14. Hukuk Dairesi 2021/454 E. , 2021/2823 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 01.10.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde dava konusu taşınmazın rayiç bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu Sosyal Mesken Mahallesi, 2020 ada, 27 nolu parselin 171 m2"lik kısmının 2981 sayılı imar affı yasasına göre davalı Belediye tarafından müvekkiline tahsis edildiğini, müvekkili tarafından taşınmaz bedelinin ödendiğini, tapusunu alamadığını belirterek tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, tescilin mümkün olmaması halinde taşınmazın rayiç bedelinin kendisine ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle husumet nedeniyle, aksi takdirde tescil şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, dava konusu taşınmazın bina ve arsa değeri üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 8.000,00TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davacı vekili ile davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 21.09.2016 tarihli, 2015/16975 Esas, 2016/7174 Karar sayılı ilamıyla “...Somut olaya gelince; davadaki istek öncelikle tapu iptal ve tescil olup terditli olarak tazminat talebine ilişkin bulunulduğu halde mahkemece tapu iptal tescil talebi yönünden olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; tapu tahsis belgesiyle ilgili davacının yaptığını iddia ettiği ödenmelerin ispat yükünün davacıda olduğu kuşkusuzdur. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK 190). Mahkeme tarafından ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesi de doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırma ve inceleme yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkemece verilen karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın imar planı gereği şuyulama ile kamu alanına terk edilen yol ve park alanında kaldığı, ödeme konusunda ispat yükünün davacıda olduğu, ödeme yapıldığına ilişkin dava dilekçesinin ekinde bulunan fotokopi dışında dosyada bir evrak bulunmadığı, tescilin gerçekleşmemesi sebebiyle davacıya tahsise konu taşınmazın rayiç bedelinin ödenebilmesi için TMK"nın 96. maddesindeki borçlunun taahhüdünü ihlal koşulunun gerçekleşmesinin gerektiği, tahsisi yapan Hazine tarafından satış vaadi sözleşmelerinde olduğu gibi davacıya tahsis bedelinin ödenmesi karşılığında taşınmazın kendisi adına şartsız olarak tapudan devredileceğinin vaat edilmediği gerekçesiyle davanın her iki talep yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yok ise de; tazminat talebi yönünden davacı tarafından 12.11.1984 tarihli taahhütnameye göre peşin ödenen 7.125,00TL ile 26.03.1985 tarihli makbuza göre ödenen ve bilirkişiler tarafından 3. taksit olduğu belirlenen 7.125,00TL’nin bilirkişi hesaplamaları ile belirlenecek dava tarihi itibariyle güncelleştirilmiş değerine hükmedilmesi gerekirken bu talebin de reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın yatıran taraflara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.