Esas No: 2022/2091
Karar No: 2022/1627
Karar Tarihi: 24.11.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2091 Esas 2022/1627 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2091
KARAR NO: 2022/1627
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2022
NUMARASI: 2021/587 Esas - 2022/463 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminatın Rücuen Tahsili için Başlatılan İcra Takibine İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava açan dilekçesinde; dava dışı sigortalı ... plakalı aracın 20/07/2013-2014 vade tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, 31.03.2014 tarihinde sigortalının sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile sürücüsü tespit edilemeyen, malikinin davalı ... San. Ve Tic. Ltd. Şti. olduğu müteakip belirlenen araç arasında gerçekleşen trafik kazası neticesinde, sigortalı araçta hasar oluştuğunu, müvekkil şirket tarafından dava dışı sigortalıya 7.370,00 TL ödeme yapıldığını, hasar bedelinin rücuen tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyası ile (-11.220,77 TL asıl alacak ve işlemiş faiz-) icra takibi açıldığını, davalının haksız itirazı neticesinde takibin durdurulduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyası ile yapılan takibin devamına, ayrıca alacağın likit olmasından dolayı dava tutarının %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; aynı kaza nedeniyle ve aynı taraflar arasında görülerek sonuçlandırılan İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/1095 esas sayılı dosyasında verilen kesinleşmiş kararın, görülmekte olan dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu görüşünden hareketle; davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf edenin sıfatı, istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; Eldeki dava; trafik kazasından kaynaklanan kasko sigortalı araç hasar bedelinin zarar sorumlusundan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Bilindiği üzere, sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davalarında görevli mahkemenin tespiti hususunda, 22.03.1944 tarih, 37 esas, 9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının halefiyete dayalı açtığı dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinin 1.fıkrası gereğince malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yine 2.maddenin 2.fıkrası uyarınca HMK’da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Göreve ilişkin bu genel düzenlemeler yanında bazı kanunlarda belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli bir çeşit uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş özel olarak görevli mahkemeler de belirlenmiştir. Bu anlamda uyuşmazlıkla ilgili olması bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesinde ticari davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz işlerin Ticaret Mahkemesinin görev alanına girdiği düzenlenmiştir. Ticari davalar TTK’nın 4/1.maddesinde tanımlanmıştır. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür. Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Yani bir özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemeler istisnai niteliktedir. Somut olayda; davacı sigorta şirketinin sigortalısı gerçek kişi ... olup, sigortalı ... plaka sayılı araç ise hem ruhsat kayıtlarına ve hemde davacı ile sigortalı arasındaki sigorta sözleşmesine göre hususi araçtır.Ticari nitelikte araç değildir. Davacının halefiyete dayalı olarak iş bu davayı açtığı ve davacının sigortalısı ile davalı arasındaki eylemin haksız fiil niteliğinde bulunduğu gözönüne alındığında, eylem her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmayıp, haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında uyuşmazlık ticari dava kapsamında bulunmamaktadır. Aracın yük nakli olarak kayıtlı olması da aracı ticari olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. (-Yargıtay 17 HD 18.10.2017 gün 2016/17751E-2017/9309K. sayılı ilamı; Yargıtay17 HD 24.05.2017 gün 2016/2639E -2017/5840 K. sayılı ilamı-) Bu durum karşısında davanın ticari nitelikte olmadığı gözetilerek; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla incelemeye konu kararın verilmesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca da; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK'nın 353/1-a/3.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiş, aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir.
K A R AR/ Gerekçe uyarınca,1/İstinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/1-a/3. maddesi hükmü uyarınca kararın kaldırılmasına,2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 3/İstinaf karar harcının istek halinde istinaf yasa yoluna başvuran ilgiliye iadesine,4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,HMK'nın 353/1-a/3. maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK'nın 362/1-c maddesi hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022