Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/18221
Karar No: 2013/4222

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2011/18221 Esas 2013/4222 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2011/18221 E.  ,  2013/4222 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Asıl dava ile davacı Kurum, itirazın iptali,takibin devamı ve %40 icra inkar tazminatı isterken; birleşen davanın davacısı olan ... ise, aylığın iptaline dair Kurum işleminin iptalini, 01.05.2009-31.07.2010 tarihleri arası aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesini, maruz kalının menfi ve müspet zararlara ilişkin olarak şimdilik 1.000 TL’nin yasal faiziyle tahsilini istemiştir.
    Mahkeme, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise, tümüyle reddine karar vermiştir.
    Hükmün, her iki davanın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    A) 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2011 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.540,00 TL. olarak değiştirmiştir.
    Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
    Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3.maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
    Somut olayda, asıl davada redde konu alacak tutarı 473,10 TL olup, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması olanaksızdır.
    Hal böyle olunca, asıl dava yönünden, asıl davanın davacısı olan Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin, miktar itibariyle kesinliği nedeniyle reddi gerekir.
    B) Asıl davada davalı ile, birleşen davada davacı sigortalı ve davalı Kurum’un temyiz itirazlarına gelince;
    Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    İnceleme konusu olayda; 26.05.2008 günlü borçlanma talebi ve 14.04.2009 günlü ödemeyle yurt dışında geçen süreleri Bağ-Kur kapsamında ve 3201 sayılı Yasaya göre borçlanan davacıya, 01.05.2009 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmıştır. 1998 yılında başlayıp devam ettiği anlaşılan vergi kaydı dikkate alınarak, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinin B bendi gereği, yurtdışında geçen çalışmalardan borçlanılan süreler de gözetilerek yaşlılık aylığı bağlananların, yeniden yurtdışında veya Türkiye’de çalışması durumunda, aylıklarının kesileceği, bu durumdakilerin, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışamayacakları gerekçesiyle, yaşlılık aylığı başlangıç itibarıyla iptal edilerek 01.05.2009-2010/3.ay arası dönem yönünden 7.533,58 TL yersiz aylık borcu ve devam eden vergi kaydı nedeniyle de cari prim borcu tahakkuk ettirilmiş, prim borcunun ödenmesini takiben 01.08.2010 tarihinden itibaren, destek primine tabi şekilde yaşlılık aylığı yeniden bağlanmıştır.
    Öte yandan Kurum,18.05.2010 tarihinde 2010/7603 sayılı takip dosyası ile, 7.533,58 TL yersiz aylık ve 473,10 TL işlemiş faizin tahsili amacıyla icra takibi başlatmış, itiraz üzerine eldeki asıl dava açılmıştır.
    Mahkeme, devam eden vergi kaydına rağmen, yaşlılık aylığının bağlanmasında kurumun hatalı davranması nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 96/b bendi hükmünün uygulanması gerekeceğinden bahisle, asıl davada; asıl alacağa ilişkin itirazın iptaline,takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına karar verirken; birleşen davanın ise,tümüyle reddine karar vermiştir.
    Davanın yasal dayanağı, 3201 sayılı yasanın 6. maddesidir. Anılan maddenin “A” bendinde, “Bu Kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için; a) Yurda kesin dönülmüş olması, b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması, c) Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması, Şarttır.
    Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Aynı maddenin aylıkların kesilmesini düzenleyen “B” bendinde ise, “Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları kesilir.
    Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu hizmetlerini 4 üncü madde hükümleri gereğince borçlanmaları şartıyla aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır. Bu borçlanmayı yapmayanların eski aylıkları yurda kesin dönüş tarihini takip eden ay başından itibaren müracaatları üzerine tekrar ödenmeye başlanır.” şeklinde düzenlemiş iken, ilk kez 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Yasanın 79. maddesi ile “A” bendinin 2. paragrafı ve “B” bendi “(Değişik paragraf:17.04.2008-5754 S.K./79.mad) Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi hükümlerine göre bağlanır.
    B)Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanlar ile Türkiye"de sigortalı çalışmaya başlayanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primi hakkındaki hükümleri, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlar için uygulanmaz. Yurt içinde veya yurt dışında çalışması sona erenlerin veya ikamete dayalı bir ödenek alanlardan ödenekleri sona erenlerin, aylıklarının tekrar ödenmesi için yazılı talepte bulunmaları halinde, talep tarihini izleyen ay başından itibaren aylıkları tekrar ödenmeye başlanır.” şeklinde değiştirilmiş; bu kez, 19.06.2010 tarih ve 27616 sayılı Resmi Gazete’nin yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren 5997 Sayılı Kanunun 15. maddesi ile yapılan ve halen yürürlükte bulunan değişiklik ile, “B” bendinin ilk paragrafında “Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye"de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır. Yurt içinde veya yurt dışında çalışması sona erenlerin veya ikamete dayalı bir ödenek alanlardan ödenekleri sona erenlerin, aylıklarının tekrar ödenmesi için yazılı talepte bulunmaları halinde, talep tarihini izleyen ay başından itibaren aylıkları tekrar ödenmeye başlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    5997 sayılı Yasada, anılan Yasanın 15’inci maddesiyle 3201 sayılı Yasanın 6’ıncı maddesinin B bendindeki değişikliğin Yasanın yürürlüğü öncesine ilişkin uyuşmazlıklara uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi; anılan düzenlemenin, Yasanın yürürlüğe girdiği 19.06.2010 tarihinden önce meydana gelen olay ve ilişkilere uygulanmasını gerektirir istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceği de açıktır.
    Ancak, sigortalı, uyuşmazlık konusu dönemde, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmış ise, diğer bir ifadeyle, devam eden vergi kaydı dikkate alınarak başlangıçta Sosyal güvenlik destek primine tabi şekilde bir aylık bağlanmış ise, Kurum’un bilahare, yaşlılık aylığını kesmesi ve ödenen aylıkları borç çıkarması, Medeni Kanunun 2. maddesinde belirtilen iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına aykırı olacaktır.
    Yukarıda açıklanan bilgiler ışığı altında;
    a) Medeni Kanun 2’inci maddesinin uygulanmasını gerektirecek nitelikte davalı sigortalının, 1998 yılından devam eden vergi kaydı nedeniyle, uyuşmazlık konusu dönemde (01.05.2009 ve sonrası ) sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışıp çalışmadığı, diğer bir ifadeyle, devam eden vergi kaydı nedeniyle başlangıçta Sosyal güvenlik destek primine tabi şekilde bir aylık bağlanıp bağlanmadığının, bu aylıklara ilişkin aylık bağlama kayıtları, bilgi ve örnekleri celbedilerek usulünce araştırılmalıdır.
    b) 5997 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 19.06.2010 tarihi sonrası dönem yönünden yapılan kurum işleminin, anılan yasal düzenlemeyle lehe getirilen uygulama gözetildiğinde yerinde olmadığı gözetilerek, 19.06.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanılacağı hususunun dikkate alınmaması yerinde görülmemiştir.
    Şu halde, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 07.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi