1. Hukuk Dairesi 2018/4331 E. , 2020/4935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne davalı vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi tarafından istinaf talebinin esastan redddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...""un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan kardeşi ...’ın Türkiye ile bağının kopmaması için 935 ada 66 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümünü kardeşine sattığını, ancak kardeşinin ölümü ile taşınmazın çıplak mülkiyetinin kendisi ile aynı binada oturan davalıya temlik edildiğini öğrendiğini, davalının taşınmazı alacak ekonomik gücünün olmadığını, işlemin muvazaalı olduğunu ve mal kaçırma amacıyla yapıldığını, bedeller arasında fark bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanı komşusu olması nedeniyle tanıdığını, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı intifa hakkı üzerinde kalması şartı ile satmak istediğini, ancak uzun bir süre taşınmazın satılamadığını, kendisinin fiyatı uygun bulduğunu ve satın aldığını, işlemin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine ...Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 935 ada 66 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümünü ...5. Noterliğinin 01.04.2008 tarihli ve 8208 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile birlikte yaşadığı iddia edilen davalı ...’a vasiyet ettiği, daha sonra Seyhan’ın 04.04.2008 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak anılan taşınmazı Sebahat’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 26.04.2015 tarihinde öldüğü ve geriye mirasçı olarak kardeşi Ceyhan’ın kaldığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti HMK" nun 190. maddesi ile TMK"nın 6. maddesi gereğince davacı tarafa aittir.
Somut olayda, mirasbırakan ...’in tek mirasçısı olan ve aralarında husumet bulunmayan kardeşi davacı ...’dan mal kaçırmasını gerektiren bir nedenin varlığı konusunda somut bir olgu ortaya konulamadığı gibi, dinlenilen tanıklar da temlikin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmamışlardır. Öte yandan, bedeller arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Hal böyle olunca, davacının muvazaa iddiasını TMK’nin 6. ve HMK’nın 190. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ...Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ...24. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ...Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.