Esas No: 2022/5316
Karar No: 2022/6145
Karar Tarihi: 17.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5316 Esas 2022/6145 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/5316 E. , 2022/6145 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 31. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... Anadolu 17. İş Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının 2001-2016 yılları arasında davalı Şirkete ait yurt dışı işyerinde, en son aylık net 2.500,00 USD ücret karşılığında lojistik memuru olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı Şirket tarafından feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer bir kısım işçilik alacaklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 04.09.2001 - 10.10.2016 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin en son kendi rızası ile iş bitimi nedeniyle sona erdiğini, ayrıca alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli ve 2016/641 Esas, 2018/300 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilerek davacının ihbar tazminatına ilişkin fazlaya dair taleplerinin reddedildiği, ancak davacının alacaklarının kabulü anlamına gelmemek kaydıyla; kabul-ret oranı dikkate alınmaksızın tüm yargılama harç ve giderlerinden müvekkili davalının sorumlu tutulmasının, ayrıca reddedilen kısma ilişkin davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin de hukuka aykırı olduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesinde ücret alacaklarının ödendiği ve ücrete ilişkin alacakları olmadığının beyan ve kabul edildiği, davacıya yapılan ödemelerin gerek bilirkişi gerekse Mahkeme tarafından dikkate alınmadığı, Mahkemece, yıllık izne ilişkin itirazlarının hiçbirinin incelenmediği, raporda özellikle yıllık izin konusunda hata olduğu davacı tarafından da kabul edilerek farklı şekilde ıslah dilekçesi sunulduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesinde bir kısım yıllık izin ödemeleri mahsup edilmiş ise de; ağustos 2016 tarihli maaş bordrosunda ödenen yıllık izin ödemesinin ve davacının kullandığı yıllık izinlere ilişkin yıllık izin formlarının hiçbirinin dikkate alınmamasının hatalı olduğu, davacının tek taraflı kendi hesaplamalarına dayalı yıllık izin hesaplamalarının kabul edilemez olduğu, Mahkemenin yıllık izne ilişkin verdiği karar da eksik incelemelere dayalı olup hatalı olduğu, dosyada mübrez yıllık izin formundan 20.08.2014-20.09.2014, 13.10.2013- 12.12.2013,16.04.2012-16.05.2012, 25.06.2011-15.07.2011, 24.07.2010- 23.08.2010 tarihleri arasında ve 18.12.2007 tarihinde davacının yıllık izin kullandığı, yurt dışı giriş çıkış kayıtları ile de bu durumun teyit edilebileceği, davacıya ücretinin yanı sıra Temmuz 2011 tarihli ücret bordrosunda 1.500,00 USD, Temmuz 2012 tarihli ücret bordrosunda 1.650,00 USD, Temmuz 2013 tarihli ücret bordrosunda 1.850,00 USD, Temmuz 2014 tarihli ücret bordrosunda 1.850,00 USD, Temmuz 2015 tarihli ücret bordrosunda 1.850,00 USD, Ağustos 2016 tarihli ücret bordrosunda 1.300,00 USD izin ücreti ödendiğinin görüldüğü, bu bahisle davacının yıllık izin alacağı olmadığı, tüm bunlara rağmen bilirkişi raporunda yapılan tüm bu ödemeler göz ardı edilerek davacının 208 gün yıllık izin alacağı olduğundan bahsedildiği, bu durumun hukuka aykırı olduğu, Mahkemece, davacının iş sözleşmesinin sona ermesine ilişkin iddia ve yapmış oldukları itirazlar incelenmediğinden iş sözleşmesinin sona erme tarihinin de yanlış belirtildiği, davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 25 inci maddesinin ikinci maddesinin (g) bendi uyarınca feshedildiğine ilişkin gerek gönderilen ihtarnameden, gerekse feshe ilişkin haklı sebeplerden bahsedilmediği, gerek dosyaya sunmuş oldukları deliller, gerekse cevap, beyan ve itiraz dilekçelerinin hiçbirinin Mahkeme tarafından incelenmediği, bilirkişi tarafından tanık beyanları dikkate alınarak hesaplama yapılabileceğinin kabulü anlamına gelmemek kaydıyla birlikte; Yargıtay içtihatları gereği davacının haftanın her günü fazla çalışma yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun göz ardı edildiği, hatalı raporun dayanak oluşturduğu, davacının eğer fazla çalışması, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil çalışması var ise bu çalışmalarına ilişkin tüm hak edişlerinin ücret bordrolarında tahakkuk ettirildiği ve banka kanalı ile davacıya ödendiği, davacı tarafından da banka yoluyla ihtirazı kayıt konulmaksızın bu ödemelerin tahsil edildiği, dosyada mübrez ücret bordroları incelendiğinde davacı tarafından imzalanmış olduklarının görüleceği, imzalı ücret bordrolarının kesin delil olduğu, ancak işbu itirazlarının Mahkemece değerlendirilmediği, bilirkişi raporunda yazılı delille ispat zorunluluğu açısından tanık A.O., M.Ö. ve U. E.'nin beyanları dikkate alınarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğu, Tanık M.Ö ve A.O.'nun müvekkili Şirket aleyhine davası bulunmakta olup bu yönüyle de tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının ücreti yönünden kendileri tarafından yazılı delillerle ispatlanmış olmasına rağmen, ücret bordroları, resmî kurum Türkiye İş Kurumu tarafından onaylanan yurt dışı hizmet sözleşmesinin göz ardı edildiği ve davacının ücret beyanının dikkate alındığı, davanın reddi gerektiği açıklamalarına halel gelmemek kaydıyla; müvekkili Şirket tarafından çalışanlarına yapılan bütün ödemelerin banka kanalıyla yapıldığı, ücret bordrolarında yer alan tutarlar haricinde çalışanlara ödeme yapılmadığı, bilirkişi ve Mahkeme tarafından, davacının ücretinin net ücret olarak dikkate alındığı, davacının yurt dışı çalışmasında vergiyi doğuran olay yurt dışında gerçekleştiği için davacının net ücretinin aynı zamanda brüt ücret olduğu, davalının stopaj yükümlülüğü bulunmadığı göz ardı edilmiş olup bu durumun hukuka aykırı olduğu, bilirkişi ve Mahkeme tarafından hatalı tespit edilen ücretin bir de net ücret olarak esas alınmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğu, Mahkeme kararında taleplerinin ve iddialarının neden kabul görmediğine ilişkin açıklama ve gerekçe belirtilmediği, bilirkişi raporuna yasal süresi içinde itiraz edilmesine rağmen Mahkemece, itirazlarının değerlendirilmesi için yeniden bilirkişi raporu alınması konusundaki talepleri değerlendirme konusu dahi yapılmaksızın karar ittihazı cihetine gidildiği, davacının ücreti ve çalışma sürelerine ilişkin bilgisinin tam olduğu, bu bahisle belirsiz alacak davası olarak işbu davanın açılmasında hukuki yarar olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilemez olduğu, bilirkişi tarafından davacı yararına eklenen giydirilmiş ücret tespiti için yan hak toplamının da hatalı olduğu, Mahkemece bu husustaki itirazlarının da göz ardı edildiği, ek bilirkişi raporu talepleri reddedilerek hatalı raporun hükme esas alındığı, iaşe ve ibate bedelinin Rusya Federasyonu ekonomik kriterleri dikkate alınarak yeniden tespit edilmesi gerektiği, bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla; yemek ve barınma yardımı bedelinin yeniden tespit edilerek hesaplama yapılması için ek rapor alınması talep edilmiş ise de Yerel Mahkemece itirazları değerlendirmeksizin hatalı raporun hükme esas alındığı ileri sürülmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.11.2020 tarihli ve 2018/1752 Esas, 2020/2123 Karar sayılı kararıyla; dava dilekçesinde davacının 2016 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına ait ücretlerinin ödenmediği ileri sürülerek talepte bulunulduğu, ücret bordroları ve banka kayıtlarına göre dava tarihinden sonra Haziran ayı ücretinin 15.10.2016, Temmuz ayı ücretinin 16.11.2016 tarihinde ödendiğinin tespit edildiği, Ağustos ayı ücretine ilişkin ödeme bulunmadığı, ancak 07.03.2018 tarihli ıslah dilekçesinin incelenmesinde dava tarihi olan 03.10.2016 tarihinden sonra ödeme yapıldığının açıklandığı anlaşıldığından, ücret alacağı talebi hakkında davanın konusuz kaldığı gözetilmeden İlk Derece Mahkemesince tahsil hükmü kurulmasının yerinde olmadığı, ayrıca reddedilen miktar yönünden davalı vekili lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin de hatalı olduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp davanın kısmen kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 25.05.2021 tarihli ve 2021/3264 Esas, 2021/9506 Karar sayılı bozma ilamında; eksik incelemeye dayalı olarak yıllık ücretli izin alacağı hakkında karar verildiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1.Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 14.09.2021 tarihli ve 2021/1999 Esas, 2021/1701 Karar sayılı karar ile yıllık ücretli izin alacağının tespiti bakımından uyulan bozma kararı doğrultusunda; bilirkişi raporu ile hesaplanıp tespit edilen 4.820,00 USD alacak miktarından 2010 yılı Temmuz ayı ücret bordrosunda tahakkuk ettirilip 30.09.2010 tarihinde banka hesabına ödendiği anlaşılan 1.170,00 USD'nin mahsubu sonucu bakiye alacağın 3.650,00 USD olduğu kabul edilerek yeniden hüküm kurulduğu belirtilerek bozma ilâmı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. Bilahare Bölge Adliye Mahkemesinin 26.10.2021 tarihli ek kararı ile; "Dairemizin 14/09/2021 tarihli gerekçeli kararının 6 nolu hüküm bendinin 'Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince davacı vekili için hesap olunan 29.101,95 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, redden dolayı davalı vekili için hesap edilen 8.916,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,' şeklindeki bendinin karardan kaldırılarak yerine 'Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince davacı vekili için hesap olunan 32.502,39 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, redden dolayı davalı vekili için hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,' şeklinde hüküm bendi oluşturularak Dairemiz kararının düzeltilmesine," karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
Dairemizin 21.12.2021 tarihli ve 2021/11730 Esas, 2021/16734 Karar sayılı bozma ilamı ile; bozma kararı sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince davacı lehine 29.101,95 TL, davalı lehine 8.916,56 TL vekâlet ücretine hükmedildiği, davacı vekilinin tavzih dilekçesi ile davacı lehine vekâlet ücretinin eksik, davalı lehine vekâlet ücretinin ise fazla hesaplandığı belirterek bu hususun düzeltilmesini talep etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu ücret alacağının davadan sonra ödenmesi nedeniyle, konusuz kalan talep hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edildiği, konusuz kalan 5.785,00 USD alacak miktarının, maddi hata sonucu ret miktarına dâhil edilerek taraflar hakkında avukatlık ücreti hesaplanmak suretiyle hüküm fıkraları arasında karışıklık meydana geldiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 304, 305 ve 305/A maddelerinin gözetildiği gerekçesi ile 26.10.2021 tarihli ek karar ile davacının tavzih talebi kısmen kabul edilerek davacı lehine 32.502,39 TL, davalı lehine 4.080,00 TL vekâlet ücretine hükmedildiğinin görüldüğü, oysa ki Bölge Adliye Mahkemesinin maddi hatanın düzeltilmesi başlığı altında yaptığı düzeltme yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar niteliğinde olmayıp bu durumun 6100 sayılı Kanun'un 305 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez." şeklindeki emredici düzenlemeye açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
D. Bölge Adliye Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
"...
Dairemizce, tarafların beyanları tespit edilmek suretiyle bozma kararına uyularak yapılan duruşmada, dosya kapsamının incelenmesi sonucunda;
Bozma kapsamı dışında kalan hususlarda Dairemiz hüküm ve gerekçesi aynen muhafaza edilmiştir. Yıllık ücretli izin alacağının tespiti bakımından uyulan bozma kararı doğrultusunda; bilirkişi raporu ile hesaplanıp tespit edilen 4.820,00 USD alacak miktarından 2010 yılı Temmuz ayı ücret bordrosunda tahakkuk ettirilip 30.09.2010 tarihinde banka hesabına ödendiği anlaşılan 1.170,00 USD'nin mahsubu sonucu bakiye alacağın 3.650,00 USD olduğu kabul edilerek yeniden hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; Yargıtayın güncel tarihli kararları uyarınca davacının giydirilmiş brüt ücreti hesaplamasında yan haklar toplamının 200,00 USD olarak kabul edilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğu, davacının sigorta kaydı devam etmesine rağmen iş sözleşmesinin çok önceden sona erdiğinin kabul edilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının, ihtarnamelerin, izin formlarının ve tutanakların yok sayılmasının hukuka aykırı olduğu, davacının iş sözleşmesinin aslında 29.08.2016 tarihinde sona erdiği kabul edilmişse de, bu durumun gerçeği yansıtmadığının gerek SGK kayıtları, gerek izin formları ve gerekse ...32. Noterliğinin 03.10.2016 tarihli ve 27991 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ispatlandığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığı, davacının 29.08.2016 ile 29.09.2016 tarihleri arasında yıllık izin kullandığı ve 29.09.2016 tarihinde işbaşı yapması gerekirken işbaşı yapmadığı gibi amirlerine de işbaşı yapmamasına ilişkin haber vermediği ve mazeret de bildirmediği, davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi uyarınca 10.10.2016 tarihinde haklı sebeple feshedildiği, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları uyarınca değerlendirme ve alacak kalemlerine ilişkin hesaplama yapılmasının hukuken kabul edilemeyeceği, yazılı deliller ile davacının hak ve alacağının bulunmadığının ispat edildiği, davacının çalışmalarına ilişkin tanıkların bilgi ve görgü sahibi olmadığı dönemlere dair de tanık beyanları dikkate alınarak fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesaplaması yapılması ve hüküm kurulmasının hatalı olduğu, müvekkili Şirket ile husumeti bulunan tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, kaldı ki tanıkların davacının kendisinden çok sonra işten ayrıldığını belirtmiş olmalarına rağmen davacının iş sözleşmesinin sona ermesine yönelik beyanlarda bulundukları, tanıkların bilgi ve görgü sahibi olmadıkları döneme ilişkin beyanda bulunuyor olmalarının da beyanlarına itibar edilemeyeceğinin açık kanıtı olduğu, tanıkların beyanlarının da çelişmekte olduğu, davacının kabul edilen çalışma saatlerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı ücretinin hatalı belirlendiği, davacının bordrolarda belirtilen ücreti brüt ücret olup davacının ücretine ilişkin vergilendirme yapılmadığı, bu hususa yönelik delillerin toplanmadığı, iddialarının yeterince araştırılmadığı, iddialarını destekler mahiyette yeni tarihli bölge adliye mahkemesi kararı, mütalaa, Yargıtay kararları ve bilirkişi raporlarını sunmalarına rağmen, derece mahkemelerinin bu şekilde karar tesis etmesinin hatalı olduğu ve hükme esas alınan hizmet süresinin de hatalı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, hüküm altına alınan vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1475 ve 4857 sayılı Kanun hükümleri.
2. 6100 sayılı Kanun'da (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda) usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
3. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
3. Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta; ilk bozma ilâmının uyuşmazlık konusu kalemlerden sadece izin alacağını kapsaması, bilahare bozma ilâmına uyularak verilen Mahkeme kararının da vekâlet ücretine hasren bozulması karşısında, temyize konu Mahkeme kararının bozma ilâmı dışında kalmış kısımları kesinleşmiş, böylelikle taraf lehine usuli kazanılmış hak da oluşmuştur. Bozmaya uygun şekilde verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve kararın gerekçesi dosya kapsamına uygun olup bozma kapsamı dışındaki hususları amaçlayan davalı temyiz sebepleri hukuken isabetli ve yerinde bulunmamıştır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş Bölge Adliye Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmamasına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
17.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.