, ana üretim merkezinde davalı Kurum tarafından temin edilen malzemeler ile davalı Kurumun personeli ile birlikte davalı Kurum yetkililerinin emir ve talimatı altında çalıştığını, taşeronların değişmesine rağmen müvekkilinin ve arkadaşlarının değişmediğini, hizmet alım sözleşmelerinin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunu ve ucuz işçi teminine yönelik olduğunu, müvekkilinin çalıştığı bölümde vardiyalı çalışıldığından vardiya tazminatı alacağının da olduğunu belirterek taban ücret, yevmiye farkı, iş güçlüğü tazminatı, bakım tazminatı, gıda yardımı, sosyal yardım, vardiya tazminatı, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının ödenmesi gerektiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, eşit davranma borcuna aykırılık tazminatı, taban ücret yevmiye, iş güçlüğü tazminatı, bakım tazminatı, gıda yardımı, sosyal yardım, vardiya tazminatı, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı defi ve husumet itirazında bulunmuş, davacının muhatabının asıl işveren konumundaki müteahhit firma olduğunu, davacıya tüm ödemelerin mevzuat çerçevesinde yapıldığını ve herhangi bir alacağı bulunmadığını, talebin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi ile çeliştiğini ve hukuki bir temele dayanmadığını, çalışanlarla ilgili bütün kanuni ve hukuki yükümlülüklerin yüklenici firmanın sorumluluğunda olduğunu, davacı ile aralarında iş sözleşmesi bulunmadığını, iş sözleşmesinin müvekkili Kurum tarafından feshedilmediğini, davaya konu işin asli ve sürekli iş olmadığını, yardımcı iş niteliğinde olduğunu, müvekkili Kurumun davacının asıl işvereni olmayıp ihale makamı konumunda bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin 10.07.2019 tarihli ve 2019/556 Esas, 2019/468 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. İstinaf Sebepleri
    Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın müvekkili Elektrik Üretim A.Ş. açısından tümüyle reddi gerektiğini, talep edilen dönem için muvazaanın varlığının mahkeme kararı ile ispatının olmadığını, özelleştirme sonrasında asıl işin yapıldığı bir işyerinin ortada kalmadığını, üretim faaliyetinde hangi birimde görev yaptığının muğlak olduğunu, hâlen toplu iş sözleşmesinden yararlanmasını sağlayacağını iddia ettiği geçerli bir sendika üyeliğinin mevcut olup olmadığının bilinmediğini, müvekkili Kurumun muvazaa yaptığı iddiasının temelsiz kaldığını, dava ve ıslahla talep edilen miktarların zamanaşımına uğradığını, davacının özelleştirme sonrasında ... A.Ş. bünyesinde çalışmaya devam ettiğini, dosya kapsamında, tanık ifadelerinde ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında durumun genellikle böyle olduğunun açıkça görüldüğünü, özelleştirme nedeniyle işyerinin devri vasfında olduğu kesinlik kazandığını, Kurum tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemesinin ise davacı işçinin kıdem tazminatı hak ettiği anlamına gelmediğini, hükümde yer alan faiz oranlarınını ve başlangıç tarihlerini kabul etmediklerini ve alacakların zamanaşımına uğradığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin 01.10.2020 tarihli ve 2019/3585 Esas, 2020/1639 Karar sayılı kararıyla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 25.02.2021 tarihli ve 2020/7885 Esas, 2021/5157 Karar sayılı ilâmıyla;
    "...
    Taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı işçi davalı ile dava dışı şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddiasında bulunmuş, tazminat ve işçilik alacaklarına esas alınacak ücretinin davalının emsal işçilerinin ücretlerine göre belirlenmesini ve Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını talep etmiştir. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece ve Bölge Adliye Mahkemesince davacının ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde açtığı davada muvazaa tespiti yapıldığı ve kesinleştiği gerekçesiyle muvazaa olduğu kabul edilmiş ise de, işbu davaya konu işçilik alacakları daha sonraki döneme ait olup belli bir dönem için muvazaa tespit edilmiş olması tüm çalışma süresi için muvazaa varlığına delil olarak değerlendirilemeyecektir. Asıl işveren-alt işveren ilişkisi geçerli olarak kurulmuşsa muvazaa denetimi söz konusu olabilir.
    4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 15. maddesine 09.07.2008 tarih ve 5784 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen ve 26.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren fıkrası; "Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişileri, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alınması yoluyla yaptırabilirler” şeklindedir. Bu hüküm 30.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren 14.03.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 30. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup 6446 sayılı Kanun'un 22. maddesi ile; "Lisans sahibi tüzel kişiler, lisansları kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olarak hizmet alımı yapabilirler. Ancak, bu durum ilgili lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan kaynaklanan yükümlülüklerinin devri anlamına gelmez. Hangi faaliyetlerin hizmet alımı yoluyla yaptırılabileceği Kurul tarafından belirlenir" şeklinde düzenleme getirilmiştir.
    Elektrik Üretim A.Ş'nin 27.07.2006 tarih ve 26241 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Ana Statüsünde, şirketin amacı aynen "kamu yararını gözeterek, karlılık ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde, güvenli sürekli, kaliteli, verimli, düşük maliyetli, çevreyi gözetir elektrik enerjisi üretimi ve satışı faaliyetinde bulunmak" olarak belirtilmiş olup, şirketin amaç ve faaliyetleri başlığı altında ise; "İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde üretim tesislerinde elektrik enerjisi üretmek", "Üretim tesislerinin işletilmesi ve kurulmasında diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu konulara ilişkin hizmet almak", "Elektrik üretimi için gereken her türlü etüt ve projeler ile inşaat ve tesisleri yapmak, yaptırmak ve söz konusu tesislerin proje, tesis ve işletme aşamalarında ülkemiz çevre mevzuatına uygun olmasını sağlamak amacıyla gerekli her türlü önlemleri almak ve kendi paylarına düşen hukuki ve mali sorumluluk, ilgili şirket veya kuruluşlarda kalmak üzere aldırmak","Üretim tesislerinin yapılması, bakımı ve onarımı, rehabilitasyonu, işletilmesi ve genişletilmesi ile ilgili her türlü mal ve hizmetleri yurt içinden ve/veya yurt dışından tedarik etmek" "Amaç ve faaliyet konuları ile ilgili olarak ve sahip olduğu imkanlar kullanılarak bedeli mukabilinde, gerektiğinde araç ve gereç kiraya vermek ya da üçüncü şahıslardan kiralamak", "Elektrik üretiminde kullanılacak maden tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya hizmet alımı yoluyla işlettirmek" "İlgili mevzuatta tanınan tüm hak ve yetkilerle faaliyette bulunmak" "Mevzuat hükümleri, çerçevesindeki diğer görevleri yapmak" olarak belirlenmiştir. 07.10.2020 tarih ve 31267 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan en son yenilenen ana statüsünde de şirket amaç ve faaliyetleri aynı şekilde düzenlenmiştir.
    4628 sayılı Kanun gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerinin hizmet alımı yoluyla verilebileceğini düzenlemiş, 6446 sayılı Kanun ise bu hükmü yürürlükten kaldırmış Kurul tarafından belirlenecek işlerin hizmet alımı yoluyla verilebileceği öngörülmüştür. Bu nedenle öncelikle dava konusu dönem içindeki tüm ihale sözleşmeleri ve şartnameler getirtilerek, ihale ile verilen işin yardımcı iş olup olmadığı, asıl işin verilmesi halinde; ihale sözleşmelerinin tarihlerine göre 4628 sayılı Kanun döneminde ise "verilmesi gerekli" ve "üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işleri" ya da 6446 sayılı Kanun döneminde ise "Kurul tarafından belirlenen" işlerden olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Alt işverenlik sözleşmeleri bu kanunlara yani kanuni yetkiye uygun olarak yapılmış ise, İş Kanununda öngörülen “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik uzmanlık gerektiren iş” ve Alt İşverenlik Yönetmeliğinde yer alan "mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iş" şartı sınırlandırması burada aranamayacağından bu sözleşmeler geçerli olacaktır.
    Geçerli olarak yapılmış hizmet alım sözleşmelerinin varlığı halinde; gerekirse işyerinde keşif icra olunarak teknik bilirkişi marifetiyle ve gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek, fiilen alt işverene verilen işin ne olduğu araştırılmalı, davacı işçinin ihale ile verilen iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadığı belirlenmelidir. İşçinin alt işverene bırakılan işler dışında çalıştırılması yapılan sözleşmeleri muvazaalı hale getirmeyip, bu durum tespit edildiğinde sadece o işçi için asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı sonucuna varılmalıdır. Bu durumda diğer işçiler açısından geçersizlik veya muvazaanın varlığından söz edilemez.
    Yapılacak araştırmada; ... 1. Asliye(iş) Hukuk Mahkemesince muvazaa tespiti yapılarak kesinleşen dönem hariç tutulmak suretiyle, bu dönemden sonra yapılan hizmet alım sözleşmeleri bakımından; verilen işin yardımcı iş niteliğinde olduğu ya da 4628 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Kanun'un hukuki çevresinde işlem tesis edildiği, yapılan sözleşmelerle alt işverene fiilen verilen işin aynı olduğu, davacı işçinin de bu ihale ile verilen iş kapsamında çalıştırıldığı belirlendiğinde, davalı ile dava dışı şirketler arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu sonucuna varılarak tazminat ve işçilik alacakları bu tespite göre ve Toplu İş Sözleşmesi hükümleri dikkate alınmaksızın hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
    4628 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Kanun'un hukuki çevresinde işlem tesis edilmediğinin, yapılan sözleşmelerle alt işverene fiilen verilen işin aynı olmadığı ya da davacının ihale ile verilen iş dışında çalıştırıldığının tespit edilmesi halinde ise davacı işçinin sendikası üyesi olduğu dikkate alınarak Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine göre şimdiki gibi davaya konu tazminat ve işçilik alacaklarıyla ilgili hüküm kurulmalıdır.
    Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hüküm bozulmuş ve dava dosyasının kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

    B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmı ve yapılan araştırma doğrultusunda davalı ile taşeron şirketler arasında imzalanan ihale sözleşmelerinin muvazaalı olduğunu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; kıdem tazminatını kısmi dava olarak talep ettiklerini, ikinci ıslah dilekçesinin dikkate alınmaması gerektiğini, usulden ret kararının hatalı olduğunu, ayrıca davadaki taleplerin 2013 yılı Şubat ayı sonrasına ilişkin olduğunu, ilk ve ikinci kararda zamanaşımı nedeniyle ret kararı verilmediğini, bozma ilâmında da zamanaşımına ilişkin bir bozma nedeninin yer almadığını, usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.


    2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; husumet itirazında bulunduklarını, özelleştirme sonrasında asıl işin yapıldığı işyerinin kalmadığını, özelleştirme ile tüm hak ve borçların ... A.Ş.' ye devredildiğini, muvazaayı kabul etmediklerini, faiz oranlarının ve başlangıç tarihlerinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve usuli kazanılmış hakkın korunup korunmadığı, hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

    2. İlgili Hukuk
    1. 4857 sayılı Kanun’un "Tanımlar" kenar başlıklı 2 nci maddesinin altıncı fıkrası şöyledir:
    "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur."

    2. 6100 sayılı Kanun'un "Dava Şartları" kenar başlıklı 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi şöyledir:
    "Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması."

    3. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir.


    4. Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin "Asıl İşveren-alt İşveren İlişkisinin Kurulma Şartları" kenar başlıklı 4 üncü maddesinin (b) fıkrası şöyledir:
    "Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.""Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır."

    5. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/12 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı). Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararı).
    3. Değerlendirme
    1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre ve özellikle aynı hizmet alım sözleşmeleri ile çalışan işçilerin açmış oldukları davalarda asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla sabit olduğu (Bkz. Dairemizin 14.01.2020 tarihli ve 2019/8066 Esas, 2020/267 Karar sayılı, 14.01.2020 tarihli ve 2019/8069 Esas, 2020/270 Karar sayılı kararları) dava konusu alacakların da muvazaa tespiti yapılan ve kesinleşen döneme ilişkin olduğunun anlaşılmasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    2. Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince kıdem tazminatına ilişkin talebin derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

    3. Eldeki davada, davanın davacısı ..., davalısı Elektrik Üretim A.Ş, davanın konusu ise toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak talepleri, kıdem tazminatı ve ilave tediye alacağıdır. İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararda bahsi geçen ve mevcut derdestlik nedeniyle verilen ret kararının dayanağı olarak gösterilen ... İş Mahkemesinin 2019/333 Esas sayılı davanın davacısının ..., davalısının Elektrik Üretim A.Ş, davanın konusunun ise ihbar tazminatı olduğu anlaşılmaktadır.

    4. Bu durumda, her ne kadar ... İş Mahkemesinde görülen davaların tarafları aynı olsa da konusunun farklı olduğu, bu nedenle derdestlik koşulları oluşmadığı, kaldı ki eldeki dava tarihinin 04.04.2018, derdestlik dayanağı gösterilen dosyanın dava tarihinin ise 07.05.2019 olduğu, bu durumda dahi sonraki davanın önceki dava bakımından derdestlik oluşturmayacağı anlaşılmakla davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

    5.Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir karar vermeden yeniden hüküm kurmak zorundadır. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur.

    6. Somut olayda, bozmadan önce Mahkemece “Davalı kurum vekilinin zamanaşımı definde bulunduğu, davanın niteliğinin de kısmi dava olduğu gözetilerek, dava tarihinden ve ıslah geriye doğru 5 yıl öncesine ilişkin talepler yönünden dava tarihi itibari ile rapor ile değerlendirme yapılmış olup, ıslahla artırılan tutarlar yönünden ise Mahkememizce resen yapılan hesaplamada dava dilekçesindeki talep miktarlarının zamanaşımına uğrayan kısımlardan fazla olması nedeniyle, dava tarihi itibari tüm alacak kalemleri yönünden zamanaşımının kesildiği görülmüştür” şeklinde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.


    7. Zamanaşımı defi, Mahkemece ilk karar ile değerlendirildiği gibi Dairemizce yapılan bozma ilâmında da bozma dışı bırakılarak kesinleşmiştir. Bu durumda artık davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olarak zamanaşımı hususunda tekrar değerlendirme yapılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

    8. Mahkemece karar gerekçesinde kabulüne işaret edilen ilave tediye talebi hakkında hüküm fıkrasında olumlu olumsuz karar verilmemesi de bir başka hatalı yöndür.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

    17.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi