11. Hukuk Dairesi 2019/1547 E. , 2019/5045 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada KDZ.Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02/12/2015 tarih ve 2014/210-2015/293 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Zonguldak İli, Kdz. Ereğli İlçesi, ...Mahallesi 943 ve 102 ada, 96 ve 251 parsellerde bulunan taşınmazını davalı bankaya 08/05/2009 tarihinde kiraladığını, sözleşmeye kapalı alanda depolanan kiracıya ait mallar için birim ton başına aylık kira bedeli belirlendiğini, kira bedelinin 3 ayda bir yapılacağının ve karşılığında müvekkilinin fatura keseceğinin kararlaştırıldığını, davalının 01/07/2012 tarihinden itibaren kira bedellerini ödemediğini, dava konusu faturanın ise 01/07/2012-31/12/2012 arası kira bedeline ait olduğunu, davalının kira bedellerini ödememesi ve taşınmazı tahliye etmemiş olması nedeniyle taşınması tahliye şartının oluştuğunu, kira alacaklarına karşılık kiracıya ait mallar üzerinde hapis haklarını kullandıklarını belirterek 3 aylık kira bedeli 31.320,29 TL"nin tahsili ile davalının kiralanan taşınmazdan tahliyesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu sözleşmenin kira sözleşmesi değil 6098 sayılı TBK"nun 561 ve devam maddelerinde düzenlenen saklama sözleşmesi olduğunu, davacının alacağına itiraz ettiklerini, 28/12/2009 tarihli sözleşmede davacıya saklama (depolama) hizmeti karşılığında malzeme depodan çıkarken bir defaya mahsus olmak üzere ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını ve bu ödemenin 28/09/2012 tarihinde davacıya yapıldığını, bu husustaki itirazlarını ve davacı tarafından müvekkili bankaya gönderilen faturanın davacıya noter kanalı ile iade edildiğini, ödeme tarihi itibariyle davacının depolarında müvekkili bankanın saklatan olarak ücretini ödemekle yükümlü olduğu hiçbir taşınır mal bulunmadığını, ayrıca saklama konusu malların müvekkili bankaya rehinli olan üçüncü kişiye ait mallar olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin Borçlar Kanununun 561 ve devamı maddelerinde düzenlenen saklama sözleşmesi olduğu, davacının dosya içine sunmuş olduğu sözleşmede kira süresi 1 yıl, kiranın başlangıç tarihinin 08/05/2009 olarak belirtildiği, ekteki fiyat listesine göre 3 ayda bir kira ücretleri üzerinden fatura kesileceğinin kararlaştırıldığı, davalı vekili tarafından dosya içine sunulan sözleşme incelendiğinde kira süresi 2 yıl, kiranın başlangıç tarihinin ise 28/12/2009 olduğu, ekteki fiyat listesine göre ödeme yapılacağının ve malzeme depodan çıkarken 1 defaya mahsus ekteki kira ücretleri üzerinden fatura kesileceğinin kararlaştırıldığı görülmüş ve davalı vekilinin sunmuş olduğu dekontlara göre üç aylık kira bedellerini ödediği ve sözleşme gereği emtiaların depodan çıkarıldığı 28/09/2012 tarihinde 254.069,25 TL"nin davacıya ödendiği, davacı vekilinin beyanına göre davacı şirketin deposunda davalıya ait hiçbir mal kalmadığının anlaşıldığı ve bu haliyle 01/07/2012-31/12/2012 tarihlerini kapsayan döneme ilişkin alacak ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, taraflar arasında düzenlenen 08.05.2009 tarihli olup “kira sözleşmesi” başlığını taşıyan sözleşmeye dayalı olarak 01.07.2012-31.12.2012 tarih aralığı için tahakkuk eden depolama bedelinden ibaret faturalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Diğer bir söyleyişle, dava dayanağı anılan tarihli sözleşme ve davacı yanca bu sözleşmeye dayalı olarak keşide olunduğu ileri sürülen faturadır. Davalı yan davaya cevabında, taraflar arasında akdedilen 28.12.2009 tarihli bir başka sözleşmeden bahisle, bu sözleşmeye dayalı olarak depolama ücretinin defaten davacıya ödendiğini, başkaca borçları bulunmadığını ileri sürmüş, dava dayanağı sözleşmeye yönelik doğrudan bir savunmada bulunmamıştır. Bu durumda, mahkemece HMK’nın 31. maddesi çerçevesinde uyuşmazlığın aydınlatılması çerçevesinde, çelişkili görünen hususlarda tarafların beyanlarına başvurulması gerekmektedir.
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarında depolama hizmetine ilişkin olarak düzenlenen 08.05.2009 ve 28.12.2009 tarihli iki ayrı sözleşmeye dayanıldığı saptanmış ise de, bu yolda davacı yan vekilinin iki ayrı sözleşmenin varlığına ilişkin beyanıyla yetinilmesi, davalı yanın bu konuya ilişkin diyecekleri sorularak iddia ve savunmaya ait çelişkili hususların giderilmemiş olması az yukarda sözü edilen kanun hükmü uyarınca usuli bir eksiklik olduğu gibi, uyuşmazlığa ilişkin taraflarca ve ispat yükü üzerinde bulunan davacı yanca gösterilen delillerin tümü toplanmaksızın, hangi nedenle toplanmadığına ilişkin bir görüşe de yer verilmeyerek, salt, davalının 28.12.2009 tarihli sözleşmeye dayalı ödeme savunması ve depoda davalıya ait bir mal bulunmadığı yolundaki davacı beyanı nazara alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olması eksik inceleme-değerlendirme ve yetersiz gerekçeye dayalı olmakla davacı yanın bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı yan vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 08/07/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.